Yenikapı mitinginde objektiflere takılan bir kare çok konuşuldu: Sarışın ve elinde Suudi Arabistan bayrağı taşıyan bir kadın…
Görüntü, bazı kişileri şaşırttı, bazı kişilerin ise “Yenikapı ruhu” dediği şeyi özetliyordu. Çünkü AKP’gillerin ortaçağcı gerici görüşlerine göre, bu kadın başı açık olduğundan dolayı cehenneme gitmeye aday biriydi. Ancak diğer yandan, şeriatçılık ile bir sorunu yoktu.
Bu görüntü, Yenikapı Mitingi’nde sağlanamadığı sonradan görülecek olan uzlaşıyı yansıtmıyor. Ama Yenikapı’nın ruhunu yansıtıyor. AKP’ye oy veren kitle içinde laik yaşam tarzını benimsemiş, AKP sayesinde çıkar elde eden geniş bir kitle var. Bu kitle, önceden de ANAP, DYP gibi iktidarda bulunan parababası partilerine oy vermekteydi. Şimdi de çıkar amaçlı suç örgütü olduğu “Deniz Feneri Davası” savcısı tarafından ortaya konan AKP’de kendi çıkarlarını görüyorlar. Ancak “ortamlarda” hiçbir şekilde kimliklerini açık edemiyorlar tepkilerden dolayı. Büyük bir kısmı, ortak oldukları suçun farkındalar.
Bu görünüşün altında nasıl bir düşünce dünyası yatmakta? Sizlere kendilerini muhafazakar olarak tanımlayan “modern görünümlü” insanların dünyasını açıklamak için, kendisini böyle tanımlayan ve geçtiğimiz günlerde “şaşırtıcı bir şekilde” cilbapla karşımıza çıkan Esra-Ceyda bize güzel bir cevap verecektir.
“- Muhafazakar bir aile mi yoksa modern mi?
Ceyda: Mersinli bir aile… Onları belki modern tutucu diye tanımlayabiliriz.
Esra: Lisede gece dışarı çıkma gibi bir olay yoktu hayatımızda mesela (…)
Esra: (…)Ben muhafazakar taraftayım; kadınlar kendilerinin değerini kendileri düşürürler çünkü çok kolay oldular, oysa bu yanlış. Yabancı ülkelere göre Müslüman ülkeleri kendime daha yakın hissediyorum. (Aziz Kedi’nin röportajı, 2009)”
Görüldüğü gibi iç dünyasında son derece tutucu, dogmaları olan ve kimlik çatışmaları yaşayan bu kişilerin geçmişinde ABD-AB’nin Türkiye’ye sokuşturduğu CIA-Pentagon İslamı, eskinin popüler tabiri ile ılımlı İslam’ın etkileri bulunmakta. Dış görünüşte ise yine emperyalizmin baldır bacak edebiyatının ikonları olarak yaşamaktalar. Kendileri yalnız değiller, görünüşte “modern” olup içinde en katı dogmalarla sınırlanmış, kafadan silahsızlanmış insan memleketimizde mevcut. İnsanların kafadan silahsız hale getirilmesi için, sadece Kur’an Kursları değil, parababaları medyasının baldır-bacak edebiyatı da kullanılmakta. Ve bu iki gericilik, aynı kişide yer edinebiliyor. Hem parababaları bencilliğinin simgeleri, hem de ortaçağcı gericiliğin görmek istediği kadın modeli olunabiliyor.
Parababalarının modern gericiliği, bugünün iktidarının gerçekleştirmekte olduğu ekonomik çapulunu gizlemeye yetmiyor. İnsanların düşüncelerinin en derinlerine kadar işlemiş dini kullanmaya ve onların önyargılarını canlı tutmaya devam ediyor. Çıkarları gereği, AKPgiller ve onların ortaçağcı gerici tarikat müttefikleri, modern gericiliğin ağına düşmüş insanların oyları gelinceye kadar ortak olacaklar. Yani eski ANAP-DYP hatta MHP tabanını kendi ideolojileri ile doldurana kadar “Yeni Şafakçı, Starcı” olacak, yarın ise daha da fazla taraftar bulunca “Akitçi” olacaklardır. En güçlü oldukları anda ilk düşmanları, tıpkı modern gericiliğin bellediği gibi, eski dostları olacaktır.
Çıkarını AKP’gillerden yana görenleri göz önüne getirdiğimizde, sadece “yol yaptı” diyen kafadan silahsızlanmış halkı rakip olarak görüyoruz. Halbuki asıl rakip, geçmişten beri “sağcı” partilere çalışan, bugün ise AKP’gillerin oyunun düşmesinden bile korkan küçüklü büyüklü parababası aydınlardır. ABD emperyalizminin ruhu olan fırsatçılığı, topraklarımızın antika geleneği “perde arkasından iş çevirme (Bizantizm) ile birleştirerek zengin oldular, kazandılar. Ülkede 2 kişiden biri AKP’ye oy verdiği halde, oy verdiklerini bile söylemediler. Yenikapı’nın ruhunu, o parababası aydınlarının ve küçük burjuvalarının kaygıları oluşturur.
Bu “kaçak meydan” ruhuna dahil olan bir hareket daha var. Sahte Vatan Partisi, bu zümre ile şiir gibi anlaşmakta şu anda. “Devletimizin çıkarları” adı altında elde edilen çıkarların korunması için Rusya ile bozulan araların yapılması konusunda, o sokakta gördüğümüz kitleden daha olguya yakın düşünebilen bu zümre, AKPgillerin iktidardan düşmesinden de ölümden daha fazla korkmakta.
Görüntü bizi aldatıyor yıllardır ya da kolaya kaçıyoruz. Ancak AKP’gilleri iktidarda tutan bu zümreye karşı, müttefikleri de dahil olmak üzere, amansız bir mücadele verilmelidir. Yaklaşan krizin AKP’ye zarar vermesinin sırrı, bu mücadele şartına bağlıdır.
İstanbul Direniyor’dan Özgür