Medlog direnişini bilenler bilir; ama, bu bilen kişi sayısı çok azdır. Zira bir kaç emek yanlısı yayın dışında bu direniş medyaya yansımadı, popülerleşmedi, olması gereken olmadı; kitlelerin desteği direnişçi işçilerlerin enerjisiyle bütünleşemedi. İşçi sınıfını atıllıktan kurtarabilecek militan sendikal mücadelenin verildiği Medlog Direnişi, kitlelere kasten ulaştırılmadı.
Bu susuş kumkumasını kırmaya çabalayanlardan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna bağlı Nakliyat-İş Ege Bölgesi Temsilcisi Zeki Olkun ile görüşürseniz, en azından kendi açımdan deneyimlediğim şudur ki, üzerinizdeki ölü toprağın birden silkeleniverdiğini göreceksiniz.
Ömrü mücadeleyle geçmiş bir devrimci sendikacı Zeki Olkun… Darbeden sonra dahi kapağı yurtdışına atmayan bir işçi önderi olan Olkun, 1985-1987 yılları arasında yeraltına çekilmiş. Yakalandıktan sonra kısa süre cezaevinde kalmış. Cezaevinden sonra ise bildiği yolda gitmeye devam etmiş: Devrimcilik ve torna tesviye ustalığı. Bir yandan yine kendisi gibi bir sosyalist olan eşiyle birlikte hem devrimci mücadelede aktif rol almış, hem 3 çocuk yetiştirmiş, hem de sendikalarda faaliyet yürütmeye devam etmiş Zeki Olkun. 1989’da Türk-İş’e bağlı TÜMTİS’te Ankara Şube Başkanı olmuş ve Ankara Ambarlarını örgütlemiş. Akabinde DİSK bünyesinde kurulan Nakliyat-İş’e girmiş. 1995 yılında yapılan ilk genel kurulda Genel Sekreter olmuş. 2000 yılında kadar sürdürdüğü görevi süresince birçok çalışmada bulunmuş; bunlar arasında şüphesiz en önemlisi İZELMAN örgütlenmesi. Genel sekreterlik görevinden sonra girdiği ve 3 No’lu Şube Başkanlığını üstlendiği Genel-İş’te, sendika genel yönetimiyle sendikacılık anlayışı hakkında çıkan sorunlardan dolayı yollarını ayırmış, tekrar Nakliyat-İş’e girmiş ve şu anki görevini üstlenmiş.
Neden bu kadar detaylı bilgi verdiğime gelirsek: İşçi sınıfının tartışmasız en dinamik, en militan, en kızıl ve kararlı sendikasının bu emektar sendikacısının mücadele geçmişi, sendika yönetiminin genel çehresini yansıtıyor. Sınıf sendikacılığının okulu Nakliyat-İş sınıfı örgütlemeye ve sendika ağalarına sendika nedir, ne iş yapar, nasıl olmalarıdır sorularının cevabını her direnişte son derece berrak bir şekilde vermeye devam ediyor. Bu nedenle, okuyucularımıza Zeki Olkun nezdinde sendikayı anlatmayı uygun gördüm.
Gelelim ne konuştuğumuza…
Devasa Şirket, Yasadışı Lokavt
490 bölgede 54 bin çalışanı olan devasa bir şirket olan Medlog’un dünyanın en büyük 2. nakliyat şirketi olan MSC’nin Türkiye şirketi olduğunu öğreniyorum evvela. Türkiye şirketinde 600 işçinin çalıştığı Medlog’da süreç 1 Eylül’de başlamış. Henüz 1 hafta bile dolmadan Nakliyat-İş memleketin 6 noktasındaki Medlog şubelerinde yetki alabilecek kadar örgütlenebilmiş. İşveren hemen sendikalı işçilerin çıkışını vermiş. Gerekçe ise gayet klişe: “Küçülmeye gidiyoruz!” denilmiş ve kanunsuz bir şekilde işçiler kapının önüne koyulmuş. Zeki Olkun’un aktardığına göre işverenin bu yaptığı yasalarla uyuşmuyor. Küçülmeye gidilmesi gerektiğinde öncelikle ilgili kurumların durumdan haberdar edilmesi gerekiyor. Bununla birlikte Medlog gibi 300 kişiden fazla çalışana sahip şirketlerde küçülme durumunda aylık en fazla 30 işçi işten çıkarılabiliyor. Yani toplu işten çıkarmalar zaten başlı başına yasadışı!
“84 gündür direnişteyiz, kazanana kadar da devam edeceğiz” diyor Olkun; bir Nakliyat-İş temsilcisine yaraşır bir kararlılıkla. Bedel ödemekten çekinmediklerini, mücadeleyi son ana kadar sürdüreceklerini, kararlı olduklarını belirtiyor.
Sitemkar bir cevap bekler halde sorduğum, “Diğer sendikalardan destek görüyor musunuz?” şeklindeki soruma omuz silkerek, “Çok cılız destekler oldu. Yalnızca DİSK’e bağlı Güvenlik-Sen geldi,” diyor. Neden bu yalnızlıktan pek de rahatsız olmadığını anlamaya çalışırken, çabamı anlamış olacak ki, şöyle devam ediyor: İçinde bulunduğumuz sendikalar faciasında sendika yönetimlerini elinde tutan aristokrat “sendika ağaları”ndan bir şey beklediğimiz yok. Biz kendimize ve işçi sınıfına güveniyoruz. Kazanmak için bu kadarı bize yeter!
Nakliyat-İş Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun uluslarası sendikal mücadeledeki yetkinliğine istinaden yurtdışından destek gelip gelmediğine dair soruma Zeki Olkun, “Portekiz’den, İtalya’dan, Fransa’dan haklı mücadelemizi destekleyen açıklamalar yapıldı,” diyor ve ekliyor: Ayrıca Yunan kardeşlerimiz de destek eylemi yaptı!
Zeki Olkun’dan sonra ise direnişçi işçilere doğru seğirtiyorum.
Sendikaya Güven Tam
Önce ben geldiğimde şekerleme yapan Şevki’yle konuşuyorum. Kara yağız ve son derece diri bir işçi Şevki. Hayat şartlarının onu yalnızca şimdi değil, daha önceden de çok yorduğu belli. Esmer suratını tamamlayan siyah saçlarından beyazlar açıkça belli oluyor. Ev kadını olan eşinden 2 çocuğu var. Çocuklardan küçüğü liseye, büyüğü ise üniversiteye gidiyor. 29 aydır Metlog Lojistik A.Ş.’de çalışıyor Şevki. Daha önce de yine aynı sektörde çalışmış. 1340 TL maaş alıyor. Eşinin işsiz olduğunu da hesaba katarsak nasıl oluyor da üniversitede çocuk okuttuğunu anlamak imkansız.
Şevki bu şirkete kurumsal olduğu gerekçesiyle girmiş. Daha iyi koşullarda çalışma beklentisiyle işini bırakıp Medlog’a girmiş. Ama işler umduğu gibi olmamış. Bu şirket bünyesindeki ilk eylemini 2015 Ocak’ında yapmış. Diğer şirketler 150 TL yeni yıl zammı alırken, Metlog yalnızca 70 TL zam yapmış. Şevki’nin de içinde olduğu bir grup şoför kontak kapatma eylemi yapmış. İşverenler “2015 yatırım yılı olacak, 2016’yı bekleyin,” deyip ikna etmiş işçileri. 2016 yılında da değişen bir şey olmayınca Şevki de arkadaşları gibi sendikalı olma kararı almış. Süreç ile alakalı da, “Sendikamıza güveniyoruz, şu an direnişteyiz ve başaracağız,” diyor.
Bir sonraki durağım Mustafa oluyor. 47 yaşında, evli ve 11 yaşında bir oğlu var. Sevimli ve sıcakkanlı bir adam. Yaşını duyunca çok şaşırıyorum; oldukça genç gösteriyor. Mustafa’nın da eşi işsiz. Hem 1340 TL’lik maaşından hem de günlük 35 TL’lik harcırahından hoşnut değil. İşveren tarafından haklarının yendiğini düşündüğü için sendikalı olmuş. “Neden Nakliyat-İş’te örgütlendin?” şeklindeki soruma gülerek, “Sendika işverene karşı sağlam duruyor ve üyelerine sonuna kadar sahip çıkıyor,” diyor.
Mustafa’nın yanından Cihan Çelebi’nin yanına geçiyorum. Orta boylu, çelimsiz bir adam. O da Mustafa gibi güleç yüzlü. 40’lı yaşlarının başında gibi duruyor. 1.5 aylık çalışma sürecinde bezmiş olacak ki, ben sormadan anlatmaya başlıyor. Öncelikle bekar olduğunu söylüyor. O da diğerleri gibi asgari ücretin 3-5 kuruş üstü bir meblağa çalışıyor. Bir yandan da şartların zorluğundan bahsediyor, “Yeri geliyor aç kalıyoruz, cebimizden yiyoruz, yeri geliyor tırın içinde yatıyoruz,” diyor. Diğer şirketlerde de durumun çok parlak olmadığını ama en düşük maaşla çalışan şoförlerin Medlog bünyesinde olduğunu iddia ediyor. “En az 2500 TL maaş almamız gerekiyor,” diyor. O da diğer işçi arkadaşları gibi sendikasına ve mücadelesine inanıyor.
Geldiğimde nasıl sıcak karşıladıysalar, giderken de aynı sıcaklığı gösteriyorlar. Son selamlaştığım işçi, “Bizi saat kaç gibi ünlü yaparsın?” diye soruyor. Karşılıklı gülüşmelerden sonra yola devam ediyorum.
Can Ülger – www.canulger.com