TRT’deki seçim konuşmalarının yıldızı
duyurusuna da borçlu. Bu davanın muhattapları olan dönemin başbakanı, MİT müsteşarı ve dışişleri bakanı, açılan davanın hükümete darbe(!) niteliği taşıdığını bildirdiler.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, davayı kabul edebileceğini ve araştırma yapacağını açıkladı. İşte bu durum, davanın muhattaplarını öfkelendirdi ve davayı açan Nurullah Ankut’a önce “devlet büyükleri hakkında iftiradabulunmak” suçlaması ile soruşturma açılmasını talep ettiler. Ancak bu soruşturmada Nurullah Ankut’a dava açılmadı.
Ancak ülkemiz siyasetçisinde “çare tükenmezdi”. Halkın Kurtuluş Partisi’nin yaptığı açıklamalardan birinde “tehdit ve hakaret” bulunduğu gerekçesi ile bir soruşturma daha açıldı ve bu defa dava kabul edildi. Nurullah Ankut için yaklaşık 4 aylık Ankara’ya gidip gelme ile süren dava süreci başlamış oldu.
Sonuç: 15 ay hapis cezası aldı
Dava 1 Nisan 2016 tarihinde sonuçlandı ve hakim, şaka gibi bir kararla, tamamen hukuki hakkını kullandığı için sindirme amacıyla açılmış davada Nurullah Ankut’a 1 yıl 2 ay 22 gün hapis cezası verdi ve ceza ertelendi. Davanın sonuçlanmasının ardından Nurullah Ankut bir açıklama gerçekleştirdi ve şunları söyledi:
“Sevgi ve saygıdeğer arkadaşlarım,
Bir CIA, Pentagon projesi olan 12 Eylül diktatörlüğünün faşist
mahkemeleri bizi 146. Madde’den ölümle yargılamışlardı. Ama bugün onları
herkes yurtiçinde ve yurtdışında ihanetle anmaktadır.Yine bir AKP projesi olan AKP’giller’in büyük ve küçük reisleri bugün
yine bizi kendilerine hakaret ettiğimiz gerekçesiyle kukla
mahkemelerinde yargılatmaya kalktılar. Ama geçen açıklamamızda da
söylediğimiz gibi onlar bizi cezalandırabilirler, hapis ettirebilirler,
işkenceye uğratabilirler, öldürebilirler ama asla yargılayamazlar.Çünkü biz tarihin biricik haklı ve meşru davasını yürütüyoruz. Onun
savunucularıyız. Bugün onların mahkemesi bize 1 yıl 2 ay 22 gün ceza
verdi. O yargıcın karşısında da söyledik. Kararını açıkladıktan sonra
“bu bizim için şeref madalyasıdır”, dedik. “İnsanlık onurunun,
insanlığımızın hakkını verdiğimizin belgesidir”, dedik. “Bu bizim
yoldaşlarımıza, torunlarımıza, manevi evlatlarımıza bırakabileceğimiz
büyük ve şerefli bir mirastır”, dedik.Gerçekten de öyledir. Hz. Muhammed derki; “Her hangi bir
beldede zalimler bütün şiddetiyle zulümlerini sürdürürken bir tek kişi
kalkıp da onların karşısında haykırmazsa, ey zalim demezse o kavimden
umut kesilmiştir.” der. Biz işte bunları dedik.En son savunmamızın son cümlelerinde de dedik:
“Ey zalimler eninde sonunda siz bu mahkemelerde, bu duruşma
salonlarında, ülkemiz halklarına ve kardeş Ortadoğu halklarına ettiğiniz
zulümden dolayı, AB-D Emperyalistlerine, dünyanın baş haydut devletine
ettiğiniz ortaklıktan dolayı, taşeronluktan dolayı eninde sonunda
yargılanacaksınız. Halkların gönlünde ve vicdanında sizler çoktan mahkûm
oldunuz. Sizin kaçışınız, kurtuluşunuz yok. Eninde sonunda bu
gerçekleşecek.”Onları buralarda yargılayacağız yoldaşlar. Halkız Haklıyız Yeneceğiz.”
Son söz yerine…
Halkımızın son yıllarda başına gelen en güzel şey oldu belki de Nurullah Ankut. Her güzel şey gibi, onu da ortadan kaldırabileceklerini ya da etkisini azaltabileceklerini düşünüyorlar. Ancak aldığı 15 ay hapis cezası, Nurullah Ankut’un ve arkadaşlarının haklılığını ortaya koymaktan başka bir işe yaramadı. Nurullah Ankut, Suriye’de savaş son bulsun, savaşı yaratanlar cezalandırılsın diye korkusuzca girdi bu mücadeleye. Bu hukuksuzluğun bilinmesi, gelecekte adaletsizlikle mücadele edenlere bir projekör gibi ışık tutacaktır.