Osmanlı’yı “93 Harbi”ne sürükleyen etkenler

PDF İzle & KaydetYazdır

1815 Viyana Kongresi, “dış güçlerin” Şark meselesi yani Doğu sorunu adı altında “Devlet-i Aliyye”nin parçalama sürecinin başlangıcıdır. Osmanlı’nın artık Hasta Adam olarak tanımlamasını dönemin, Çarlık Rusya lideri I.Aleksandr bu kongrede belirtiyor. Kongre’de ilk başta bu düşünce değerlendirilmemekte ve Avrupalı devletler Rusya’nın yanında saf tutmamakta. Çünkü; Napolyon bozgunluğundan yeni kurtulmuş Avrupa devletleri, daha güçlü durumda olmadıkları için pastanın en büyük payının Rusya tarafından alınacağını bilmekteydiler. Bu süreci yalnızca birkaç yıl ileriye atmak için ret kararı verdiler. Bundan sonrada “eğer siz böyle kabul etmezseniz, bende kendim saldırı düzenlerim” diyen Rusya’nın Osmanlı ile savaşlarına tanık oluyoruz. Bu yüzden “Şark Meselesi”ni iki aşamada değerlendirmeliyiz. Şark Meselesi’nin birinci dönemi, 1815’ten 1856 Kırım Savaşı’na kadar Osmanlı Devletini Balkanlardan atma ve becerebildiği kadar kendi topraklarını koruduğu dönem… Şark Meselesi’nin ikinci dönemi ise, bizim yazımızın ana konusu olan “93 Harbi”nden sonra Anadolu’dan ve Avrupa’dan atma girişimidir.

Bosna Hersek Ayaklanması

1875 yılında ortaya çıkan Bosna Hersek ayaklanmasının, Panslavizm düşüncesinin etkisiyle ortaya çıktığını söylenmekte. Fakat böyle söyleyerek olayın aslını gizleyebiliriz. Türk tarihçilerinin çoğu böyle yapmakta ve topu hep dış güçlere atmaktadır. Avrupalı tarihçiler ise isyanın çıkış nedenini din olarak görmekte. Oysa bir grup Hıristiyan ahalinin yüksek vergiler dolayısıyla isyanından ibarettir olay. Yüksek vergilerden bunalan yüz kişiye yakın bir grup grup, Karadağ bölgesine mülteci olarak geçiş yaptı. Karadağ, bu dönemde Çarlık Rusya’nın kontrolü altında olması dolayısıyla Panslavizmin etkisinde olan bir bölge ve mülteciler Prens Nikola’ya iletilmek üzere, şikayetlerini aktardılar.

İstanbul’da Rus Elçiliği aracılığı ile şikayetler o zamanın Padişah’ı Birinci Abdülaziz’e iletildi. İsyancıların cezalandırılmaması, vergilerin azaltılması, kolluk güçlerinin ağır müdahalelerden kaçınması gibi talepler vardı bu iletilerde. Bununla birlikte, Osmanlı bu isyanları uzun yıllar bastıramayacaktır. Çünkü; büyük bir devletten güç alan isyancılar, isyanlarını Balkanlar’daki diğer bölgelere de yaymayı düşünmekteydi.

İsyanın çıkış noktasında, dönemin “büyük güçleri” hep dini temeli gösterdiler. O kadar ileri gittiler ki, “Müslüman ahali silahsızlansın, Hıristiyanlar kendi canlarını korumak için silahlansın” gibi talepler Osmanlı Devleti’ne iletildi. Bununla beraber, isyanı ortaya çıkaran asıl sebep bunlar değildir. 1080 yılında yürürlüğe giren “Sened-i İttifak” ile ayanların bulundukları bölgede artık toprak sahibi gibi davranışları sonrası çıkan isyanlardan biridir Bosna Hersek isyanı… Ayanlar, bulundukları bölgedeki toprak için, devlete yıllık olarak belirli bir miktar para öderler. Bu parayı ödemesinden sonra, bölgede (istedikleri kadar) vergi toplamalarına izin verilir.  Ayrıca, Bosna halkının çoğunluğu Müslüman değildir. Boşnaklar 1463 yılında fethedildiğinde, ne Katolik ne de Ortadoks mezhebini benimseyen bir halktı. Onlar Bogomil düşüncesine yahut – kabul edersek – mezhebini benimsiyorlardı. Onlar kendini böyle tanımlıyor ise, bizim reddetmemiz imkansızdır. Bu halk, kendileri isteyerek Müslüman olan bir Avrupa halkıydı. İmparatorluğun ilk zamanından beri, bölgede çoğunluğu oluşturan Müslüman tebaa değil, Hristiyan tebaaydı. Bölgenin topraklarının sorumluluğu Ayanlara ait idi, yukarıda bahsettiğim Hristiyan tebaa ise köylüleri oluşturuyor ve bu topraklarda çalışanların büyük çoğunluğu onlardan oluşuyordu.

Bölgedeki vergileri toplayan Ayanlar(Görevliler) normalden daha fazla vergi toplaması, ayaklanmayı ortaya çıkardı.  Bir topraktan %5 vergi alan (hakk-ul yakîn) toprak ağası, o yıl doğa koşullarının uygun olması neticesinde daha fazla mahsul çıktı ise %15 vergi almaktaydı. Ayanlar, daha fazla para kazanma hırsına bürünmüş, Osmanlı’nın mevcut yapısında “bende biraz cukka yapayım” hesabına girerek, fazla vergi almıştır. Bu vergiler devlete değil, kendi ceplerine gitmektedir. Vergilerin bir sınırlandırılması yok, devlete her yıl anlaşılan bütçeyi verdikleri takdirde istediği -tabii güçlerinin yettiği kadarıyla- kadar para toplayabilirler. İşte isyanın çıkmasının sebebi, aslında budur. Eğer Panslavizm Osmanlı’yı yıktı dersek, olayın büyük bölümünü gizlemiş oluruz ve Osmanlı’yı neyin yıktığını kolaylıkla anlamayız. Peki Osmanlı bu olayı bizim gördüğümüz gibi görmedi mi? O zaman “Osmanlı ne yaptı?” diye sormamız gerekiyor. Osmanlı, asıl sorunu görmedi dersek yanlış olur. Fakat tespit etse de ne olacak? Osmanlı’nın 1808’de imzaladığı anlaşma, üretimde yetersiz olduklarını gösteriyor. Kısacası bu isyanın çıkma sebebi de üretimde yetersizlik. Üretim olmazsa, ekonomik çarkta dönmeyeceği için, Ayanlara hak ve imtiyazlar verilerek devlet hazinesi korunmaya çalışıldı. Fakat bu hiçbir işe yaramadı, üstüne yapılan manevralar Balkanlar’daki Hristiyanların isyan etmesine sebep oldu. Diğer öne sürülen sebepler, – Panslavizm, Milliyetçilik, Din – yan sebep olarak görülmekten başka bir şey değildir. Osmanlı Devleti’nin “93 harbi”ne giden süreçte ilk kıvılcımı, Osmanlı’nın ekonomik alanda kendi gerçekleştirdiği hatalardır.

Katkıda bulunanlar:

Antalya Direniyor’dan İsmail

,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir