3 Haziran 2016… Gelecekte hatırlayanlar için çok fazla şey ifade edecektir bu tarih. Ülkemizde görmeyi özlediğimiz orantısız zeka dolu bir protesto eylemi, İstanbul’un köklü liselerinden İstanbul Erkek Lisesi’nde gerçekleşti. Ardından 16 gün boyunca Türkiye’nin farklı yerlerinden 80 liseden öğrenciler bildiriler yayınlayarak okullarında gerçekleşen AKP iktidarı ürünü uygulamaları teşhir ettiler.
Başkaldırıyı gerçekleştiren öğrenciler, ülkenin çeşitli yerlerde oyun oynamak, konsere gitmek, profesyonel spor kariyeri sürdürmek, arkadaşlarıyla gezmek, ailesi ile zaman geçirmek yerine saatleri hiç yere dershanelerde çalınan, olguları kavrama yeteneği gelişme olanağı en yüksek öğrencileri. Yani Türkiye’yi önümüzdeki 20 yıl içinde yönetmeye başlayacak olan gençler… Geleceğe baktıklarında gördükleri ise ya Türkiye’den kaçmak, ya da emperyalist ülkeler tarafından ülkemizin sokulduğu çatışmalardan etkilenmek. Böyle bir geleceğe karşı, çocukluğunu doya doya yaşayamamış ve yeteneksiz yönetici kadroları tarafından güdülmeye itirazları olmak zorundaydı. Türkiye’deki tüm tabakaların, sınıfların itirazları vardı içlerinde tuttukları. Ancak lüverden ilk fırlayan onlar oldular ve Türkiye gençliğinin geleneğinde olduğu gibi davranışa geçtiler. Ülkemizde cemaatler ve tarikatlar eliyle uygulanan gençliği kafadan silahsızlandırma çalışmalarına karşılık, gençlik kalıba sığmadı.
Onlarla aynı sıralarda okumuş ve onlardan önce mezun olmuş arkadaşlarına baktığımızda, bu başkaldırının heyecanı onları da sardı. Büyük oranda, öğrencilere destek vermek ve organize suç örgütünün atadığı yöneticileri teşhir etmek için en çok onlar yardım etti. Bir kaç sene önce Taksim-Gezi isyanında, ondan önce ÖSYM’nin şifre skandalında sesini yükselten öğrenciler, şimdi üretim ilişkilerinin kendileri götürdüğü yerlerde, patlamayı beklemekte.
Türkiye’nin en iyi okullarında okuyan öğrenciler, ya parababaları düzeninin içinde “ekmek parası afyonu” ile bir koltuğa bağlanmış durumda, ya da diplomalı işsiz olarak KPSS’de ve iş görüşmelerinde zamanını harcamakta. Bu işsizlik cehenneminde, parababaları bir iş lütfederlerse de durum parlak değil. İş yerlerinde baskının her türlüsü yaşanmakta, kıdem tazminatının hiç edilmesi an meselesi. Süresiz sözleşmeli çalışan sayıları azaltılmakta, yakın süreçte kadrolu personel yerine kiralık işçi uygulamaları sıklaşacak. İnsancıl ilişkiler bakımından, güvenilir insan bulmanın imkanları kalmamış durumda, sınıf dayanışmasının yerini dedikodu kazanları almakta. Sendikalar, idari personel olmamasına rağmen işçiler dışındaki çalışanları “pazarlık konusu” ederek örgütlememekte, kapsam dışı bırakmakta.
Meslekler açısından baksak atanamayan öğretmenler, öğretmenlik dışında her türlü mesleği yapmakta. Mühendisler, işçiden farksız koşullarda çalıştırılmakta. Avukatlar, meslektaşının kölesi olarak iş görmekte, bazıları iş yerlerinde yaşamak zorunda. Doktorların iş yükleri artmakta, hasta yakınları tarafından katledilmekteler. Çeşitli mesleklerden memurlar, artık malum olan yolsuzluğun ve adam kayırmanın karşısında işlerini yapamamakta.
Yani perşembenin gelişi, çarşambadan belli. Liseli gençler, geleceğini gördükleri mezun arkadaşlarının durumuna düşmemek için ne “aman yapmayın, kıymayın bize” dediler, ne de af dilediler. Her şeyin ötesinde, bu korkusuz ve kaybedeceği hiçbir şey olmadığını fark eden davranışları, onları sömürmek için bekleyen parababaları için en korkutucu olandır.
Yarın iş görüşmelerinde 1998 doğumlu öğrencilerin soruşturmalarına iki defa bakacaklar. Kendilerine daha fazla soru sorulacak, özel hayatları araştırılacak, belki de iş bulma sitelerinin bazılarında yapılabildiği gibi kara listeye alınacaklar.
Varsın olsun. Yıllarca en iyi okulların öğrencilerini iş yeri hapishanelerinde tutsak alıp, onların zamanlarını saçma sebeplerle çaldınız. Ailelerinden, sevdiklerinden, hobilerinden mahrum bıraktınız. Ancak bu gençler, yarın sizlere papuç bırakmayacak. Hiç hak etmedikleri halde servet ve makam sahibi olanların diktatörlüğü yıkılacak. Onların çürümüşlüğünü teşhir eden öğrenciler, yarın Türkiye’yi işsizlik ve pahalılık cehennemi yerine halkların cenneti haline getireceklerdir.
İstanbul Direniyor’dan Özgür