Che Guevara Eşkıya mıdır? (Antalya Direniyor)

PDF İzle & KaydetYazdır

che-guevara-wallpapers-2011Bilindiği gibi, Meclis Başkanı yakın zamanda halkların kurtuluşu için mücadele ederken düşen ve sosyalist hareketin simgesi haline gelen (maalesef popüler kültür tarafından bu durum suistimal edildi) yiğit devrimci Ernesto Che Guevara hakkında “eşkıya”, “benim gencimin yakasında bulunamaz” gibi ifadeler kullandı. Aklıma Deniz ve Mahir yoldaşlar hakkında da benzer şekilde eşkıya diye konuşan Celal Şengör’ü getirdi. Tabi Celal Hocanın Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan hakkında bu şekilde konuşması bizlerin onlara bakışını nasıl değiştirmediyse, Meclis Başkanının bu ifadeleri de Che’nin bizlerin gözündeki yerini zerrece etkilemeyecektir. Fakat bu, dünya sosyalist hareketinin sembollerinden birine yapılan saygısızlığı sosyalist teori açısından savuşturmayacağımız anlamına gelmez. Bu yazıyı bu sebeple kaleme alıyorum.

(İsmail Karaman’ın ifadelerine buradan ulaşabilirsiniz : OdaTV)

Öncelikle parababalarının kuyruk acısını ve Che’nin neler yaptığını görmek için Ernesto Che Guevara’nın hayatına şöyle bir göz atalım.

“Ernesto “Che” Guevara, Arjantinli doktor, Marksist-Leninist bir politikacı, pek çok yerde savaşmış ve Küba Devriminde büyük rolü olan bir gerilla savaşçısı ve lideri. Che’nin hayatı özetle şu şekildedir : “Tıp eğitimi alırken Latin Amerika’yı baştan aşağı dolaştı ve bu sayede birçok insanın karşı karşıya kaldığı yoksulluğu doğrudan gözlemleyebildi. Bu deneyimler sonucunda bölgedeki ekonomik eşitsizliği ortadan kaldırmanın tek yolunun devrim olduğuna inanarak Marksizm’i incelemeye başladı ve Başkan Jacobo Arbenz Guzmán’ın önderliğinde Guatemala’nın sosyal devrimine katıldı.

Bir süre sonra 1959 yılında Küba‘da yönetimi ele geçiren Fidel Castro‘nun askeri nitelikli 26 Temmuz Hareketi’nin bir üyesi oldu. Yeni hükümette çeşitli önemli görevlerde bulunduktan, gerilla savaşı teorisi ve uygulamaları üzerine makaleler ve kitaplar yazdıktan sonra diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere katılmak üzere 1965 yılında Küba’dan ayrıldı. İlk olarak Kongo-Kinşasa’ya (sonraları Kongo Demokratik Cumhuriyeti) daha sonra da CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri’nin ortak operasyonu sonrası yakalanacağı Bolivya’ya gitti. Guevara 9 Ekim 1967’de Vallegrande yakınlarındaki La Higuera’da Bolivya Ordusu’nun elindeyken öldürüldü. Son saatlerinde yanında bulunanlar ve onu öldürenler, yargısız infaz edildiğine tanıklık etmişlerdir.

Ölümünden sonra Guevara dünya üzerinde sosyalist devrimci hareketlerin sembolü haline gelmiştir. Guevara’nın Alberto Korda tarafından çekilen fotoğrafı “dünya üzerindeki en ünlü fotoğraf ve 20. yüzyılın sembolü” olarak nitelenmiştir.” (Wikipedi’deki Che Guevara maddesinden alıntıdır.)

Che’nin Meclis Başkanı Karaman gibi Para Babaları siyasetçilerince eşkıya kabul edilmesinin sebebi açıktır. Che, ülkemiz Türkiye’nin de siyaseten ve ekonomik olarak bağımlı olduğu ABD emperyalizmine ve burjuvazinin sömürü sistemi kapitalizme karşı kanının son damlasına kadar savaşmış ve kısmen de olsa muzaffer olmuştur. İşte Para Babalarının kuyruk acısı bundandır, Che’ye olumsuz anlamda “eşkıya” kelimesini kullanarak kuduz gibi saldırmalarının sebebi budur.

Peki sizce bunu kabul edecekler mi ? Tabi ki hayır ! Yine çiçek çocuğu oynayacaklar, barış güvercini edasıyla Che’nin “demokratik davranmadığı, eli silahlı terörist olduğu” gibi içi boş demagojilerini etrafa saçacaklar. Che gibilerin “haklılık” kavramının subjektif olduğundan bahsedecek ve “hukuk”tan dem vuracaklar. Sanki hukuk kuralları gökten inmiş ve tamamen objektif kurallarmış gibi ! Sanki burjuva devletlerinin adaleti çok kusursuzmuş gibi ! Sanki burjuva devletleri de hukukunun ve kendisinin otoritesini düzenli ordu ve polis gibi devlet örgütlenmesinin spesifik özelliklerinden olan baskı aygıtlarıyla sağlamıyormuş gibi ! Sanki bu tanıma göre kendi devletleri en ala terörist olmuyormuş gibi ve sanki Che’nin yaşadığı ortam çok “demokratik”miş gibi !

Ya biz Marksist Leninistler ne düşünüyoruz devlet hakkında ? Devlet çatışan çıkarlara sahip sınıfları bir düzen içine alır, baskılar, ve bir sınıfın çıkarını diğerine karşı korur. Diğer bir deyişle, devlet iktisadi olarak egemen sınıfın siyasi olarak da egemen oluşunun ifadesidir. Marks ve Engels, Komünist Manifesto’da “Modern devlet, bütün burjuva sınıfının ortak işlerini yürüten bir komiteden ibarettir.” der.

Marks ile birlikte Marksizmin kurucularından olan Engels, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” adlı yapıtında şöyle bir tarihsel çözümleme yapıyor: “Demek ki, devlet, hiçbir şekilde topluma dışarıdan dayatılan bir güç değildir; hele, Hegel’in iddia ettiği gibi, ‘ahlaki düşüncenin gerçekliği’ hiç değildir. Aksine, devlet, belirli bir gelişme aşamasındaki toplumun bir ürünüdür; toplumun kendi kendisiyle çözümsüz bir çelişkiye düşmüşlüğünün, ortadan kaldıramayacağı giderilemez karşıtlıklara bölünmüşlüğünün kabulüdür. Ama bu karşıtlıkların, iktisadi çıkarları çatışan sınıfların, kendilerini ve toplumu kısır bir mücadele içinde tüketmemeleri için, çatışmayı yumuşatacak, ‘düzen’ sınırları içinde tutacak, görünüşte toplumun üzerinde duran bir güç gerekli hale gelmiştir; ve toplumun bağrından doğan, ama kendisini toplumun üzerine yerleştiren, ona giderek daha fazla yabancılaşan bu güç, devlettir.”

Dünyanın başarıyla gerçekleşmiş ilk proleter devriminin önderi Lenin, Devlet ve Devrim adlı eserinde yukarıdaki paragrafı alıntı yapar ve bunun üzerine şöyle der : “ Bu sözler, Marksizmin, devletin tarihsel rolü üzerine düşüncesini kusursuz bir açıklıkla dile getiriyor. Devlet, sınıf karşıtlıklarının giderilemezliğinin bir ürünü ve ifadesidir. Devlet, sınıf karşıtlığının giderilmesinin nesnel olarak mümkün olmadığı yerde, anda ve ölçüde ortaya çıkar. Tersinden söylersek, devletin varlığı, sınıf karşıtlıklarının giderilemez olduğunun kanıtıdır.”

Ve bizim için, burjuva diktatörlüğünün yerine koyulacak olan devlet; Marks, Engels, Lenin ustaların dediği gibi, sömürücülerin direnişini, konumlarını geri kazanmak istemesini, karşı devrim için örgütlenmesini ezecek ve sosyalist ekonominin örgütlenmesinde “egemen sınıf olarak örgütlenmiş proletarya” olarak emekçi halka önderlik edecek olan proletaryanın baskı aygıtı proleter devlet, proletarya diktatörlüğü ve demokrasisi, ustaların deyimiyle “devlet, yani egemen sınıf olarak örgütlenmiş proletarya”dır.

Bu bakımdan, eğer Che yoldaşa eşkıya denecekse hala, ben de Yılmaz Güney’in bir sözü ile yazımı noktalamak istiyorum :

KRALIN SOFRASINDA SOYTARI OLACAĞIMIZA, HALKIN KAVGASINDA EŞKIYA OLURUZ !!

  Antalya Direniyor’dan Ege

,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir