VATAN PARTİSİ PROGRAMI
Vatanımızın “Amerika” derecesinde yüksek teknikli medeniyet kurmasından bahsediliyor. Lâkin, bir şey unutuluyor: Amerika’yı, Amerika yapan hız, Amerikalıların 90 yıl önce köleliği kaldırmak uğruna vatandaş harbini göze alabilmeleriyle yani keskin hürriyet kavgası ile başlamıştır. Ve şu üç sebeple gelişmiştir. 1- Devletin kırtasiyeci ve askerci olmayışı (Tam demokrasi), 2- Derebey artıklarının yokedilmesi (Toprak reformu), 3- Sanayi sermayesinin ötekilerden üstün olması (Teknik yaratıcılığı).
1- Devletin kırtasiyeci ve askerci olmayışı: HÜRRİYET ve UCUZ DEVLET bahsinde,
2- Derebeyi artıklarını giderme: KÖYLÜ bahsinde,
3- Sanayiyi her şeyden üstün tutma: SANAYİ ve İŞÇİ bahislerinde, ayrı ayrı program madde ve gerekçeleri olarak verilmiştir.
Bu üç şart, modern medeniyet yükselişi için birbirinden ayrılmaz bütündür. Biri eksik oldu mu, hiçbirisi gerçekleşemez. Hürriyetsiz toprak reformu yahut sanayileşme, kendimizi aldatmak olur. Aksine, büyük sanayimiz ve işçi davamız yoluna girmeden, ziraatimizi modernleştirmek yahut hürriyetimizi sağlamak, -şimdiye kadarki tecrübelerden yüzde yüz anlaşıldığı gibi- tatlı veya acı hayal olur.
Programımız, o üç ana davayı Türkiye halkına bütünlüğü ile sunmak için, iki büyük kısma ayırmıştır. Birinci kısım: HÜRRİYET KATLARI, ikinci kısım: İKTİSAT TEMELLERİDİR. İktisat temelleri de ayrıca 5 bölümdür. 1- İŞSİZLİK TEZİ, 2- PAHALILIK ANTİTEZİ, 3- SANAYİ SENTEZİ, 4- İŞÇİ SENTEZİ, 5- KÖYLÜ SENTEZİ.
KISIM: I
HÜRRİYET
HÜRRİYETİN GEREKÇESİ
A) DEMOKRASİ Halka inanmakla başlar.
Abdülhamit, resmi İngiliz gazetesi Times’e şöyle demişti. “Beni Hürriyete muhalif görenler yanılıyorlar. Kullanmasını bilmeyen bir memlekete hürriyet vermek, kullanmasına bilmeyen birine tüfek vermeye benzer. Herif, babasına, anasını, kardeşlerini öldürür. Sonra döner kendi kendisini vurur.”
Yani, “Kızıl Sultan” millete inanmıyordu. Onun için, “memleketi hürriyeti kullanmaya hazırlamak” bahanesiyle, “Kanunuesasi”yi 33 yıl rafa kaldırdı. 10 Temmuz’da yeniden ilân etti. Lâkin, hürriyet, 31 Mart günü, Abdülhamidi temizlemedikçe yaşayamayacağını gördü.
Gerçekte, millet değil, Osmanlı tefeci ağalarıyla acente bezirganları hürriyete lâyık değillerdi. Onun için, Meşrutiyet, o derebey artıklarının gölgeleri altında, polis kuvvetiyle tutulan, kırtasiyeci bir askerî istibdadı, parlementocu şekillerle süslemekten öteye geçemedi.
Sonraları, kafalar değil, ağızlar değişmişti. “Millet hürriyete lâyık değil” demeye cesaret gösteremeyenler, yapılan istibdadı, hürriyetlerin en âlâsı gibi methediyorlardı. Tek Parti şefliği, yumruğunu masaya vurarak:
“İdaremiz bütün manasıyla halk idaresidir” (Meclis 2.11.944 nutku) tehdidiyle herkesi susturuyordu. Demokrasi “Vatanda anarşi ve sözü ayağa düşürmek” (Meclis 24.5.945) sayılıyordu… Böylece, Hamit saltanatı kadar uzun süren yıllarda, Anayasamız, kendisine zıt kanunlarla muhasaraya alındı. D.P., iktidara gelmeden, mevzuatımızda binlerce antidemokratik kanun buldu. İktidara geçince, kendisinin “Demokrat” olmasını yeter buldu.
Vatan Partisi’ne göre, millete inanmamak, evvelâ “Hakimiyet şartsız, kayıtsız milletindir”diyen Anayasamızı çiğnemektir. Bu suçu, kimse mubah görememelidir. Saniyen Demokraside olgunlaşmak için dahi, Demokrasiyi bütünü ile kullanmaktan başka usul henüz keşfedilmemiştir. Falih Rıfkı’nın yazdığı gibi.
“Hürriyet eğitimi, ancak hürriyet içinde elde edilebilecek bir şeydir. Okullarda verilecek diplomalı mezunlarla sağlanamaz. Bin yıl beklesek, gene başladığımız yerden yola çıkarız.” (Ulus, 3.2.1946).
B) DEMOKRASİ: Fikre hürmet, halka refahla gelişir.
Millet hâkimdir, diyoruz. Bir hâkimin haklı karar verebilmesi için yalnız müddeiumumiyi (savcıyı) dinlemesi yetmez, davacıya da, suçluyu da, müdafaa ve kamu şahitlerini de, bilir kişileri de, jüriyi de ayrı ayrı dinlemesi, bütün delilleri ve emareleri gözönüne koyması gerektir. Demek, hâkimiyet sahiden milletin olabilmek için en iptidaî şart: Fikirlerin hür olması, yani fikre hürmet, fikri fikirle karşılamaktır.
Vatan Partisi, mevcut öteki partiler gibi düşünmüyor. Bizde partilerden bir kısmını “Ana”, bir kısmını yavru, geri kalanları da öveği evlât veya sığıntı sayanların zihniyet ve marifetlerini pek iyi biliyoruz. Bizzat Ahmet Emin Yalman’ın şu sözlerini asla unutmadık:
“Kendimiz gibi düşünmeyen adamı bir vatan haini, satılmış, bedbaht, acınacak bir gafil diye tahkir ederek üzerine saldırıyoruz. Hele siyasi parti münakaşalarında saygı ve tahammül, kaide değil, istisna…” (Vatan, 5.10.1948).
Fakat, herşeye rağmen, Vatan Partisi, ilim ve prensip partisi kalacak, derebeyi artıklarının peçelerini açacak, parlamento şekillerimize, halk hakimiyeti muhtevasını getirecektir. İster askeri, ister sivil her türlü kırtasiyeci geriliği ve polisçi tahakkümü milletimize lâyık bulmayacaktır.
Çünkü, peçeli veya peçesiz, her istibdat yalnız aydınlık ve ruh düşmanı olmakla kalmaz, içtimai (sosyal) sağlığımıza, iktisadi ve medeni varlığımıza da sinsi bir suikasttır. Tarihte Osmanlı geriliği başladığı zaman Osmanlı istibdadı ile katmerlenip zırhlanmıştır. Gerilik, bir avuç imtiyazlıyı ancak doyurur ve
ancak imtiyazlıları cennette yaşatabilmek uğruna, yaşatabildiği ölçüde, tekmil milleti yoksulluğa boğar. Onun için, geriliği, farzımuhal, demokrasi bile haklı çıkaramaz. Bilakis, Roozvelt’in dediği gibi “Demokratik bir âlemde kuvvet, umumî refah bakımından kendini haklı çıkarmalıdır.” (12.11.1944).
Bizde hürriyet, Abdulhamit mantığı ile uygulanır, yani lâfta kalırsa, ne iktisatça, ne medeniyetçe, ne cemiyetçe, ne kültürce… Hiçbir ileri adım ömürlü olamaz ve hele halkı rahat ettiremez. En basit millet menfaatleri, kimseye ağız açtırmadan, en batakçı ağalık hırsına ve zümre mütegallibeliğine kolayca kurban edilebilir. İleri memleketler için nedir, bilmiyoruz, bizim için hürriyet ölüm, dirim meselesidir.
Demokrasimizin bugünkü temeli, Kuvvayımilliyeci geleneğimizin son yadigârı olan ANAYASAMIZ’dır. Gelişigüzel değiştirilmekten ziyade, ilk ruhuna sadık kalınarak uygulanmasını bekleyen Anayasamıza göre:
Milliyetçiyiz: Mukadderatımıza tek yabancı karıştırmayacağız.
Devletçiyiz: Pahalı devletin yerine, vatandaşa iş bulmayı birinci vazife bilen ucuz devleti geçireceğiz.
İnkılâpçıyız: Her türlü maddî istismarı (sömürüyü) kaldıracağız.
Lâikiz: Her türlü manevî istismarı (sömürüyü) kaldıracağız.
Halkçıyız: Osmanlı artığı bezirgan ve hacıağa oligarşisinin önderliği yerine, çalışan çoğunluğumuzun önderliğini tutacağız.
Cumhuriyetçiyiz: Halk tarafından, halk için İdare, Adalet, ve Kültür sistemleri kuracağız.
Parolamız: Hür, kuvvetli, bahtiyar Türkiye’dir.
HÜRRİYETİN HEDEFİ: Fakir halk.
1- DEMOKRASİ, (iki asır evvel yaşamış Frenk filozofu Condorcet’nin dediği gibi): “En kalabalık ve en fakir sınıfın maddî, manevî, ruhî, içtimaî bakımdan iyileşmesi olmalıdır.” HÜRRİYETİN RUHU: Seçim.
2- Seçimler hür, nispî ve tam olacak. Asker, polis, jandarma, mahpus ayırdı yapılmayacak. 3 aydan beri mukimlik kaydı kalkacak. Medenî Kanunun rüşt çağı (19 yaş) ile SEÇMEN olunacak.
3- SEÇİLEBİLİRLİK: 25 yaşında başlayacak. Siyasi mahpuslar ve (resmi yetkilerinden faydalanmamaları şartıyla) muvazzaf memurlar ve askerler de seçilecek.
4- MEBUS dokunulmazlığı adî suçlarda tamamen kalkacak ve siyasi kanaat ve faaliyetlerde mutlak kalacak. Mebus maaşı, orta hayat endeksinden yukarı çıkmayacak.
Tahsisat yerine, bütün taşıt, muvasala (ulaştırma) ve seyahat masrafları (devletçe sağlanamayan yerde faturası devletçe ödenerek) bedava olacak. “Yirmi beş seneden beri ilk defa konuşuyorum”, “Ömrümüz Meclisin kahvesinde geçti” diyen mebusun yerine, iş ve istihsale bağlısı geçecek. Her mebus, 100 köyle şahsan muhabere ve temas edip, seçmenlerine sık sık hesap vermeye gidecek. Veremezse, Cemiyetler Kanunu 18. maddesi nisabı ile geri çağrılabilecek.
Partisinden çekilen, mebusluktan da çekilecek.
5- B. M. MECLİSİ, icra (yürütme) yetkisini de doğrudan doğruya kullanabilecek. Anketler, meclis kürsüsünde kalmayıp, vaka yerinde bilfiil yapılacak. Hükümetten şikâyet vatandaşın demokratik halklarını ilgilendirdiği vakit, mahallinde incelemeyi meclis üyeleri neticelendirecekler.
6- KANUNLAR, bilhassa bir müessisan meclisi (kurucu meclis) toplanarak, baştan başa gözden geçirilecek. Kanun sayısı fevkalade azaltılacak. Temyiz reisinin (Yargıtay başkanının) dahi hangisinin yürürlükte olduğunu bilemediği mevzuat labirenti, ilk okul gören vatandaşın bile yolunu bulabileceği kadar sadeleştirilecek. Halkın kolayca anlayacağı dile çevrilecek. Sayılan bir ara 8.000 diye gösterilen antidemokratik ve Anayasaya zıt kanunlar kaldırılacak. REFERANDUM esası konacak.
HÜRRİYETİN İNSANI: Teşkilatlı millet
7- HALK TEŞEKKÜLLERİ: Bugün devletin sırtına fuzuli olarak yükletilmiş hadsiz hesapsız vazifeleri kendi üzerlerine alacak. Öyle tam teşkilatlı millet haline girebilmemiz için, yalnız şehir ve köy ahalisi değil, öğretmen, adliyeci ve (memurlar da hür sendikalar, serbest birlikler, cemiyetler, kulüpler ile cihazlanacaklar. O sayede en cılız fert bile teşkilatına arkasını dayayarak, hakkını yorulmadan arayacak. Dağınık millet, en tabiî haklarını arayamayan mazlum millet mefhumu (kavramı) kalkacak.
8- KOOPERATİF’ler üzerinde bilhassa durulacak. Koope ratif, merasimi yıllarca süren, ağır masraflı teşebbüs halinden çıkacak. Halkın en geniş yığınları kendi teşebbüsleri ve kontrolleri altında birleşecekler. İstihlâk (tüketim) kooperatifleri iç ticaretin tanziminde esas rolü oynayarak bir taraftan vurgunculuğu imkânsızlaştıracak, öte taraftan darmadağınık ufak sermayecikleri istihsale (üretime) katılmak üzere serbestleştirecek. Kredi kooperatifleri, halkın “köy bankası” adını takacağı şekilde tefeci ve bezirgan dümeni olmaktan çıkacak. İstihsal (üretim) kooperatifleri, evvelkilerle işbirliği ederek, köyde, şehirde, küçük müstahsilleri (üretmenleri) en modern teknik ve usullerle yükseltecek.
HÜRRİYETİN MÜEYYİDESİ: Adalet İstiklâli (bağımsızlığı)
9- HÂKİMLER anayasamızın söylediği gibi cidden “millet namına icrayi kaza” edebilmek için, millet tarafından seçilecekler. Asker, sivil adalet ikiliği kalkacak.
10- HUKUKÇU SENDİKALARI Müddeiumumiler (savcılar) ve avukatlar da dahil, bütün meslekten adliyecilerin, sicil, terfi testlerini hazırlayacak ve mesleki menfaatlerini koruyacak.
11- ADALET KONGRESİ: Her yıl, bütün hukukçuları toplandırıp Türk mevzuatının umumî seyri ve tatbikatı (genel gidişi ve uygulaması) üzerinde etüdler yapacak ve ANAYASA MAHKEMESİ’nin antidemokratik konulardaki faaliyetini inceleyecek.
12- SUÇ’ların basın ve siyaset çeşitleri ayrılıp, mutlak surette açık oturumlarda yargılanacak. Cezaevleri, terbiyeci bir müdürle selfguvernement (kendi kendini yönetim) usulünce idareye tabi tutularak, çalışma esasına bir o kadar kültür eklenecek. Her medenî ülkede şart olan rejim-politik uygulanacak. Siyasi suçlarda mutlak surette ve adî suçluların dahi iş ve kültür testi erine uymuş bulunanların da sabıka denilen lanet damgası kaldırılacak. Irz suçu dışında idam cezası olmayacak.
13- JÜRİ usulü bütün mahkemelere sokulacak. Köyler ve uzak semtler için BİNDİRİLMİŞ MAHKEMELER bulunacak. Geçim endeksine kadar gelirlilere bedava istida (dilekçe) ve dava hakkı gibi, hukukçu sendikalarında istiklâlini (bağımsızlığını) kazanmış, geçimini hak sigortaları cihetinden sağlamış bedava avukat imkânı da verilecek.
HÜRRİYETİN BEŞİĞİ: Kültür istiklali (bağımsızlığı)
14- Hak arayan adliye gibi, HAKİKAT arayan ve İNSAN YARATAN öğretim, eğitim ve ilim cihazlarımız da, ülkemizde gerçekten KEŞİF ve İCAT ruhunu beslemek için tam istiklâle kavuşacak. Bütün eğitmen, öğretmen ve profesörler, kendi KÜLTÜR SENDİKALARI’nda şahsiyetlerini ve menfaatlerini koruyacaklar.
Hükümet, bir öğretim kanunu ile, öğretim kollarını, öğretmen vasıflarını, okul masraflarını belirtmekle kalacak ve özel müfettişleriyle yalnız o kanunun uygulanmasını kontrol edecek. Başka şekilde, öğreticilerin hayat, istikbal (gelecek: sosyal güvenlik) ve faaliyetlerine karışmayacak.
15- ÖĞRETİM SİSTEMİ: Bilhassa kol işiyle kafa işi arasındaki uçurumu doldurma hedefini güdecek. İLKOKULLAR: Çevre istihsallerinin (üretimlerinin) tarla veya fabrika ve ilh. sistemine göre TEKNİK ve ORTA OKULLAR: Memleket sana- yi planında ayrılmış o yerin pratik iktisadi ihtiyaçlarına göre, programlanacak. YÜKSEK TAHSİL: Ecnebi neşriyatını intihalle (yabancı yayınlardan aşırmalarla) rızıklanan kürsü ötülgenliği yerine, memleketimizin yerüstü, yeraltı, insan, hayvan bütün varlıklarını inceleyerek, iktisat ve istihsal (üretim) şartlarımızı geliştirmeye fiilen yarar ORİJİNAL emeği geçirecek; laboratuvarını tarlalarımıza ve atölyelerimize bağlayarak İLİM YAPMA vazifesini, sınaî kalkınma hamlemizle taçlandıracak.”
16- Öğretim DEMOKRATLAŞTIRILACAK. Ezberciliğe değil, güçlükler karşısında hal çareleri bulma, yani hafıza yerine zekâyı işletme prensibi öğretim ve eğitimin baş prensibi olacak. Ismarlama ayakkabı gibi, her öğrencinin şahsiyetini ezmeyen ısmarlama eğitim güdülecek. “Fazla diplomalı bize gerekmez” kaygısı ile, İMTİHAN’lar öğrenci “turnikesi” yahut salhanesi haline sokulmayacak. Dönen öğrenci nispeti öğretmenin, öğretim sisteminin ve öğretim vasıtalarının evsafı ile kıyaslanacak ve testlere girecek. Öğretimin her kademesine her yaş ve cinsten her vatandaş imtihan vermek şartıyla girip belge alabilecek.
Her yerde HALK ÜNİVERSİTELERİ kurulacak.
HÜRRİYETİN KONTROLÜ: PRENSİP BASINI
17- Kanunlar, hiç bir prensip ve fikir tartışmasını önleyemeyecek. Basında küfür ve şahsiyat ifratı ile en hayatî meselelerde hakikati saklama (susuş konspirasyonu) tefritini gidermek üzere, ilk tedbir bütün yazarlar Sendikalandırılacaklar ve millet va- zifesi gören gazetelerin fikrî ve idari istikametlerinde oy sahibi edilecekler. İlâncılık millileştirilecek ve neşriyatın (basının) halk teşekküllerine maledilmesini teşvik hedefinde kullanılacak. Cinayet ve açık saçıklık edebiyatı durdurulacak, oradan tasarruf edilen milli enerjiler, ülkücülüğe yükseltilerek, istihsal (üretim) hayatımızı, iş kahramanlarımızı belirten konulara aktarılacak.
HÜRRİYETİN TATBİKATI: Hoşgörürlük ve Sıhhat
18- HÜKÜMET tarzı: İlk Milli Mücadele yıllarındaki tenkide tahammül (eleştiriye dayanma) ruhuna sadık kalacak. Basma kalıp damga ve umacı politikası ile yıldırma usulleri kaldırılacak. Bakanların kanun üstü durumlarına (Anayasa 61. mad- de gereğince) son verilecek; maaş ve tahsisat mebusunkinden farki ı olmayacak, harcırah orta bir memura verilenden yukarı çıkmayacak. Birinci Büyük Millet Meclisinde olduğu gibi, her bakan Meclis önünde teker teker sorumlu olarak seçilecek.
19- MEMUR’ların kendi kendilerini yetiştirip, menfaatlerini koruyacakları MEMUR SENDİKALARI kurulacak. DEVLET mensuplarının karınları ve kafaları doyurularak, halk hizmetinde verimleri arttırılacak. Memurla sivil vatandaş arasındaki adalet ikiliği ve hak uçurumu kaldırılacak.
20- Çok eski zamandan kalma VALİ, KAYMAKAM, NAHİYE MÜDÜRÜ gibi saltanat makamları kaldırılacak. Yerlerine, batı demokrasilerindeki gibi veya muhtarlarımız gibi, halk tarafından seçilmiş mahalli idareciler geçecek; mahalli polis o seçme idarecilerin emrine verilecek.
21- ANAYASAMIZIN âmme (kamu) hukuku maddeleri ile, İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ hükümleri, kısıntısız olarak, kitaptan hayata geçirilecek.
22- SIHHAT (Sağlık) işleri, kültür ve adaletimiz gibi, müstakil bir kanunla hekim ve hasta bakıcı sendikaları yardımıyla, muhtar milli idareye kavuşacak. AİLE HEKİMLİĞİ müessesesi kurulacak ve her yuvayı tabiî abone sayıp, ırk hıfzısıhhasını geliştirecek. Hastahaneler tıp ve halk teşekküllerinin kontro i ü ve seçimiyle idare edilecek.
23- SPOR: Kulüplerimizin memleket ve dünya ölçüsünde tam hareket serbestlikleri tanınacak. Spor, kalb vs. iç organları yıpratan, zekâ aleyhine adale urlaşmasına yol açan ve bir kaç “kahraman” yetiştirmek için, yüz binlerce kişiyi seyirci durumunda battallaştıran kumarlaştırılmış şeklinden çıkarılacak. Sporla hareketlerimiz şiirleşecek ve zekâmız içtimaîleşecek (sosyalleşecek). Milyonlarımızın vücut ve dimağ ahengini arttırmak için, her çağda ve her sıhhatte vatandaşa spor alanı, âleti ve imkânı sağlanacak.
HÜRRİYETİN KUVVETİ: Demokratik ordu
24- Modern orduda her tek erin şuuru zaferi yarattığına göre: Bilfiil çalışanlar askere gidince, geride kalanlarına en az geçim endeksiyle mütenasip yardım yapılacak. Terhis edilince makul tazminat ödenecek. Hizmet ocağı içtimaî (sosyal) ve teknik okul haline getirilecek.
HÜRRİYETİN SEMBOLÜ: Müdahalesiz vicdan
25- Her yurttaş, yer, içerken olduğu gibi, dinî ve manevî ihtiyaçlarını giderirken devlet veya şahıs karışmasına uğramayacak.
HÜRRİYETİN DÜNYASI: Gerçekçi dış siyaset
26- Hiç bir mücerret (soyut) fikre, ölü düstura (formüle) kuruntu duyguya kapılmayacağız. Kim, ağır sanayi hamlemizi hakkıyla desteklemek üzere, en az faizle en uygun yardımı yaparsa (Yabancı sermaye maddemize bakıla) onunla dost olacağız. Cihana, O.İ.T.’in (Milletlerarası İş Teşkilatının) anatüzük mukaddimesini (girişini) hatırlatacağız.
“Fukaralık nerede bulunursa bulunsun, herkesin refahı için bir tehlikedir.”
HÜRRİYETİN RAKAMI: İçtimaî (sosyal) istatistik
27- Türkiyemizde olanları peçeleyip tedbirleri felce uğratan en derebeyce zulümlerden biri de ‘RAKAMLARIN İSTİPDADI’dır. İstatistiklerimizde, geçim seviyeleri, gelir dereceleri, istihsal (üretim), teknik, aile ve teşkilat (örgüt) dereceleri belirtilecek.
Böylelikle hem medeniyet aşkımız özentilikten kurtarılacak, hem hükümetimiz kör yoklamaları ile bocalamama imkânını bulacak, hem de milletimiz, alınyazısını düzeltme çarelerini kavrayacak.
KISIM: II
İKTİSADİYAT
Bugün bin vatandaşımız içinde dokuz yüz doksan altısının uykusunu kaçıran iki müzmin illetimiz var. 1- İşsizlik korkusu., 2- Pahalılık kâbusu.
BİRİNCİ HAD
İŞSİZLİK
GEREKÇE: İşsizlik “ÜMMÜLHABÂÎS=KÖTÜLÜKLERİN ANASI”dır. Yarım milyon sanayi işçimiz var. “Bütün yurt mahkemelerine 1 yılda 1 milyona yakın iş gelmektedir.”(Ulus, 21.12.1946). İlkokula giren 1 milyon çocuğumuzun 75 bini zor mezun olur. Ona mukabil: Tütün sarfiyatı, 1938’in 12 ayında 13,5 milyon kilodan, 1942’nin yalnız 5 ayında 17,5 milyon kiloya çıkar. Rakı, aynı müddetlerde 7,4 milyon litreden 9 milyon litreye fırlar. 1938’den 1939’a kadar teşviki sanayi işletmelerinin mahsulü (ürünü) yüzde 16, suçlar yüzde 31 artar. Bütün bu hal, işsizliğin millete dayattığı taksitli intihardır. Hapishaneyi (16 yaşındaki Necdet gibi) “Cennet” sayan işsizler ülkesindeyiz. Onun için, vatanımızın can düşmanı işsizliğe karşı MUKADDES CİHAT ilân etmek boynumuza borçtur.
1- MUKADDES CİHAT İLÂNI: Bütün memleket radyoları ve bekçileri, sabah, akşam ezanlarından sonra, şehir ve köy mey- danlarında şu büyük milli hakikati her gün haykıracaklar:
“Tarlada, fabrikada, karada, denizde, havada çalışmak, masa başında, salonda, sarayda oturmaktan çok daha üstün şereflidir!”
“İnsan için, işten gayrîsi yalandır!”
2- İŞSİZE SES: En büyük şehirlerimizin en kıyı mahallelerinden, en ücra köyümüzün dağbaşına kadar, her nerede bir tek yurttaş işsiz kalırsa, orada, hususi (özel) resmi bütün telefon, telgraf ve ulaştırma vasıtaları, derhal, bedavadan o yurttaşa açık tutulacak. Masraflar, belediyelerce ödenecek.
3- İŞSİZE İMDAT: İşsizliğe karşı mücadele için, köylere kadar otomatik işleyen müstakil (bağımsız) halk teşekkülleri kurulacak. Yangın çıktığı vakit, bütün taşıtlar nasıl itfaiyeye yol veriyorsa, tıpkı öyle, bir işsizin haberi geldi mi, tekmil devlet cihazı ile halk, belediye teşekkülleri, işsiz vatandaşın imdadına, yangına koşarca, yıldırım süratiyle koşacak. İşsizliğin görüldüğü ocağa veba girmiş, zelzele çarpmış, bomba düşmüş gibi, yardım ekipleri yarışacak.
Hükümetin birinci vazifesi: Eşkiya bastırmaktan önce, işsize iş bulmak olacak.
4- İŞSİZE TAZMİNAT: İşsizlik, Cemiyet halinde yaşayan hiç kimsenin tek başına kabahati olmadığı için, her işsize iş bulamayan ilgili teşekkül ve makamlar, en az geçime elverişli bir ücret ve tazminat ödeyecek. Bu hususta ihmali görülenler, baş- ta Cumhurbaşkanı ve Bakanlar gelmek bütün devlet erkânı da dahil olmak üzere, zincirleme kendi ceplerinden işsizlik tazminatını ödemeye sembolik mahiyette olsun katılacaklar.
5- İŞSİZE İŞ: Memleketimizden her yıl ihraç edilen 85 milyon kilo üzüm, 30-40 milyon kilo incir, 40-50 milyon kilo tütün hattâ maden ve emsali gibi birçok ilk ve hammaddeler, dış pazarlara gitmezden (önce) kendi işçilerimizce azamî derecede elden geçirilip işlenecek, standarize edilecek. Bu suretle, hem kalitesi artacak mallarımıza daha çok müşteri bulunacak, hem hayat pahamızı arttırmakta hayli rol oynayan döviz açığımız kapanacak, hem de kendi işsizlerimiz eli böğründe beklerken, başkalarına iş vermek durumundan kurtulunacak.
İKİNCİ HAD
PAHALILIK
GEREKÇE: Hayatın pahalanması, fiyat rakamının şu veya bu olması değil, vatandaş geliri ile alım kabiliyetinin alçak ve iratçılık ile devlet masraflarının yüksek olmasıdır. Onun için:
1- GELİR POLİTİKASI: Memleketin her bölgesi için özel GEÇİM ENDEKSLERİ çizilecek. Endeksleri, yalnız bakanlık veya ticaret odaları değil, işçi, memur, esnaf, münevver (aydın) ve köylü teşekkülleri de hazırlayacak. Her vatandaşın ENAZ GELİRİ o geçim endekslerine göre uygulanacak.
2- FİYAT POLİTİKASI: Vatandaş ihtiyaçlarından hangi kısmının, vatandaşın en az gelirinden ne kadarı ile karşılanacağı, barometrenin ibresi gibi gözönünde tutulacak. Meselâ: Kira, ısıtma, aydınlatma, su, radyo masraflarını içine alan BARINMA giderleri, vatandaş gelirinin en çok 10’da birini; yiyecek içecek masrafları en çok 5’te birini; devlet masrafları ve vergiler en çok 10’da birini geçmeyecek. Bugünkü hesaba göre: Geçim endeksine kadar olan gelirlerde vergilerimiz yarı yarıya, kiralarımız beşte birinden onda birine kadar indirilecek.
3- İRAT POLİTİKASI: Kiralar iki cins akara (yani, kira getiren mülklere) göre ayarlanacak.
a) İhtiyaç akarı: İşçi, memur ve esnafın aile tasarrufu ile kurdukları yapılardır. Bunlarda bütün kiralar, geçim endeksine ulaşıncıya kadar, serbest bırakılacak.
b) İrat akarı: Geçim endeksinden yukarı gelir sağlayan kira yerleridir. Bu akarın kira hadlerini ev kadınları mümessilleriyle müstehlik (tüketici) teşekkülleri takdir edeceklerdir. İhtilâf çıkarsa, jürili mahkeme karar verecektir. Yıllık kira, hakikî bina maliyetinin 20’de birinden yukarı çıkarılmayacaktır..
4- DEVLET POLİTİKASI:
a) Vasıtalı vergiler Türkiye’de 13 senede bütçenin yarısın- dan üçte ikisine çıktığından, ilk hedef olarak bu nisbet tersine çevrilecek.
b) Vasıtasız vergiler: Geçim endeksi derecesine kadar olan gelirlerden alınmayacak. Ondan yukarısında ilerleyici vergi (bugünkü rayiçle: 400 liradan yüzde 5, 600 liradan yüzde 15, 1000 liradan yüzde 35, 10.000 liradan yüzde 75 ve ilh) alınacak.
c) Bütçe: de her tek milyon masraf fiatları iki milyon yük-selttiğine göre, bütçeyi ilk merhalede beşte bir azaltarak “emsal üssü” yoluyla fiyatların en az üçte bir düşmesi sağlanacak.
d) Enflasyon: On yılda onbeş misli kâğıt para arttıran usul kaldırılacak.
e) Devlet (mamulleri: İşverenlere maliyetinden ucuz, halka pahalı satılmayacak.
5- HALK POLİTİKASI:
a) Halk teşkilatı: İşçi, köylü, memur, esnaf, aydın bütün meslek zümrelerimiz merih yıldızından uzman getirtmeyi beklemeden, kendi teşebbüs ve kontrolleriyle İSTİHLÂK (TÜKETİM) KOOPERATİFLERİ halinde teşkilatlandırılacak.
b) Fiat murakabesi Kontrolü: İşçi, memur ve tüccarlardan alınıp, anılan halk ve kadın mümessilleri ve teşekküllerine verilecek.
e) Mesken işi: Bir zaman büyük şehirlerimizde yangına karşı zengin fakir herkesin katıldığı gönüllü teşekküller nasıl vardıysa, tıpkı öyle, evsizlere imece yoluyla inşaat seferberliği bir nevî gönüllü milli spor derecesine çıkarılacak. Maliyeti çok, ömrü az, gayrî sıhhî izbecikler yerine, sokakları şakülleştiren (dikeyleştiren) ucuz, konforlu blok inşaat halk teşekkülleri, Belediyeler ve devletçe desteklenecek.
d) Büyük vurgunla mücadele: Esnafçık 10 kuruşluk malı 15’e satınca, memurcuk 100 kuruşu zimmetine geçirince nasıl mahkemeye düşüyorsa, tıpkı öyle, 7 üzüm tüccarının kayrılarak, bir kalemde yarımşar milyon kazanması, 1 milyon vatandaşın fındığına yarı fiyat verilip, iki misli kâr edilmesi, bir bankerin 3 günde şayia ile 300 bin lira vurması, 13 milyon köylünün buğdayından 3 ecnebi, 3 yerli firmanın 31 milyon ele geçirmesi gibi haksızlıklar da normal ticaret icabı sayılmayarak adalete teslim edilecek.
BİRİNCİ NETİCE
SANAYİLEŞME
GEREKÇE: İşsizliği bir numaralı düşman ilân etmek, hayat pahalılığını karantinaya almak, ortadan kaldırmaya yetmez. Her iki afetin kökü: Sanayileşme tempomuzun yavaşlığında gizlenir, Müzmin istihsal (üretim) kıtlığı, İşsizliği, işsizlik, çalışanların kazanç düşüklüğünü peşinden sürükler. O zaman, işsizlikle pahalılık birbirini doğuran mel’un çember (fasit daire) halinde vatandaşların boyunlarına asılmış lanet halkası olur. Nitekim:
1- HAYAT PAHASINDAN EN AZ MÜTEESSİR OLANLAR (ETKİLENENLER)
SANAYİ MEMLEKETLERİDİR: İkinci Cihan Harbinde (1939 ilâ 1942) hayat pahası yüzde hesabıyla harbe giren İngiltere’de 17, Almanya’da 8 iken, Türkiye’de 500’ü buldu. Macaristan’da 44, Bulgaristan’da 54 idi. Harbe girmemiş vatanımızın, harp görmüş küçük komşularından 8-10 misli, büyük batılılardan 30-60 misli fazla pahalılığa boğulması, dizginsiz bezirgan ve tefeci münasebetleri (ilişkileri) gibi iktisadi (ekonomik) ve içtimaî (sosyal) birçok sebepler başında, bilhassa istihsalimizin (üretimimizin) modernleşmemiş olmasından ileri gelir.
2- İŞSİZLİĞE ÇARE İŞ HACMİNİ GERÇEKTEN GENİŞLETMEKTEDİR. Bizde yapıldığı gibi, işsizlik tehdidi altında bir kısım çalışanları günde 13 saat yıpratırken, öteki kısmını yarım gündelikle kısmî işsizliğe mahkûm etmek, işsize iş bulmak sayılamaz. Bir yumurtayı on kişiye taşıtmamak veya işçiyi takati üstünde yorgunlukla ezmemek için tek çare, memlekette iş hacmini sahiden genişletecek daima artan hızlı sanayileşmedir.
Batının 400 yılda aştığı basamakları biz bir kaç 4 yılda atlatmaya mecburuz. Bu meburiyetlere inanarak, her içtimaî (sosyal) sınıf, zümre ve tabakanın en vatansever, en namuslu, en canlı ve en ileri unsurlarını feragatla içine alan umumî (genel) bir milli seferberlik açmaya mecburuz. Birinci Cihan Harbinden sonra İSTİKLÂLİMİZİ (Bağımsızlığımızı) kurtarmak için nasıl demir çarık, demir asâ, BATILILARA KARŞI Birinci Kuvayimilliye hareketimizi başardıysak, aynı imanla bugün de İSTİKBALİMİZİ (geleceğimizi) kurtarmak için, BATILILAR DERECESİNE yücelmeyi hedef tutan iktisadi bir mukaddes harbe, ikinci SINAİ KUVVAYİMİLLİYYE hareketine mecburuz.
Türkiye’nin sanayileşmesine hiçbir parti muhalif değil. Fakat, bütün kurulu partilerden ayrıldığımız iki ana prensip var:
1- TEMEL FARKI: Başka partiler, ecnebî (yabancı) uzmanlara uyup, küçük sanayiyle çöplenmemizi, makineleri dışardan getirmemizi yeter buluyorlar. Vatan Partisi ağır BÜYÜK SANAYİİ, mo- dernleşmemizin temeli ve mihveri sayar.
2- USUL FARKI: Başka partiler, yukarıdan, kırtasiyeci bezirgan durgunluğuna yaslanarak, kaplumbağa yavaşlığı ile gidişimizi yeter buluyorlar. Vatan Partisi, birkaç yılda çağ değiştiren Kuvvayimilliyeci geleneğimize lâyık bir hamle ile, çalışan halkımızın feragatli dinamizmini hareketimize motor yapmak istiyor. Halkı, iktidara kadar üzerine binilip, iktidara gelince geri çevrilen bir araba değil, iktisadi (ekonomik) ve içtimaî (sosyal) hayatımızın özü sayıyor. Ziraatimizi dahi ilerletmek için, vatanımızda AĞIR SANAYİ evvelâ zaruridir. Çünkü: Makine yapan memleket, yapamayanı haraca bağlayabilir. Saniyen [ikinci olarak], bizde ağır sanayi mümkündür de. 1950 yılında sanayi istihsalimiz (üretimimiz), ihtiyaçlarımızın 3’te ikisini, çelik, makine ve kimya istihsali, ihti- yacımızın 3’te birini karşılıyordu. Ne çare ki, sanayi faaliyetimiz 1938 yılı yüzde 15/8 iken, 1952 yılı 12.9’a düştü. Bu nispet, sömürge Tayland’a 14.8, Filipin’de 18.5, Yunanistan’da 23.9 iken, bizde gerisin geri gidiş, C.H.P.’nin DEVLET SERMAYEDARLIĞI gibi, D.P. LİBERALİZM’inin de, derdimize deva bulamadığını gösterir.
ELVERİŞLİ SERMAYE
1- HUSUSÎ (ÖZEL) SERMAYE; Vergi kaçakçılığı uğruna, istihsalimizi tahta perdeciklerle bölük pörçük eden, verem yuvası işletmeleri cemiyet bünyemizde çıban gibi açan BESLEME SANAYİ himaye değil, tasfiye edilecek, Vatanımıza en modern sanayii getirecek şahsî teşebbüsler (özel girişimler) teşvik görecek..
2- YABANCI SERMAYE: Siyasi müdahale ve iktisadi imtiyaz is-temeyecek. Ağır sanayiimize tekniğin son sözünü getirecek. Geldiği ülkedekinden düşük ücret ve çalışma şartları öne sürmeyecek. Medeni milletlerdeki rayiçten üstün faiz ve kâr almayacak. 10 yıl sonunda, amortismanını bitirip işletmeyi Türk milletine tevdi eyleyecek (devredecek).
ŞUURLU TİCARET
3- DIŞ TİCARET: Yalnız malımızı alanın değil, malımızı değerine alanın malı, milletler arası münakaşa (eksiltme) yoluyla alınacak. Ömrü altı ayı geçmeyen ve vurgunculuğun bal ık avladığı bulanık su haline gelmiş dış ticaret rejimleriyle, zaten bozuk ticarî muvazenemiz (dengemiz) mahvedilmeyecek. İthalât ihtiyaçlarımız, açıkça belli sanayileşme planımıza göre istikrarlı mertebeler zincirine konarak TAHSİSAT keyfi idaresi imkânsızlaştırılacak. Lükse haraç ödenmeyecek. Ecnebî fatura hileleri, dış ticaret ateşelerimizle sıkı kontrol edilecek. Hilenin önüne geçilemeyen branşlar, millileştirilecek. Dış ödemeler dünyanın en pahalı değil, en ucuz döviziyle yapılarak en az 50 milyon tasarruf yapılacak. Döviz kaçakçılığını besleyen acentelikler millileştirilerek, en az 100 milyonluk tediye (ödeme) açığımız kapatılacak. Demir, çelik ve makine ithalâtı milletler arası münaşaka (eksiltme) yoluyla millileştirilerek, en az 100 milyonluk ithalâtçı ve toptancı kârı ağır sanayiimize tahsis olunacak. Devlet inhisarındaki (tekelindeki) mahsullerin (ürünlerin) ihracatı, müstahsil (üretmen) sendika ve teşekküllerinin kontrolü altında devlet eliyle yapılarak, hem bitmez dedikodular durdurulacak, hem her yıl en az 100 milyonluk ihracatçı kârı gene sanayiimize yatırılacak. Böylece, yalnız dış ticaret kanalıyla 3-4 yüz milyon milli tutumluluğumuz millet kalkınmasına yarayacak.
4- İÇ TİCARET: Milli sermayemizi çarçur eden başıbozukça israflar önlenecek. Her yıl, yüz milyonlarca liramızı istihsal (üretim) dışı bırakan reklâm masrafları yerine, en iktisatlı tanıtma ve satma cihazı olan kooperatifler kurulacak. Küçük tasarruflar, büyük istihsale (üretime) teşvik edilecek. İratçılığı ve müflis bezirgânlığı himaye eden gelenekleri giderecek usul ve kanunlar konulacak. Her köşede bir sarraf gibi emlâk ve arazi hava oyunu ile ikramiye kumarını kışkırtan değer yaratmaz tembel iratçılığı ağır vergilere tabi tutulacak. DEVLET BANKALARI: Bir taraftan milli sanayileşme planımızı desteklerken, diğer ta raftan küçük şehir ve köy müstahsillerini (üretmenlerini) istihsal (üretim) kooperatiflerine cezbeden iptidaî madde ve apre istasyonlarıyla verimlendirecek. HUSUSÎ (ÖZEL) BANKALAR’dan her biri mevduatlarını, kendi seçecekleri istihsal branşlarında (üretim dallarında), para sahipleri için de daha istikrarlı bir verim sağlayacak olan istihsal (üretim) seferberliğimize destek yapacaklar,
UCUZ DEVLET
5- UCUZ İDARE: Devlet, Belediye, Hususî (Özel) idare ve her türlü mahalli bütçelerle, her türlü Devlet ve yarı resmi iktisat teşekküllerinde, fuzulî, kırtasiyeci lükse, mirasyedice israflara son verilecek, D.P. iktidara gelirken 1,5 milyar bütçede 300 milyon lira (yani beşte bir) tasarruf imkânı bulduğuna göre, masraflar en az dörtte bir kısılacak, 10 yılda 8 misli artarak fiyatları 25 misli pahalandırmış bulunan müsrif bütçe usulü kaldırılacak.
6- VERİMLİ MEMUR: Milli mücadeleyi zafere götüren hükümet kadroları bütçemizin % 3 ilâ 5’ini tuttuğuna göre, bu ilk Kuvvayimilliyeci uygun devlet geleneğimiz ideal sayılacak.
Para enflasyonu ile at başı giden MEMUR ENFLASYONU durdurulacak. Fiili istihsalde (üretimde) daha yüksek hayat standadı sağlanarak, esasen yarısı sanayiden suni olarak koparılmış bulunan memurlara, gönüllü olarak katılacakları büyük sanayi cephemizde gerçek yaratma alanı açılacak. Memurların hem vücutları MASABENTLİK’in bin bir sancılı artritizm illetinden korunacak, hem ruhları müspet (olumlu) yaratmanın manevî saadetiyle yücelecek.
Başta bakanlar gelmek üzere, büyük memurlara: İsveç’in tramvayda ölen başvekili (Başbakan) ve karısı hem öğretmenlik, hem ev işleri görürken, kendisi de her sabah bisikletle nezarete [Bakanlığa) giden harbiye bakanı örnek tutularak, barem yapılacak.
Büyük memurlar lehine küçüklerin tırpanlanması usulleri kaldırılacak. Ferden memur maaşlarında milli gelire nazaran vuku bulan alçalma önlenecek. Böylelikle, kafa, mideleri doyurulan memurlardan bazılarının sürçmeleri önlenecek. Memur terfi ve terfihinde, kemmiyet (nicelik) yerine keyfiyete (nitelike) ehemmiyet verilecek; ve fişlerle test usulü esas tutularak, memur sendikaları söz sahibi edilerek, azil ve tayinlerde şahsî ve indî tesirlere set çekilecek.
BÜYÜK SANAYİ
7- İKTİSADİ MİLLET TEŞEKKÜLLERİ: Büyük sanayiimizde meşgul olanların yüzde altmışını benimsemiş İktisadi Devlet teşekküllerinin idaresine bir milyondan fazla sermayeli bankalardan ziyade halk teşekkülleri katılacak. Hesapları, divanı muhasebat (Sayıştay) vizesinden geçecek. Teker teker işletmelerin teknik ve idari güdümüne işçi mümessilleri katılacak.
8- PLANLI BÜYÜK SANAYİİ: Ucuz devlet, şuurlu ticaret kanallarından ve toprak reformundan doğacak tasarruf ve döviz fonlarına dayanarak, bir Meclis devresi olan 4 yıl için, 700 milyon liralık Birinci ağır sanayi planı kurulacak. Şimdiki bütçemizin en az 21’de biriyle 50 milyonluk motor, 50 milyonluk tersane, 40 milyonluk oto-traktör, 40 milyonluk ziraat ve sanayi makineleri fabrikaları kurulacak. İkinci 4 yılda sanayie elverişli atom pilleri kimya işletmeleri, elektrik santralları kurulacak.
Milletler arası münakaşa (eksiltme) yolu ile hiçbir batıl itikatla (önyargı) kösteklenmeksizin, sermaye gelmediği zaman patent ve ihtisas parayla satın alınacak.
İKİNCİ NETİCE
İŞÇİ MESELESİ
GEREKÇE: İstihsalimizin (üretimimizin) modernleşmesi, yalnız makine ve usullerimizi ele almakla gerçekleşemez. İyi alet- siz ve usulsüz insan çalıştırmak nasıl geriliği ebedileştirirse, tıpkı öyle, insanı şuursuz (bilinçsiz) makine gibi kullanmaya kalkışmak da, en değerli milli zenginliğimizin, yani iş gücümü- zün evvela verimini alçaltır; sonra da asıl korkulan tehlikeyi: Makine düşmanlığını getirir. Nitekim, yıllardan beri zîraatte ve sanayide makineleşmeyi ilerletemeyişimizin baş sebebi: Şehirde, köyde mutlak istismarı, (sömürüyü) az ücretle çok çalıştırmayı kaldıramamış bulunmamızdır. Batıda, işçilerin mutlak istismara, (sömürüye) karşı mukavemetleri (direnmeleri) başladıktan sonradır ki, işverenler kârlarını daha mükemmel makinelerle istihsal (üretim) yapmaktan başka yolda bulamayacaklarını anlamışlar, ve o işçi zoru ile, bugünkü şahika, makine medeniyeti yükselebilmiştir. Onun için, Hükümetimizin de dahil bulunduğu OİT’nın Biri eşik Milletler Sosyal ve Ekonomik şûrasına verdiği raporda bile şöyle denir: Çalışan sınıfların hayat şartlarının düzeltilmesi “iktisadi inkişafın (kalkınmanın) birinci hedefidir”, “İş şartları ye sosyal şartlar düzelmedikçe, yeni malzemeler verilmesi ve en iyi istihsal (üretim) usullerinin kullanılması beklenen bütün neticeleri hasıl etmeyecektir”.
“Birçok kimseler için adaletsizliği, yoksulluğu ve mahrumiyeti tezammün eden (kapsayan) iş şartları, öyle bir hoşnutsuzluk yaratır ki, bu hal, barışı, Cihan ahengini tehlikeye sokabilir.”
1- SİYASET: Nüfus artışımızın 20 misli çabuklukla artan en uyanık ve en teşkilat kabiliyetli sosyal zümremiz, İŞÇİ SINIFIMIZ, siyasetimize kuyruk değil, baş olacak. Siyaseti, günlük ekmeği kadar ciddiyetle benimseyen işçi evlâtlarına, Türk milleti, bütün demokratik haklarıyla beraber, memleket hayrına iktisadi hayatımızı da aşağıdan ve bütün halkımız gibi kontrol etme hürriyetini de vererek, milli sanayiimizin, Batılı ülkeler derecesinde verimli ve yüksek olmasını sağlayacak.
2- SENDİKA: Çalışma bakanlığının emrinde bir kibar memurlar şubesi sayılmayacak, işçi sınıfımızın kültür ve şuurunu (bilincini) yücelten bir HAYAT OKULU, milli mücadele teşkilatı olacak. İşçi sigortaları başta gelmek üzere, iş ve işçi hayatımızı ilgilendiren bütün tesisleri kontrol edecek. Ücret kesintileri, tazminatlar, müddet uzatmaları ve işten çıkarmalar, sendikaların rızası dışında yapılmayacak.
3- MÜMESSİL BİRLİKLERİ: Sendikasız işçiler de, seçtiki eri mümessiller (temsilciler) vasıtası ile, gerek kendi menfaatlerini, gerekse milli istihsalimizin iktisadi menfaatlerini güden mümessiller birlikleri kuracaklar.
4- ESNAF OLMAYAN İŞÇİLER: Esnaf dernekleri kanununun 8. maddesiyle eski sistem teşekküllere ısmarlanan ve işçi nüfusumuzun üçte ikisini tutan hakiki işçi vatandaşlarımız, müstakil (bağımsız) ve hür işçi sendikaları kuracaklar.
5- DANIŞMA: İktisadî (ekonomik) ve içtimaî (sosyal) kanun tasarıları, Ticaret ve Sanayi Odalarından geçtikleri gibi, işçi teşekküllerinden de geçecek.
6- İŞ KANUNU: Yalnız “Teşviki Sanayi” müesseselerine inhisar etmeyecek. Hususi (özel), resmi küçük, büyük bütün sanayi işletmeleri gibi, ziraatin, ticaretin, kredinin her koluna da teşmil edilecek (yaygınlaştırılacak).
7- BÜYÜK İŞÇİLER KONGRESİ: Her yıl toplanacak. Bu kongreye Sendikalar gibi, işçi mümessillikleri birlikleri ve siyasi partiler de katılacak. Orada, iş hayatımızı ilgilendiren bütün mevzuat ve meselelere dair teklif ve dilekler hazırlanacak.
8- KOLLEKTİF İŞ MUKAVELESİ (Toplu İş Sözleşmesi): Batı Avrupa’nın sömürgelerinde bile 1939’dan beri uygulanan toplu ve yazılı iş sözleşmeleri, sendikalar eliyle, ve az işçili yahut sendikasız yerlerde, mümessil birlikleri, yoksa en yakın sendika delaleti ile yapılacak.
9- MİLLETLERARASI MEVZUAT: Türkiye’nin de imzaladığı O.İ.T. (Milletlerarası İş Teşkilatı)nın 1914’ten beri işsiz lik, sıhhat (sağlık), azamî (ençok) müddet, asgarî (enaz) ücret, kadın, çocuk, sigorta ve ilh. hakkındaki kararları ciddiye alınacak.
10- İŞ MÜFETTİŞLERİ: Münhasıran hekimler arasından, işçi mümessileri birlikleri ve Sendikalar tarafından aday gösterilip, müstakil (bağımsız) hâkimler heyeti kararı ile seçilecekler ve azledilecekler. Tek işçi vatandaş dahi, müfettişlere dava açabilecek.
11- MÜDDET: Çabuk yıpranma, damar sertliği, tansiyon, kalp krizlerine karşı tavsiye edilen 5 günlük hafta umumileştirilecek (Genel hale getirilecek). (“Tanrının haftası yetmiyor artık” Alman İdarî Servisleri Başhekimi Fulde). Birinci Cihan Harbinde bile yazın 12, kışın 9 saat süren çalışma müddetinin, İş Kanunu ile 13 saate çıkaçıkarılma imkânı kapatılarak, haftada azamî (ençok) 40 saat iş uygulanacak. Yılda en az bir ay ücretli tatil verilecek.
12- ÜCRET: Birinci Cihan Harbine kıyasla bugün 25 lira olması gereken gündelikler, hayat pahasına göre, ortalama iki misline çıkarılacak. İstihalimizin (Üretimimizin) verimi yüzde 12 artarken, ücretler yüzde 11 azaltılmayıp, çoğaltılacak. Şahıs emeğinin ve milli verimliliğin zararına olan prim usulü kaldırılacak., Ücretler, her hafta başı muntazam ödenecek. Genel tatil günleri tam ücretli olacak. O günler çalışana çift gündelik verilecek. Kadın, çocuk, din, ırk, hürlük, mahpusluk farklarına bakmaksızın: AYNI İŞİ görene AYNI ÜCRET verilecek.
13- GREV: İşverenin kısmî veya tam gizli lokavtlarına hiçbir kanunla mâni olunamadığı B. Millet Meclisinde dahi belirtildiğine göre, işçilerimizin alınyazıları arz ve talep kanununa bağlı kaldıkça, grev, hem işçilerimizin biricik meşru nefis müdafaası olacak, hem de işletmelerimizi mutlak istismar (sömürü) yerine makine kullanmaya sevkederek, milli terakki (ilerleme) ve refahımızın canlı zembereği haline girecek. Bu kadar mühim bir hak hiçbir bahane ile geciktirilmeyecek.
14- SIHHAT (SAĞLIK) ŞARTLARI: İş, yalnız yaşama çaresi bir angarya olmaktan çıkıp, yaşamanın en (manâlı şartı ve ferdin yaratma saadeti haline getirilecek. İşçilerimizin yalnız “Mikrop yatağı” işyerleri değil, “Medeniyet tarihini yalancı çıkaran” barınma yerleri de, iş müfettişi hekimler tarafından gözetilip iyileştirilecek. GECE işinin başlama ve bitmesi yazın 18’den 8’e, kışın 17’den 9’a kadar sayılacak, ve gece zammı yüzde 50’den az olmayacak.
15- ANALIK: Daha 1915 yılı sayıları birkaç yüzü geçmiyor iken, on yılda erkek işçilerin dörtte birini aşan kadın işçilerimize hor bakışlar, vatan hiyaneti sayılacak. Doğumdan iki ay evvel ve sonrası için ücretli izin verilecek, Sütannelik ve sunî emzirme işlerine belediye kontrolü ve yardımı sağlanacak. Bütün işyerlerinde, biri yetişemezse birkaç işletme birleşerek, bir tek anne için dahi kreş ve çocuk yuvası kurulacak.
16- ÇOCUK: Sanayi büyüdükçe, okul yerine işe giden çocuklar, esnaf çırağı durumundan kurtarılacak. Çalıştıkları yerde yetiştirilmeleri için, çocuklar yarım günleri normal ücretle fabrika veya en yakın sanayi bölgesi okulunda öğretim görecekler.
17- İŞSİZLİK SİGORTASI: İşçi, işsiz kaldıktan sonra, dünyanın en güzel sigortalarının dahi tatbiki ve faydası bulunamayacağına göre, birinci derece mühim olan asıl işsizliğe karşı sigortalanma, işveren hesabına ve milli ölçüde kurulacak.
18- KISMÎ İŞSİZLİK: Velev tamir, temizleme bahaneleriyle de olsa, angarya hizmetler, sendikaların rızası dışında ücret kesintileri yaptırmak gibi, kısmî işsizlik yaratmak da suç sayılacak.
ÜÇÜNCÜ NETİCE
KÖYLÜ MESELESİ
GEREKÇE: Dünyamızın beşte dördünü tutan geri ziraat bölgelerinin ortalama ziraat işçisi verimi, ileri memleket ziraat işçisinin altıda biri kadardır, Amerika’da 1 ziraat işçisi, ziraat dışında çalışan “13-14 kişiyi besler.” Türkiye’nin ziraatte çalışan 6 kişisi, ziraat dışında çalışan ancak 1 kişiyi besleyebilir. Yani, ziraatimizin verimi, Amerika’dakinin 72 ilâ 84’te biri demektir. Bir vilâyetimiz kadarcık Belçika’da Türkiye nüfusunun yarısı yaşıyor. Adam başına 2 dönüm toprak ekilebildiği halde, Belçika ziraî gıdasının onda 8’ini kendi yetiştiriyor, hattâ bir kısım da ziraat mahsulü (tarım ürünü) ihraç ediyor. Biz, en az 25 misli toprağımızda, hâlâ ecnebiden buğday sokarak, açlıktan kurtuluyoruz. Bu rakamlar, toprak faciamızın dehşetini göstermeye yeter, sanıyoruz.
Halbuki, Amerika’da 90 yıl evvel yapılmaktan korkulmamış toprak reformu ile, bugün yalnız boş duran tarlalarımız işlense, yıllık 15 milyon ton fazla buğdayımız olur. Milli gelirimizin ziraat bölümü 2. mislinden fazla çoğalır. Fazla mahsûlün (ürünün) yarısı ihraç edilse, bugünkü bütün ihracatımızdan fazla vatanımıza altın getirir. O dövizle dünyanın muazzam fabrikalarını kurarız. İç pazarımızın milyarlarca artan talebi, kurulan yeni sanayimize geniş müşteri olur.
Onun için, modernleşmemizin temeli olacak Büyük Sanayiimizin tutunması için birinci şart İŞÇİ MESELESİ ise, ikinci şart: KÖYLÜ MESELESİ’dir.
KÖYE DEMOKRASİ
1- KÖY HEYETLERİ: Hükümet veya mütegallibe nüfuzu karışmadan, tam hür seçimlerle kurulacak. Seçilen Muhtar ve heyetten her biri, Cemiyetler kanunu 18, maddesi hükmüne göre seçmenler tarafından her zaman değiştirilebilecek. Bugün kaymakam emriyle yapıldığı gibi, halkın seçtikleri yukarıdan azledilemeyecek. Karakol telefon ve telâkkileri, köy heyetlerinin de ulaştırma vasıtası olacak.
2- JANDARMA VE MEMUR’ların, devlet nüfuzunu şahsî maksatlarda kullanmaları ve “misafirlik” angaryaları şiddetle yasak edilecek. Köylünün karakol veya memurdan şikâyeti tekrar karakola veya memura, havale edilmeyecek.
3- HER MEBUS: 100 köyün sırdaşı olacak. O köyler halkıyla mektuplaşıp, sık sık buluşacak. Şikâyetleri yerinde inceleyip sonuçlandırmaya çalışacak Mebusundan memnun olmayan köy, beğendiği mebusu sırdaşlığa kabul edecek.
4- KÖY GEÇİM ENDEKSİ’nden aşağı seviyeli fakir köylü ailelerinden vergi alınmayacak.
5- BİNDİRİLMİŞ MAHKEMELER: Hayvan sırtından helikoptere kadar her vasıtadan faydalanarak, şikâyetlere ve davalara, yerinde, çabuk usulle bakacak. Yalnız suç ve cinayetleri takiple kalmayacak, toprak meselelerini, borç hadlerini, toprak ve SU kiralarını kontrol edecek ve tefecileri, faizcileri kovuşturacaklar.
6- KANUNLAR: Köy hayatını ilgilendiren mevzuat tasarı i arı, ziraat odalarından geçtikleri gibi, aynı haklarla köylü teşekküllerinden, sendikalarından ve kooperatiflerinden de geçecek. REFERANDUM usulü şehirler gibi, köyler için de canlı ve işler hale getirilecek.
7- BİNDİRİLMİŞ SIHHAT SAĞLIK EKİPLERİ: Eczahaneyi, ameliyathaneyi ve hekimi, hasta bakıcıyı köylünün ayağına götürecek. Köy kanununun sıhhat (sağlık) maddeleri hekim sendikaları ve odalarınca, köyün ev, su vs. İmar işleri mimar, mühendis, ve ziraatçı teşekkülleri tarafından hazırlanıp, daima gözönünde uygulanacak.
8- BİNDİRİLMİŞ KÜLTÜR EKİPLERİ: Beşte biri okuma, yazma bilmeyen köylünün ayağına bütün memleket için sistemli bir plan dahilinde, sinema, tiyatro, kütüphane, mevsim okulu vs. götürülecek. Böylece, hem işsizlikten kırılan münevverlere (aydınlara) yararlı iş, ülkü ve ekmek bulunacak, hem köylümüzün başta istihsal (üretim) bilgisi gelmek üzere, hürriyet (özgürlük) terbiyesi, hayat aşkı ve siyaset şuuru (bilinci) geliştirilecek.
9- KÜLTÜR ERLERİ: Okulların tatil aylarında, 500’den yukarı nüfuslu 8000 köyümüze, kura ile birer üniversiteli, 500 ilâ 150 nüfuslu 16.000 bin köyümüze birer liseli, gönüllü olarak, belli programlarla yazlığa gönderilecek. Kültür erlerinin geçimleri, asker nafakası ayarında devlet ve belediyelerce ödenecek. Böylelikle, aydın gençliğimiz maddî manevî sıhhat (sağlık) kazanarak, halkı tanıyacak ve memlekete bağlanacak. Eski medreseliler kadarcık olsun, köye boğaz tokluğuna bilgi, teknik, heyecan ve sevgi götürüp, köyün davalarını getirecek.
10- SERBESTLİK: Köylüyü, köy sınırları içinde hapseden kast ruhlu kültür ve idare sistemleri kaldırılacak. Herkes gibi köylü de vatanın dilediği köşesine gidip, istediği işe katılabilme imkânları bulacak. Belediyeler, sendikalar ve diğer halk teşekkülleri köyden şehire akın edenleri, derli toplu bir plan ve hazırlıklarla karşılayacak.
TEŞKİLAT VE EKONOMİ POLİTİKASI
11- ZİRAAT İŞÇİLERİ SENDİKALARI: Sayıları yüz binleri aşan, yanaşma, götürücü, aylıkçı rençberler ve ziraat işçileri, iş mevzuatına göre özel sendikalarda toplanacaklar. Çalışma şartları, müddetleri, mahalli geçim endekslerine uygun en az geçim endeksleri belirtilecek. O.İ.T.’nin “İçtimai (sosyal) Adalet için” eseri der ki “Cihan barışı için sanayi işçilerinin içtimaî terakkisi (sosyal ilerlemesi) kadar, toprak işçilerinin içtimaî terakkilerinin (sosyal ilerlemelerinin) de esaslı bulunduğunu, yirminci asrımızda görmeyen kimdir?”
12- TOPRAKSIZ KÖYLÜ TEŞEKKÜLLERİ: Toprak reformunda anarşiye ve kırtasiyeciliğe yol açılmaması için temel teşkilat olacak.
13- ZİRAAT KOOPERATİFLERİ: Köylünün kendisi tarafından kurulup, kendisi tarafından kontrol edilecek. Ortak yüzü geçince, bin müşkülât (güçlük) çıkarılmayacak. Bilakis, 13 milyonda 50 bin imtiyazlı kişiye münhasır, bir nevi şirket yavrusu olmayacak, milyonlarca müstahsili (üretmeni) dağınıklıktan kurtaracak. Şehirle köy arasındaki uçurumu, Felemenk’te [Hollanda] olduğu gibi, doldurmaya çalışacak. Kooperatifler, hükümet veya tüccar emrindeki birliklerin kontrolunden kurtarılacak. Büyük sanayi rekabeti karşısında el ve ev sanayiini kaybeden köylüye, büyük çiftliklere kıyasla daima daha pahalıya mal olan malzeme ve eşyaları ucuza mal edecek. Ortaklarına piyasadan pahalı mal satmayacak. Satarken birbirleriyle rekabete düşerek, bereket yıllarını bile felâket yılına çeviren küçük ekincilerin mallarını değeriyle satacak. Ortaklarının malını ölü fiyatına almaya kalkışmayacak. Küçük ekinciyi de modern istihsale (üretime) ve ilme kapalı kalmaktan kurtaracak.
MİLLÎ BİRLİKLER: Bütün ziraî meslek birlikleri, sendikalar, federasyonlar şeklinde, memleket ölçüsünde federasyonlar, konfederasyonlar kuracaklar.
14- KREDİ: Bizim güzel geleneğimize göre, tefecilik, faizcilik içtimaî (sosyal) haram ve suç olarak en sıkı takibata (kavuşturmaya) uğratılacak. Bugünkü yüzde 8,5 banka faizi, köy işletmesi kooperatifleştikçe en az haddine indirilecek, büyük çiftlikler için arttırılacak, küçük ekinciye eksiltilecek. Böylelikle, devlete olan borcun 12 misli, banka borcunun 6 misli olan faizci borçlarıyla köylünün sömürülmesi önlenecek. İstihsal (üretim) kooperatifleri kanalıyla verilen ödünçlerin taksitleri, mahsul idrak edilince (ürün alınınca) tahsil olunacak. Kredi, takati büyük olan çiftçilerden ziyade, takatsiz köylüye sağlanacak. İpotek ve teminat yerine, kooperatif ve köy teşekküllerinin kefaleti ve sorumluluğu geçecek.
15- FİYAT-POLİTİKASI: 10 yılda, giyim eşyası 9 misli pahalanırken, hububat fiyatlarının 4 misli olması gibi, ziraî mahsuller (tarım ürünleri) aleyhine, sanayi mahsullerinin (ürünlerinin) fiyat artışı durdurulacak. Köy mahsullerinin (ürünlerinin) hakikî köylü kooperatifleri eliyle ihracatı kolaylaştırılacak, ofisin idare ve kontrolü köylü teşekküllerine bırakılacak. Ofis, kurtlu malları, valilerin bile reddedecekleri kadar pahalıya satan bir kapalı kutu olmaktan çıkarılacak.
Köylümüzün yarısı, topraksızlıktan, buğday satın almak zorunda kaldıkça, derebeyi artığı mütegallibe ile bezirganların vurgunlarına yol açan mübalâğalı himayeciliğe de kalkılmayacak. Ancak, modern istihsali (üretimi) küçük ekincilere kadar götürmekle zahirenin maliyet fiyatları indirilecek.
KÖYLÜYE TOPRAK
16- TUTUM: Küçük ekincilerimiz, esasen cılız olan sermayelerini toprak satın almada harcarlarsa, sonraki her teşebbüsleri parasızlıktan felce uğrayacağı için, Amerika’nın 1.862 “Homestead Kanunu” usullerine göre, topraksız ve yarı göçebe nüfusumuz, orta halli müstahsiller (üretmenler) durumuna getirilecektir.
17- MÜDDET: 25 yıldır, faiz raici düştükçe pahalılaşan topraklar, ziraat makineleştikçe büsbütün ateş pahasına çıkacağından, toprak dağıtımını vurgunculuktan kurtarmak üzere, vakit geçirmeksizin, devlet elindeki boş topraklar en geç altı ay içinde istimlâk edilecek, boş topraklar en geç bir yıl içinde dağıtılacak.
18- ŞEKİL: 1915’ten beri çıkmış kanunlar memur eliyle bir türlü neticelendirilemediğine ve B. M. Meclisinde bu işi memurların 500 yıldan önce bitiremeyecekleri belirtildiğine göre, Ziraat (Tarım) Bakanlığının 8 milyon saydığı topraksız köylülerimizin doğrudan doğruya seçecekleri TOPRAKSIZ KÖYLÜ TEŞEKKÜLLERİ kurulacak ve bu teşekküller BİNDİRİLMİŞ MAHKEMELER’in nezaretleri altında, yukarıki mehiller (süreler) içinde toprak dağıtımını gerçekleştirecekler.
19- BOŞ DEVLET TOPRAKLARI: Devlet elindeki en az 14 milyon dönüm boş arazi, derhal, 125695 rençber ailesinden beherine, münbitlik (verimlilik) derecesi gözönünde tutularak 50 ilâ 70’er dönüm ve pek az topraklı köylü ailelerine o nispette Bedava dağıtılacak. Böylelikle yılda, (çayır, bahçe hariç) yalnız hububat 7 milyon ton, şimdiki rayiçle 2 milyar lira fazla mahsul (ürün) milli gelirimize katılacak ve aynı nispette devlete gelir sağlayacak.
20- BOŞ ÖZEL TOPRAKLAR: 4700 toprak ağası ile, 418 toprak beyinin elindeki arazi, 2,6 milyon köylü ailesi topraklarının iki buçuk misli fazla iken, bu arazinin 19 milyonu, ne sahibine ve ne millete hayır getirmez bir halde duracağına, 1938’deki vergi veya kira bedelleriyle mütenasip fiyatlara bağlanarak, Toprak Kanununun ilk miktarlarına göre istimlâk edilecek ve toprağı eksik yarım milyon köylü ailesinden beherine 25 ilâ 45’er dönüm dağıtılacak. Böylelikle, yılda (çayır, bağ hariç), yalnız hububat 10 milyon ton, bugünkü rayiçle 3 milyar lira fazla mahsul (ürün) milli zenginliğimize katılacak.
Bu topraklar, 50 yıl vadeli ve faizsiz taksitlerle ödenecek. Aile başına 50 dönemden fazla yer için 10 sene vade ile yüzde 2 faiz konulacak.
21- GASPEDİLMİŞ YERLER: Osmanlı toprak düzeninde “mirî”, “vakıf”, “metruk” “mevat” sayılmış yerleri, gayrîmeşru emrivakilerle (oldubittilerle) tasarrufuna geçirmiş olan aşiret reisi, mütegallibe gibi derebeyi artıklarının durumları, bindirilmiş mahkemelerce, mahallinde incelenecek. Haksız iktisaplar, sahiplerine veya köy tüzel kişiliğine geri verilecek.
22- EK DÜZEN: Bir asırda (yüzyılda) bitmeyeceği B. M. Meclisinde beliren kadastroyu beklemektense, tarla ve köy sınırları gibi cinayetler kaynağı olmuş durumu, köylü teşekkülleri bindirilmiş mahkemeler nazaretinde düzenleyecek.
Büyük arazi inhisarı (tekeli) yüzünden hayvan yetiştiriciliği imkânlarını kaybetmiş bulunan köylülere, her köy için zarurî OTLAK ve BALTALIKLAR tesbit edilecek. Kır suları, mutlak adaletle üleştirilip, gerçek ihtiyaca göre sıraya konacak.
EKİNCİLİĞE TEKNİK
23- GEREKÇE: Büyük çiftliklere nazaran her ayrı küçük ekinci için modern ziraat tekniğini ve malzemesini tedarik etmek ve benimsemek çok pahalı olacağından, şimdiye kadar yurdumuzda denenmiş cihazlanma usullerimizin müsbet (olumlu) ve mükemmelleştirilmiş tatbikatı (uygulanışı) bütün yurda teşmil edilecek (yaygınlaştırılacak).
24- ZİRAAT KOMBİNALARI: İşlenebilir topraklarımızın 5’te 4’ü boş kaldığına göre, İkinci Cihan Harbi kıtlığımıza çare olan ve kısa zamanda mevcut orta ve büyük arazi sahiplerimizin yekûnu kadar mahsul (ürün) yetiştirerek, harp sonu yurdumuzu buğday ihracatçısı yapan ZİRAAT KOMBİNALARI, özel bir kanunla muhtariyeti (özerkliği) haiz iktisadi millet teşekkülleri halinde geliştirilecekler. Ülkücü fen adamları ile, ziraat işçi sen- dikaları idaresinde ve devletin yalnız kanunî kontrolü altında, ziraî kalkınmamızın modern kaleleri ve örnek çiftlikleri haline getirilecekler.
25- DEVLET TEKNİĞİNDEN FAYDALANMA: Ziraî kombinalarla Devlet çiftlikleri, komşu köylerin en fakir ekincilerinden başlayarak, orta köylüsüne kadarki aile topraklarına sürme, ekme, gübreleme, tohum ıslâhı ve ilmî usul yardımlarında bulunacaklar. 1941 yılı 1060 traktörle yalnız kombinalar bile, ziraî çevrelere 10’da bire yakın fiilî yardımda bulunabildiklerine göre, memlekete 40.000 traktör girdikten sonra makineler yarı boş duracaklarına, köy istihsalimizin (üretimimizin) tamamen yeni vası- talarla (araçlarla) verimlendirilmesi için teşkilatlandırılacak.
26- ZİRAİ DONATIM KURUMU: 2.2.1943 günü “Yurt içinde 500 kadar temsilcilerin TÜCCARDAN seçilmesi” kararlaşmışken 51 temsilciliğin zor kurulabilmesi, asıl ilgililerin, yani çalışan köylünün işten uzak tutulması ile izah edileceğine göre, modern ziraat tekniğinin kolayca ve ucuzca küçük ekincilerimize kadar ulaşabilmesi için, Donatım Kurumları bezirgan inhisarından (tekelinden) çıkarılacak. Bilfiil müstahsil (üretmen) ekincilerle topraksız köylü teşekküllerinin yeni bünyeli heyetleri emrine verilecek. Önce, 500 nüfustan yukarı 8.000 köy arasından en uygunları etrafında 100’er traktörlü modern teknik istasyonları ile işe başlanacak. Orada kazanılan kuvvetlerle, ikinci ve üçüncü merhalelere geçilecek. İstasyonlara yakın daha küçük köyler, dilerlerse, Kurum ağları içine katılacaklar.
27- TEKNİK VE İLİM TEŞKİLÂTI: Ziraat (Tarım) Bakanlığı fiilen ziraat işletmelerinde faal ziraat uzmanlarının geniş ağı ha i ine sokulacak. Hayvan, sebze, orman sınaî ziraat, meyvalı bitkiler ve süs nebatları (bitkileri) ve her çeşit hububat için ayrı ayrı Teknik ve ilim İSTASYON’ları gerek devletçe, gerek diğer teşekküllerce kurulacak. ÜNİVERSİTE ve ENSTİTÜ’ler, bilhassa nebat (bitki) ve hayvan ve toprak ıslâhları için araştırmalar, tatbikat ilimleri yapacaklar. Milli gelirimize her yıl 500 milyon liralık zarar ettiren ziraate muzır hayvanlara, ziraat hastalıklarına karşı ziraatçı ve baytar müfettişler BİNDİRİLMİŞ ZİRAAT EKİPLERİ halinde çalıştırılacak.
28- ORMAN İDARESİ: Köylerimizin 4’te birine yakın olanları orman içinde veya civarında yaşadıklarından, orman işletme ve muhafaza (koruma) görevlerine, bindirilmiş mahkemelerin kontrolü altında, ormancılık uzmanları ile, bilfiil müstahsil (üretmen) köylü-teşekkülleri iştirak ettirilecek. Her yılın bir tatil günü, başta Cumhurbaşkanımız gelmek üzere, eli çapa tutan her vatandaş 1 ağaç dikerek AĞAÇ BAYRAMI’nı kutlayacak.
29- TOPRAKSIZ BÖLGELERE SANAYİ: Toprağı kıt veya ziraate (tarıma) elverişli olmayan bölgelerde, sınaî ziraat ve ziraî sanayi refah getiremeyecekse, milli istihsal seferberliği planımız gereğince, sanayiyle geçim imkânları sağlanacak.