Halkın Kurtuluş Partisi, İsrail Cumhurbaşkanı Peres, Başbakan Netanyahu, Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, İçişleri Bakanı Gideon Sa’ar, Savunma Bakanı Moşe Yalon ve Genelkurmay Başkanı Benny Ganz hakkında Filistin halkına yönelik soykırımda bulundukları ve savaş suçları işledikleri gerekçesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne bildirimde bulunarak şikayet etti. Şikayet, partinin avukatları tarafından Hollanda’ya posta yolu ile iletildi.
Halkın Kurtuluş Partisi’nin suç duyurusunun tam metnini sizlerle paylaşıyoruz.
“ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ SAVCISI’NA
SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN : Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı
(…)
İHBAR EDİLENLER:
1- Shimon PERES
2- Benjamin NETANYAHU
3- Avigdor LİBERMAN
4- Gideon SA’AR
5- Moshe YA’ALON
6- Benny GANTZ
İHBARA KONU OLAYLAR:
Bilindiği üzere 8 Temmuz 2014 tarihinden itibaren bugüne kadar İsrail Devleti’nin Gazze Kentine yönelik saldırıları sonucunda 633 Filistinli ölmüş ve 3752 Filistinli de yaralanmıştır. Ölenlerin çok büyük bölümünü silahsız siviller oluşturmaktadır. Ayrıca ölenlerden en az 154’ünün de çocuk olduğu uluslararası basın kuruluşları tarafından teyit edilmiştir.
İsrail devletinin Gazze’ye yönelik saldırıları sonucunda ölümlerin yanında sağ kalan masum insanların tüm yaşam olanakları da ellerinden alınmıştır. Şehrin tüm altyapısı (su, elektrik, kanalizasyon vb.) bombalarla yok edilirken, 100 binden fazla insan evsiz kalmıştır.
Ayrıca İsrail Devleti, Gazze Kentine yönelik saldırılarında tüm uluslararası sözleşmeleri ve evrensel insan hakları kurallarını hiçe sayan yöntemler uygulamaktadır. Saldırılarda askeri unsurlardan çok sivil hedefler vurulmuştur. Yukarıda değinildiği üzere ölenlerin çoğunluğu kadınlar ve çocuklardır. Bombalanan yerler arasında okullar, ibadethaneler ve hastaneler vardır. Örneğin 21 Temmuz günü Aksa Şehitleri Hastanesi’nin İsrail jetleri tarafından bombalanması sonucunda 5 Filistinli ölmüş ve 70 kişi de yaralanmıştır.(http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/07/140721_israil_gazze_hastane.shtml)
İsrail jetlerinin Gazze sahilinde oynayan yaşları 4 ile 11 arasında olan 4 çocuğu öldürmesi olayı canlı canlı tüm dünyanın gözleri önünde cereyan etmiştir. Bu görüntüler insanlığa karşı işlenen suçların bir simgesi olarak dünya kamuoyunun hafızalarından hiç silinmeyecektir. (http://www.bbc.co.uk/turkce/multimedya/2014/07/140716_vid_israil_dort_cocuk.shtml)
Bunun yanında Filistin Halkına yönelik saldırılarda uluslararası alanda yasaklanmış nitelikteki misket bombasıvefosfor bombası gibi silahlar kullanılmaktadır. Yalnızca bu silahların kullanımı bile doğrudan evrensel insan hakları kurallarının ihlali anlamına geldiği halde açık ve pervasız şekilde İsrail Devleti bu silahları kullanmaktadır.
Tüm bu sivil ölümlerinin, topluca insanların yurtlarından ve evlerinden uzaklaştırılmasının, insanların yaşam olanaklarının ellerinden alınmasının failleri de yukarıda isimleri verilen İsrail Devletinin yöneticileridir. Bu kişiler yönlendirdikleri askeri güçlerle ve yaptıkları açıklamalarla sivillerin ölümlerine neden oldukları için uluslararası savaş suçu işledikleri gibi; bir halkın, Filistin Halkının, topyekûn imhasını hedefledikleri için de SOYKIRIM SUÇUişlemektedirler.
İsrail Devletinin, 1948 yılından beri yayılmacı bir politika izleyerek Filistin Halkına yönelik nasıl imha, yok etme politikaları izlediği herkes tarafından bilinmektedir. Bugüne kadar hiçbir uluslararası örgüt veya kurum bu insanlık dışı yöntemlerle uygulanan yayılmacılığı durduramamıştır. İsrail Devletinin milletvekili AyeletShaked’in; “Hepsi bizim düşmanımız ve onların kanı bizim elimizde olmalı. Bu öldürülen teröristlerin anneleri için de geçerli. Annelerin oğullarının peşinden gitmeleri adil olur. Ölmeliler ve evleri yıkılmalı ki bir daha terörist yetiştiremesinler” söylemi bu yayılmacılığın ve soykırımcılığın en kısa yoldan ikrarıdır.
Bu acımasız, insanlık dışı saldırıların, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Avrupa Birliği Ülkeleri tarafından uygulanan İsrail’e açık ya da dolaylı destek verme; hele bu son saldırıda açıktan destekleme, teşvik etme politikalarından kaynaklandığı açıktır. Ancak artık insanlığın acısı tüm bu politik ve ekonomik çıkarların önüne geçmelidir. Çünkü Filistinlilerin acısı tüm insanlığın acısıdır.
HUKUKSAL DEĞERLENDİRME:
Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsü giriş bölümünde:
“Bu Statü’ye taraf devletler,
Bütün insanların ortak bağlarla birleştiği, ortak bir miras dahilinde kültürlerinin bir araya geldiği ve bu hassas mozaiğin her an dağılabileceğinden endişe duyulduğunun bilincinde olarak,
Bu yüzyıl süresince milyonlarca çocuk, kadın ve erkeğin, insanlık vicdanını derinden etkilemiş, hayal edilemeyen katliamların kurbanı olduğunu akılda tutarak,
Bu tür ağır suçların, dünyadaki barış, güvenlik ve esenliği tehdit ettiğini kabul ederek,
Uluslararası toplumu bir bütün olarak yakından ilgilendiren, en ciddi suçların cezasız kalmaması ve ulusal düzeyde ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi suretiyle, bu suçların etkin bir şekilde kovuşturulmasının, güvence altına alınması gerektiğini teyit ederek,
Bu suçların faillerinin, cezasız kalmasına son verme ve böylece bu tür suçları önleme konusunda kararlı olarak,
Uluslararası suçların sorumluları üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasının her devletin görevi olduğunu anımsayarak,
Birleşmiş Milletler Şartı Amaç ve İlkeleri ile özellikle tüm devletlerin, herhangi bir devletin toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığına karşı güç veya tehdit kullanmaktan veya Birleşmiş Milletler Amaçlarına uymayan müdahalelerden kaçınmaları gereğini tekrar teyit ederek,
Bu bağlamda Statünün hiçbir maddesinin, hiçbir devlete başka bir devletin içişlerine ya da silahlı çatışmalarına karışma yetkisi vermediğini vurgulayarak,
Şimdiki ve gelecek nesillerin iyiliği için, uluslararası toplumu bir bütün olarak ilgilendiren, en ciddi suçlar üzerinde yargı yetkisi olan, Birleşmiş Milletler Sistemi ile ilişki içinde, bağımsız ve daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulması konusunda kararlı olarak,
Bu Statü altında kurulacak olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin, ulusal ceza yargı yetkisinin tamamlayıcısı olduğunu vurgulayarak,
Uluslararası adaletin uygulanacağına ilişkin, sonsuz güveni sağlama konusunda emin olarak,
Aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır” denilmiştir.
Uluslararası Ceza Mahkemesi bu Statü ile kurulmuştur.
Mahkemenin kuruluşunu düzenleyen Roma Statüsünün 1. Maddesi ise: “Mahkeme, daimi bir kurumdur ve bu Statüde sözü edilen, uluslararası toplumu ilgilendiren en ciddi suçları işleyen kişiler üzerinde, yargı yetkisine sahiptir ve ulusal ceza yargı yetkisini tamamlayıcıdır. Mahkemenin yargı yetkisi ve işlevleri bu Statü hükümleri çerçevesinde belirlenir.” Düzenlemesini içerir.
“Mahkemenin Yargı Yetkisine Giren Suçlar” başlıklı 5. Maddesi ise
“Mahkemenin yargı yetkisi, uluslararası toplumu bir bütün olarak ilgilendiren en ciddi suçlar ile sınırlıdır. Mahkeme, bu Statü’ye uygun olarak, aşağıdaki suçlar hakkında yargı yetkisine sahiptir:
(a) SOYKIRIM SUÇU;
(b) İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR;
(c) SAVAŞ SUÇLARI;
(d) SALDIRI SUÇU.” Şeklindedir.
Buna göre;
1- Soykırım, bir grup insanın tamamını veya bir kısmını yok etmeyi amaçlayan birtakım eylemlerin her biridir, bu yok etme maksadı soykırımı diğer insanlık karşıtı suçlardan ayırır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’nün 6. maddesi, 1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesinde tanımlanan soykırım suçunu yargılama yetkisini Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne vermiştir. Bu tanımlama uluslararası örf ve adet hukukunun bir parçası olarak kabul edilmiştir, bu nedenle SOYKIRIM SÖZLEŞMESİNİ ONAYLAMIŞ OLSUN OLMASIN, TÜM DEVLETLER İÇİN BAĞLAYICIDIR. Ruanda ve Eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Ceza Mahkemelerinin Statüleri de aynı tanımlamayı kullanmışlar, sözleşmenin ve statünün tarafı olmamalarına rağmen bu ülkeler aleyhine yargılama yapmışlardır. Aynı hukuksal/yargısal yaptırımın İsrail aleyhine işletilmemesi, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin siyasal yargılama yaptığına ilişkin yaygın inancı pekiştirecek veri olacaktır.
Bir grubun öldürülmesi, üyelerinin ciddi bedensel ruhsal zarara uğratılması ve yaşam koşullarının bilerek zorlaştırılması eylemleri bilinçli ve sistematik şekilde İsrail Devleti tarafından Filistin Halkına yönelik uygulanmaktadır. Sivil – asker, kadın-erkek, büyük-çocuk demeden topyekûn bir halk saldırı altındadır. Filistinli olan herkes İsrail Devletinin hedefi halindedir.
Bu durumda mahkemenizin soruşturmakla görevli olduğu soykırım suçu tüm unsurlarıyla birlikte oluşmuştur.
2- Yukarıda belirtildiği üzere İsrail Devletinin silahlı saldırıları askeri unsurlardan çok sivillerin yaşam alanlarına yönelmektedir. Hastaneler, okullar ve ibadethaneler tüm dünya kamuoyunun gözleri önünde bombalanmakta saldırıya uğramaktadır. Bizlerin uluslararası basından öğrenebildiğimiz kadarıyla en az 5 hastane bu saldırılar sonucunda yıkılmış ve içerisinde sivil insanlar öldürülmüştür. Bu sivil kişiler ayrıca uluslararası özleşmelere göre kullanılması yasak olan silahlar kullanılarak öldürülmüştür.
Roma Statüsünün “savaş suçu” başlıklı 8. Maddesinin 2/a-(ii) bendi:
“Askeri olmayan, yani askeri maksatlı olmayan sivil hedeflere karşı kasten saldırı düzenlenmesi”;
iv bendi: “Tahmin edilen somut ve doğrudan askeri avantajlara kıyasla, aşırı olacak şekilde, sivillerin yaralanmasına veya ölmesine veya sivil nesnelerin zarar görmesine yol açacağı ve geniş çapta, uzun vadeli ve ağır bir biçimde doğal evreye zarar vereceğinin bilincinde olarak saldırı başlatılması”;
v bendi: “Savunmasız veya askeri hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri veya
binaların bombalanması veya bu yerlere herhangi bir araçla saldırılması” suçlarını düzenlemektedir.
Dolayısıyla bu saldırıların ve sonuçlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargılama alanına giren “SAVAŞ SUÇU”ve “SOYKIRIM SUÇU” nitelendirmelerine girdiği açıktır.
SONUÇ OLARAK:
Yukarıda belirttiğimiz üzere hakkında şikayette bulunduğumuz İsrail Devletinin yöneticileri tarafından Masum Filistin Halkına yönelik Soykırım ve Savaş suçu işlenmektedir. Bir Halkın topyekûn imhası bu kişiler tarafından planlanmakta ve uygulamaya konulmaktadır. Bu nedenlerle insanlığın yaşadığı acıların verdiği deneyimlerle ortaya çıkmış evrensel insan hakları kurallarının uygulanması için bu başvuruyu yapmış bulunuyoruz. Bu suçlar cezasız kaldığında insanlık yeniden aynı acıları yaşamaya devam edecektir.
Eğer mahkemenin “insanlığa karşı suçlar”ın faillerini yargılama iddiası var ise, İsrail Devleti ve failleri hakkında yargılama yaparak bu iddiasını hukuken hayata geçirmek zorunluluğu vardır. 24.07.2014
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
Vekilleri
Av. Metin BAYYAR Av. Sait KIRAN Av. Azime Ayça ALPEL Av. Doğan ERKAN