Halkın Kurtuluş Partisi, İzmir’in Çeşme ilçesinde gerçekleştirdiği protesto eylemi ile Yunanistan’ın Türkiye’ye ait Ege’deki adaları işgalini kınadı.
Çeşme Meydanı’nda gerçekleşen eylemde, Türkiye’deki hükümetin konu hakkındaki vurdumduymazlığı ve Yunanistan hükümetinin yayılımcı politikaları teşhir edildi. Eylemde Yunanistan halkına işgalci politikalara dur demesi için dayanışma çağrısı da gerçekleşti. Bu çağrıya yönelik olarak, sembolik bir eylem ile Ege Denizi’ne Türkçe ve Yunanca mesajların yer aldığı iki çelenk bırakıldı.
Halkın Kurtuluş Partisi İzmir İl Başkanı Av. Tacettin Çolak’ın konu ile ilgili basın açıklaması ise şu şekilde:
Yunanistan’ın Ege’de İşgal Ettiği Adalar Vatan Toprağımızdır, Satılamaz!
Satanlar; Vatana İhanet Suçu İşlemektedir!
Bilindiği gibi, ülkenin Güney sınırlarında ABD Emperyalizminin başını çektiği, Batılı Emperyalistlerin yarattığı, başta Tayyipgiller olmak üzere Ortadoğu’daki işbirlikçilerinin her türlü desteği vererek körüklediği Ortaçağcı karşıdevrimci güçlerin piyon olarak kullanıldığı, meşru Suriye Yönetimine ve Suriye Halkına karşı bir savaş yürütülmekte.
Tayyipgiller, müsebbibi oldukları bu savaşın yarattığı kaosta, sözde sınır güvenliğimizi sağlamak, bahanesiyle şimdi de bizzat Suriye içlerine girerek bir harekât/savaş yürütmekteler.
Oysa aynı AKP’giller, Yunanistan 18 Adamızı işgal ederken, hiç de sınırlarımızı ihlal ediyor, diye bir şeyi dert edinmemekteler.
Ülkenin Batısında, yani Çeşme, Bodrum, Didim sınırları içinde bulunan toplam 18 adamız ve bir kayalık tam 14 yıldır Yunanistan tarafından işgal edilmiş, bu işgal her geçen gün ilhaka dönüştürülmekte, yani Batımızda bırakalım sınır güvenliğini topraklarımız elimizden alınmış, ama bizimkilerden ses yok.
Başta Milli Savunma Bakanlığı Eski Genel Sekreteri Sayın Ümit Yalım olmak üzere, parti olarak biz sürekli gündeme getiriyoruz yine kimseden ses yok.
Yaptığımız onlarca suç duyurusu savcılar tarafından sümenaltı edilmekte.
Bu 18 adanın Lozan’ın 12’nci maddesi ile Türkiye’ye bırakılan yerler olduğunu defalarca anlattık. Bu adaların Türkiye ait olduğunu gösteren İngiliz, Amerikan haritalarını da defalarca yayımladık. Marathi Adası’nın Türkiye’ye ait olduğuna dair BM arşivinde bulunan belgeyi ekledik.
Ama bizimkiler hâlâ inkârdan gelmekteler.
Öyle ki, geçtiğimiz günlerde ana muhalefet partisinin sözcüsü ve Başbakan, adalardan bahsederken (sanki ağız birliği etmişçesine); “Ege’de aidiyeti belli olmayan kara parçalarına Yunanistan çökmüştür. Bu etik değildir.” diye açıklamalar yaptılar.
Yani adamlar, bu adaların bizim vatan topraklarımız olduğuna kendileri bile ikna değiller ki, nasıl savunsunlar… Dahası böyle bir yaklaşım, özünde Yunanistan’ı haklı görmeyi de içerir.
İşte böylesine acz içindeki AKP’giller ve Meclisteki diğer Amerikancı partiler; Yunanistanlı çakalların küfürlerine, “gel de al” diyerek, meydan okumalarına, hakaret etmelerine bile ses çıkartamaz durumdalar.
Kendileri sessiz kaldıkça ve bizim sesimizi de boğuntuya getirdikçe Yunanistanlı emperyalist kuklalar daha da saldırganlaşmaktalar.
Son olarak, Yunanistan Başbakanı Çipras, 24 Ocak günü Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmada; “Avrupalı ortaklarının Türkiye gibi agresif komşularla yaşamanın zorluğunu her zaman takdir etmediklerini, göreve geldiklerinde sadece Yunanistan tarihinin en büyük ekonomik krizi ve mülteci krizi ile değil, aynı zamanda Ege’de tahmin edilemeyen saldırgan askeri hamleler yapan bir komşuyla uğraştık”larını söyledi.
Görüyorsunuz değil mi?
Adam Türkiye ile yaptığı “mücadele”den dolayı Avrupalılardan takdir, taltif bekliyor… Onlar da bunu görüyorlar. Adalara bakanlarını gönderip, maddi ve manevi desteklerini sunuyorlar. Batılı Emperyalistler; tıpkı 1919’da olduğu gibi Yunanistan kuklasını oynatmaya devam ediyor.
Bizimkiler ne yapıyor?
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü aracılığıyla yaptıkları kıytırıktan bir diplomatik açıklama…
Yani bir “müzik notası” bile vermekten acizler…
Sahil Güvenlik elemanlarının bu adaların çevresinde devriye atmalarına bile izin verme cesaretini gösteremiyorlar.
Yunanlı emperyalist uşaklarının bu hakaretleri, saldırganlıklar karşısındaki acizliklerini ise dönüp dolaşıp yine Lozan’a bağlamaktalar. Tarihsel gerçeklikleri çarpıtarak, Lozan’ın açık anlaşılır maddelerini görmezden gelerek, yine kendilerini üste çıkartmanın telaşı içindeler.
Kendileri bu adalara pasaportla giriyorlar, Yunanlılar ise ellerini kollarını sağlayarak…
Artık adalarımızda Epifani (suya haç atma, suyu kutsama) törenleri yapar oldular.
Kendi karasularımızda öldürdükleri, tutukladıkları balıkçılarımızı daha önce de belirtmiştik.
Adamlar burnumuzun dibinde Kalalimnoz adasında askeri tatbikatlar yapıyorlar ve silah sesleri Bodrum’dan duyuluyor.
Saygıdeğer Çeşme Halkı;
Bu gece, Kardak Kayalıkları’na yaklaşmak isteyen bir Yunan savaş gemisine Türk Sahil Güvenlik botu engel oldu. Bu girişim bile tesadüf değildir. Zira 1996 yılının Ocak ayının son günlerinde yaşanan ve Türk SAT Komandolarının Türk Bayrağını dikmeleriyle sonlanan Kardak Krizi’nin 22 yılındayız. Ve Yunanistan bu rövanşı almanın peşinde…
Hemen belirtelim ki, Ege Denizi’ndeki Yunanistan’ın yayılmacılığı sadece Kardak’la sembolize edilemez. Yunanistan, Kardak’la birlikte 18 adamızı da işgal etmiştir. Buraları yerleşime açmış ve pasaport kontrolü yapmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Kalalimnoz Adası’nda inşaat başlattığını gördük.
Böyle giderse Çeşme’nin işte bu güzelim sahilinde denize bile giremez olacağız… Öyleyse Kardak’a gösterilen hassasiyetin aynısı bu adalarımız için de gösterilmelidir.
Burada Yunanistan Halkına da bir çağrımız var.
Geçmişte Batılı Emperyalistlerin kışkırtmaları ile iki halk arasında sorunlar, savaşlar yaşanmıştır. O zaman bizim topraklarımız açıkça işgal edilmiştir. Atalarımız bu işgali kırmak için tam dört yıl süren bir Kurtuluş Savaşı vermişler ve başarılı olmuşlardır. Yüzyıl sonra tekrar böylesi bir Emperyalist yayılmacılığa karşı Yunan Halkı dur demelidir.Zira bu işgal, Emperyalizmin kışkırtmaları ile Yunan Parababalarının bir saldırganlığıdır.
Oysa Halklar kardeştir. Kardeşler birbirine kurşun sıkmaz. Yeter ki, oyuna gelmeyelim.
Saygıdeğer Çeşme Halkı;
Geçmişte yaşanan tüm sorunlara ve savaşlara rağmen, Yunanistan ve Türkiye kıyıdaş ülke olmaları nedeniyle Ege Denizi’nde eşit haklara sahiptirler. Ege Denizi’ndeki adaların aidiyeti Uluslararası sözleşmelerle belirlenmiştir. Bu 18 adanın da Türkiye’ye ait olduğu Lozan’ın 12’nci maddesi ile sabittir. Yani Ege Denizi; bir Yunanistan Gölü değildir.
Öyleyse bu adalar bizim Vatan Toprağımızdır.
Vatan toprağına sahip çıkmak namustur.
Şimdi de Nazım Usta’ya kulak verelim:
İnsan olan vatanını satar mı? Onu didik didik didiklediler,
Suyun içip ekmeğini yediniz. saçlarından tutup sürüklediler.
Dünyada vatandan aziz şey var mı? götürüp kâfire : «Buyur…» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Eli kolu zincirlere vurulmuş, Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
vatan çırılçıplak yere serilmiş. günü gelir hesabınız görülür.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş. Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız? Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Partimiz; yıllardır, Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki bu işgal ve ilhakına karşı, hem hukuki hem de fiili eylemlerle mücadele etmektedir. Yunanistan tarafından işgal edilen adalarımızın Türk Karasularına en yakın olan bölgeler olan Çeşme’de, Didim’de Bodrum’da bugün olduğu gibi defalarca eylem yaptık. Bu işgal karşısında görevlerini yapmayanlar hakkında Suç Duyurularında bulunduk.
Ama maalesef AKP’nin hukuk bürolarına dönüştürülen yargı bu suç duyurularımız hakkında işlem yapmıyor, yapamıyor. Ceza Muhakemesi Kanununun kendilerine yüklediği görevleri dahi yerine getirmeyerek, somut hiçbir araştırma ve inceleme yapmadan, bütün suç duyurusu dilekçelerimiz hakkında; “işleme koymama” kararları vermekteler. Tabiî böylece kendileri de suç işlemekteler. İşgale karşı siyasi ve askeri önlemler alması gereken sorumlularla, bunlara karşı yaptığımız suç duyurularımızı hiçbir inceleme yapmadan ve hiçbir hukuki gerekçe getirmeden reddeden Savcıların da hesap vermesi gerekmektedir.
Bugün bu hesap sorulmuyor/sorulamıyorsa da yarın Demokratik Halk İktidarında hem bu hesap sorulacak, hem de işgal altındaki adalarımız mutlaka kurtarılacaktır.
Ülkemizin en Vatansever, en Halksever gerçek muhalefet partisi olan Halkın Kurtuluş Partisi; Ülkemizin Egemenlik Haklarının ayaklar altına alınmasına, bu işgal ve ilhaka seyirci kalınmasına, Uluslararası Emperyalizmin uydusu, oyuncağı olunmasına itiraz etmektedir. Gerçekten Tam Bağımsız bir Türkiye mücadelesi vermektedir. Bu mücadele sonunda ortaya çıkacak Demokratik Halk İktidarında; emperyalistlerle yapılan ekonomik, siyasi ve askeri tüm antlaşmalar yırtılıp atılacak. Emperyalistler; NATO’larıyla, Üs’leriyle, “kara güçleri”yle birlikte ülkemizden de Ortadoğu’dan da defolup gidecekler. İşte o zaman ülkemizin Doğusundan Batısına, Güneyinden Kuzeyine tüm komşuları ile dost olacağız. Türk-Kürt-Arap-Acem-Gürcü-Yunan-Çerkez ve tüm Halklar kardeşçe birlikte bu güzelim coğrafyada yaşamaya devam edecek.
28/01/2018
HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ
Tek gerçek vatansever parti HKP.!