Türkiye’yi BOP doğrultusunda parçalama adımlarından biri olan 15 Temmuz hesaplaşması sırasında çeşitli bahanelerle İstanbul ve Ankara’nın çeşitli bölgelerinde konuşlandırılan Harp Okulu Öğrencilerinden 94’ü, 7 aylık tutsaklık sonrasında tahliye edildi. Hala 400’ü aşkın öğrencinin 15 Temmuz olaylarına karışmadığı ve ABD merkezli şeriatçı terör örgütü “Hizmet Hareketi” (basında FETÖ/PDY olarak geçmekte) ile ilgisi olmadığı halde tutsaklığının devam ettiği belirtiliyor. Öğrencilerin aileleri, yaşanan haksızlıklardan dolayı çok sayıda ailenin üzüntü duyduğunu ve bilgi kirliliği sebebiyle yaşamlarının etkilendiğini belirtmekteler.
Harp Okulu öğrencilerinin uğradığı haksızlıklar, 15 Temmuz harekatının iki ortaçağcı hareketin BOP doğrultusunda hareket ettiğinin kanıtı niteliğinde… Öğrenci ailelerinden aldığımız bilgiye göre, öğrencilerin büyük kısmının harekat ile ilişkisi bulunmamakta ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde kampta bulundukları sırada, tam teçhizat donatılarak tatbikat, terör saldırısı gibi bahanelerle şehre inmeleri sağlanmakta. Öğrencilerin çoğunda disiplin cezası almamak için telefon bulunmamakta, bu sebeple öğrencilerin bir harekatın parçası olduğunu öğrenmeleri uzun süre aldığına da dikkat çekiliyor.
Sultanbeyli ilçesinde önleri kesilen öğrenciler, bu harekatın farkına vardıktan sonra, karşılarında bulunan halka durumlarını açıklayarak olası bir çatışmanın önüne geçtiler. Buna rağmen, öğrencilerin büyük kısmı tutuklanarak cezaevine konuluyor.
Boğaziçi Köprüsü’nde konuşlanan öğrenciler ise Sultanbeyli ilçesindekiler kadar şanslı değillerdi. Burada büyük bir provakasyonla sokaklara dökülen bilinçsiz kitleler, üzerinde öğrenci rütbesi (koyu lacivert renkte şerit) bulunan Hava Harp Okulu öğrencilerinden bir kısmına işkencede bulundular. 7 aydır tutuklu öğrenciler arasında, hala o günlerin izini taşıyarak yaşayanlar bulunmakta.
Kolluk kuvvetlerinin ihmali, olayla hiçbir alakası olmayan öğrencilerin yaralanmasına, hatta yaşamını yitirmesine yol açtı. Olaylar sırasında iki öğrenci Ragıp Enes Katran ve Murat Tekin, hükümet tarafından sokağa dökülen kişiler tarafından, hiçbir alakaları olmadığı halde katledildiler. Öğrencileri ailelerinin dini görevlerini yerine getirmeleri ise çevredeki diyanet işleri görevlileri tarafından engellendi.
Öğrencilerin yaşadığı sorunlar 15 Temmuz hesaplaşması sonrasında da devam ediyor. Öğrencilerin büyük kısmı, okullarından atıldı ve üniversiteye yerleşme hakları da kararın geç verilmesinden dolayı gasp edildi. Okulları yarım dönem boyunca kapatıldı ve yerine askerlik mesleğinin tüm ilkelerini hiçe sayan Milli Savunma Üniversitesi adı altında bir okul açıldı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin savunma kuvvetlerinin daha da güçsüzleşmesi adına gerçekleşen bu operasyon doğrultusunda, NATO ne isterse verildi. Daha önce 1963’te Talat Aydemir önderliğinde gerçekleşen askeri müdahale girişimi sırasında, emir altındaki öğrencilerin tek cezası okuldan atılmak olurken, NATO’nun yıllardır istediği Mustafa Kemalci, yurtsever ve laik ordu geleneğinin tasfiyesi, öğrenciler tutuklanarak ve tasfiye ederek gerçekleşmekte.
Öğrenci aileleri, bu tasfiyeye karşı basının sessiz kalmasından ve sosyal medyada bilgi kirliliği yaratan paralı sosyal medya görevlilerinden şikayetçi. Aileler, bir an önce suçsuzluğu ortada olan çocuklarının haklarının korunmasını, hala görevde olan komutanlar dahil, bu olayda sorumlu olan tüm komutanların cezalandırılmasını talep ediyorlar. Aileler, adaletin geç geldiğini ve kendilerine adaletsiz davranıldığını hissettiklerini her fırsatta dile getiriyorlar.
Soruşturmalarda ise son 2 haftada mağdur öğrencilerin tahliyesi başladı. Önce 51 öğrenci, sonrasında ise 43 öğrenci ifadelerin yeniden değerlendirilmesi, MASAK raporları ve ABD merkezli şeriatçı örgütle ilişki durumları göz önüne alınarak, tutuklu bulundukları Sincan Cezaevi’nden tahliye edildiler. Gelecek dönemde de öğrencilerin tahliyelerinin devam etmesi bekleniyor. Ancak öğrenciler, iktidar yanlısı yayın organları tarafından hala hedef gösterilmeye devam ediliyor.