Talat Paşa Hükûmeti istifa ettikten sonra Ahmet İzzet Paşa Hükûmeti geldi. Tek dertleri savaşı bitirmek, barış yapmak, Wilson ile iletişime geçmek… İngiltere ve Fransa kimse bizimle iletişime geçmedi çünkü Anadolu ile ilgili planları vardı. Irak-Suriye Cephesinde esir alınan İngiliz General esir altında tutulurken onuru zedelenmemiş bunun karşılığında anlaşma yapmamız da yardım edecekmiş(!)
İngilizler bu adamın sayesinde anlaşmaya yanaşır. Limni adasında Rauf Orbay temsilciliği ile yapılan Osmanlı’nın bitimi olan bu anlaşmayı imzaladık diye bayram ediyorlardı. Rauf, İstanbul’a geldiğinde “Anlaşma olumludur, size temin ederim ki hiç bir şekilde ülkemiz ve İstanbul işgal edilmeyecek” diyordu.
Anlaşmanın daha mürekkebi kurumadan İngilizler, Musul’u işgal eder. Musul Osmanlı Kumandanı “işgale karşı çıkacağız” diye telgraf çeker İstanbul’a. İşgale karşı çıkılmaması için komutanı İstanbul’a çağırırlar. Üstüne tutuklayıp Malta’ya sürerler.
Fransızlar İskenderun’u işgal ettiğinde de, Hareket Ordusu “İşgale gerektiği gibi karşılık verilecektir” dendiğin de ordunun başında olan Mustafa Kemal’i Hükümet İstanbul’a çağırdı ve orduyu terhis etti. Bir de bununla ilgili mecliste utanmadan “İskenderun için anlaşmayı iptal ettirmeyiz” denilir. Hükümet kanadının hepsi saltanatı bir şekilde korumaya çalışırken kim direnecekti? Bir de üstüne Genelkurmay Başkanı, “İşgale karşı direneceğiz” dediği için görevden alınır.
İzmir işgali öncesi İngilizler “Yarın Yunanlılar İzmir’e girecek, haberleşmenizi keseceğiz haberiniz olsun” demiştir dalga geçer gibi. Yunanlılar İzmir’e girdiğinde Konak’ta “rap rap” yürürken Osmanlı Ordusu karargahından çıkarılmadı ve ateş yasağı konuldu. Yunan Ordusu karargaha geldiğinde, Ali Nadir Paşa denilen hain, beyaz bayrak sallıyor karargahtan çıktı. Ne kadar gülünç ki onu tokatladılar, gemiye kadar tokat yiyerek gitti. Nasıl bir onur varsa, beyaz bayrak sallayarak gidiyor ve ses çıkarmıyor!
Mustafa Kemal’in, Rauf Orbay yerine İsmet İnönü’nün Lozan görüşmelerine gönderilmesinin sebebi budur. Böyle utanç verici anlaşmayı müjde gibi sunan kişiyi nasıl olur da görüşmelere gönderebilirdi ki?
“Olmasaydın olmazdık” sözü, içi boş, kuru slogan olarak söylenmemeli. İşgale ses çıkartan herkesi görevden alarak sürgüne, hapse veya ölüme gönderilenlerin tercih yapması istenen bir dönemde örgütlenmeyi başarabilmiş ve işgale karşı topyekûn direnişe geçmiş kişiyi gericilere karşı korumamız gerekiyor. Böyle bir kişiyi eleştireceksek bile mantıklı ve düzgün şekilde eleştirmeliyiz.
Antalya Direniyor’dan İsmail