Yaşamında hiç polis şiddetine maruz kalmamış bireyler için, anlaşılması zor gelebilir.
Onlar toz pembe bir dünya tahayyül ederler ve kendi tahayyülleri daima gerçeğin önündedir.
Yermek için söylemiyorum, “mutlu” yaşamalarının sırrı budur belki de.
Ancak gerçek şu ki, kurumsal olarak polislik* sistematik bir işkence, zulüm, cinayet örgütüdür.
Eylemlerine yasallık kılıfı giydirilmiştir. O yasayı çıkarınca memleketin en büyük terör örgütü ile karşılaşırsınız.
Onlar için devrimciler, demokratlar, yurtseverler, muhalifler, yok edilmesi gereken mahluklardır. Böyle bir psikolojik algı eğitimiyle aklen iğdiş edilmişlerdir.
Polis saldırısı gerçekleşen bir eylemde aralarına düşerseniz, tuhaf bir zevkle, keyif alarak darp ettiklerini görürsünüz. “Güvenlik” konseptinin de dışında birşey söyleye çalıştığım, bir insansızlaştırma hali…
İdeolojileri katışıksız bir sadizm üzerine kuruludur. Hatta denilebilir ki sadizm, ideolojilerinin kendisidir. Üstüne de “kurdun dişine kan değdi” sloganını ekleyince siyasal ideoloji olur.
İşte bu nedenle Dilek Doğan‘ı katletmek bu kadar kolaydır onlar için, bu kadar soğukkanlıdır, bu kadar keyifli!
* Kurumsal bir olgudan bahsettim, tekil istisnalar ceteris paribus
Ankara Direniyor’dan Doğan