Bildiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te bir sokak düğününde kalleşçe bir saldırı meydana geldi ve masum vatandaşlarımızı vurdu. Canlı bomba saldırısı olduğu ortaya çıkan olayda 51 kişi hayatını kaybetti. Peki bu genel olarak Ortadoğu Coğrafyası ve özel olarak Türkiye için yeni bir şey miydi ? Maalesef, hayır ! Gelin olguyu kavramak için yakın geçmişe şöyle bir göz atalım.
Türkiye’nin tam anlamıyla, fiili olarak Suriyeleşmeye başladığı süreç 1 sene önceki Suruç Saldırısı ile başladı. AB-D Emperyalizmin Ortadoğu’yu kana bulayıp hain planını gerçekleştirmek için kullandığı IŞİD adlı Orta Çağcı irticacı örgütün yaptığı ve resmi rakamlara göre 34 kişinin hayatını kaybedip 100’den fazla insanın yaralandığı intihar saldırısı gerçekleştirilmişti.
10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’nın Ulus semtindeki Ankara Garı kavşağında düzenlenen ve kayıtlara Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en ölümcül saldırısı olarak geçen 2015 Ankara Saldırısı sürecin fitilini ateşleyen ikinci bomba idi. DİSK, KESK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB gibi oluşumların ve daha pek çok sivil toplum örgütünün katıldığı Barış Mitingine yapılan bombalı intihar saldırısında resmi rakamlara göre 109 kişinin hayatını kaybettiği, 500’den fazla kişinin ise yaralandığı bu korkunç olay meydana geldi.
Şubat 2016’da Amerikancı Kukla Kürt Hareketi’nin bir parçası olan TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri) tarafından TBMM’ye 5 dakika uzaklıkta bulunan bir noktada TSK’ya ait askeri servis aracına gerçekleştirilen saldırıda aralarında sivillerin de bulunduğu 29 kişi hayatını kaybetmiş, 61 kişi ise yaralanmıştı.
13 Mart 2016’da gerçekleşen ve 3. Ankara Saldırısı olarak anılan, otobüs duraklarına yakın bir mesafede gerçekleşen bombalı araç saldırısında 2’si saldırgan olmak üzere toplam 38 kişi hayatını kaybetti ve 19’u ağır 125 kişi yaralandı.
12 Ocak 2016 tarihinde gerçekleşen Sultanahmet saldırısı. İstanbul’daki Sultanahmet meydanında bir IŞİD militanı tarafından turist kafilesine intihar saldırısı gerçekleştirdi. Patlama sonucunda saldırgan dahil 11 kişi olay günü ölmüş ve 16 kişi de yaralanmıştır.
7 Haziran 2016 tarihinde İstanbul’un Fatih ilçesinin Vezneciler semtinde TAK(Kürdistan Özgürlük Şahinleri) tarafından bomba yüklü araçla gerçekleştirilen inithar saldırısında 5’i polis memuru, 7’si sivil ve 1’i saldırgan olmak üzere 13 kişi hayatını kaybetti. 36 kişi yaralandı.
Unuttuğum bir katliam varsa beni affedin (bu cümleyi kuracak noktaya gelmem bile durumun ne kadar vahim olduğunun göstergesi niteliğinde) …
Peki biz, coğrafyamızı çevirdikleri kan gölünden kurtulmak için ne yapacağız, kimleri hedef alacağız ?
Önderimiz Hikmet Kıvılcımlı “Finans Kapital ve Türkiye” adlı eserinde şöyle der:
“Olaylar varlığın içinde; hayatta ve toplumda bir sebep-netice sıralanışı içindedir. Bu sıralanış,hiyararşi ve mertebeler zinciri güder. Kimi olaylar temel olaylardır. Kimisi ondan sonuç olarak,ikinci derece,üçüncü derece sonuç olarak çıkar. Olaylar bir mahşerdir,gerek varlıkta gerek toplumda içinden çıkılmayacak kaos gibi gözüken,birbirini tutmaz zannedilen bir kalabalıktır. Şu halde biz,olaylara baktığımız zaman,o kaos içinden olaycığı seçmek durumundayız. Temel olayı ele almak durumundayız.”
Yani her şeyin bir sebebi vardır. Bir hastalığı yenmek istiyorsak, onun maddi sebebine inmeli ve onu yok etmeliyiz. Bu gün Ortadoğu’da yaşanan hastalığın sebebi nedir ?
AB-D Emperyalistlerinin BOP(Büyük Ortadoğu Projesi) planı. ABD Emperyalistlerinin bu alçakça planı belli yerlerde hayata geçmiştir, ve geçmektedir. Bu yüzden biz her şey başlamadan dedik ki “Yugoslavya, Libya, Irak, Suriye … Sıra Sende Türkiye”. Ve süreç fiilen başladıktan sonra da “İşte sıra sana geldi Türkiye, Suriyeleşmeye başladın !” dedik. Bu gün haksız olduğumuzu kim iddia edebilir. Yıllardan bu yana “Bu savaş ne Türklerin savaşıdır ne Kürtlerin,Bu Amerikanın savaşıdır!” Ortadoğu ve Türkiye’nin mevcut durumu ve yaşanan süreç, olayların gidişatı sonucu haksız çıktığımızı kim söyleyebilir ? Cevabı ben vereyim: Birkaç siyasal kör hariç hiç kimse !
Nedir Büyük Ortadoğu Projesi ? Amerika’nın bu proje ile amaçladığı şey nedir ?
Amaçları açıktır, BOP haritasında açıkça amaçlarını ortaya koymuşlardır. Ortadoğu’daki 22 devletin sınırlarını değiştirecek ve yeniden çizecekler ve yeni devletler oluşturacaklar. Bir dönemin ABD Dışişleri Bakanı’nın itiraf ettiği gibi. Peki kimin çıkarlarına göre düzenlenecek bu sınırlar ? Tabi ki coğrafyamızı kan gölüne çeviren emperyalist haydutların çıkarlarına göre.
Bu haritada Türkiye üç parçaya bölünmüş durumda. Türkiye’nin bir bölümü “Free Kurdistan”, bir bölümü ise “West Armenia” olarak belirlenmiş durumda. ABD Ortadoğu’da ikinci bir İsrail yaratacak, yani bir petrol bekçisi yaratacak. Bu devlet Amerikancı Kürt Devleti (ya da demokratik konfederalizme göre kuracakları özyönetim) olacak. Bunun için de Amerikancı Kürt Hareketini kullanıyor. Meclisteki Amerikancı Dörtlü Çete de, YPG de, PKK de ve onların kuyrukçuları da hep emperyalistlerin farklı enstrümanları. Zaten ABD, Amerikancı Kürt Hareketi ile ilişkisini gizleme gereği duymuyor. “Bölgedeki yerel ortağımız” ifadesini kullanıyor. ABD ve YPG arasındaki “müttefiklik(!)” en kör göze bile batacak durumda.
Bu durumda biz kuklaları mı hedef alacağız yoksa kuklacıları mı ? Tabi ki de olayın kaynağı olan kuklacıyı. Bu gün kuklalara saldırıp emperyalizmi görmezden gelen açıklamalar olayların arkasındakileri görüşünü bulanıklaştırmaya yarar. Bu bakımdan şarlatanlıktan başka bir şey değildir. Ve biz de olguyu olduğu gibi kavrıyor ve diyoruz ki “Katil AB-D, Ortadoğu’dan Defol diyemeyen her siyasi ya gafildir, ya da haindir !”.
Maalesef eli kanlı emperyalist haydutların planlarını engelleyecek gücümüz yoktur, böyle bir örgütlenme mevcut değildir. Bu yüzden şeref, namus gibi erdemlerden yoksun emperyalistler ve onların uşağı yerli satılmışlar cephesi amaçlarına ulaşacaklar, hayatın akışı bunu gösteriyor.
Türkiye’nin devriminin zamanı ve nesnel koşulları oluşmuştur. Ancak bir önceki paragrafta belirttiğim gibi devrime öncülük edecek bir örgüt namevcut durumda. Toplumumuzun giderek çürüyüşü, ilginç ve kötü bir hale bürünmesi de bize bunu gösteriyor. Dünyanın ilk proleter devriminin önderi, Devrimler Kartalı V. İ. Lenin’in söylediği gibi: “Eğer bir toplumda devrim ve toplumsal değişim için koşullar olgunlaşmışsa, ama bu toplumsal değişimi gerçekleştirecek bir güç yoksa,o toplum için için çürümeye başlar.”
Durum tam da Lenin Ustanın belirttiği gibidir. Özgecan Aslan cinayeti ve tecavüzü, ardı arkası kesilmeyen taciz olayları, Ensar Vakfı’nda 40 erkek çocuğa tecavüz edilmesi, en son bombanın patladığı Gaziantep’te 9 aylık bebeğe tecavüz, nitelikli insan sayısının son derece az olması ve azalması, içinde bulunduğum gençliğin durumu… Hepsi toplumsal yozlaşmayı ortaya koyar nitelikte.
Ne yapmalı ? Cevap gayet nettir. Halk tabakalarını işçi sınıfı etrafında örgütleyeceğiz, 2. Kurtuluş Savaşını verecek ve emperyalistleri yurdumuzdan kovacağız. Demokratik Halk İktidarını kuracağız.Ulusal Kurtuluşu sosyal kurtuluş ile taçlandıracağız, para babalarının sömürü, soygun, vurgun düzenini yerle bir ederek halklara sosyalizmi armağan edeceğiz. Kurtuluşumuzun yegane yolu budur !
ÖrgütLENİN !
Antalya Direniyor’dan Ege
Evet bakıldığında ülkenin durum Suriyeleşme yolunda dur durak bilmeden kan imparatorluğunda güç sahibi bir plan ne bu plan proje yazıda da okumuz gibi BOP maselef ki arkadaşında yazdığı gibi bu sureç ciddi boyutlarla ülkemizi ve ortadoğuyu kasım kavuruyor. Acı ama gerçe 1 sene önce suruçta kaybettigimiz 34 genç bu ugurda can verdi amaç ve gayeleri bu süreçten uzak tek bildikleri bi umut olmak yıkılmış hayatlara ki umut olmak bir yana bu vahşi projeye kuban oldular. 34 genç fidanların içinde benim öz kardeş kadar yakın dosttumu kardeşimi kaybetmek acıların büyüğüydü bana ama yürüttümüz devrim mücadelesinde yitirdiklerimiz olacak yas tutmak yerine kardeşim mert cömert ve tüm yitirdiklerimizin mücadelesini sürdürmektir. 1 yıl önce suruç diyoruz. Bir bakmışız bugunde gaziantep değişen ne yerler zamanlar ve can verenler devlet aynı devlet yapanlar aynı yaratıklar değişen sadece o projeye can verenler. Sayısız insanımızı kaybettik. Arkadaş yapman gereken ve yapmamız gereken belli yazıda son bölümde belirtilmiş. Ben sadece. ÖRGÜTLENMELİYİZ tek çare birlik ve beraberlik içinde. Yazıyı yazan arkadaşa teşekkürler.