Tefeci-Bezirgan Simsarı Ali Erbaş! (Adana Direniyor)

PDF İzle & KaydetYazdır

Geçtiğimiz günlerde Ayasofya AKP’giller tarafından ibadete açıldı. Ayasofya’nın ibadete açılması tiyatrosuyla birlikte bu din alıp satan, tek sermayesi din tüccarlığı yapmak olan Ortaçağcı gericilerin şovlarını izledik çeşitli yerlerde, arkadaşlar. Bunların tek derdi tekerlenip giden iktidarlarını sağlama almanın telaşıyla halkımızı Allah’la aldatarak ve temiz din duygusuna sahip insanlarımızın da gözlerine kül serpmektir. Çünkü biliyorlar ki tamamıyla Anayasa dışına fırlamış olan iktidarları, tepeden tırnağa suça batmış olan örgütleri iktidardan alaşağı oldukları gün kendilerini fetret devrinden daha karmaşık felaketler bekliyor olacaktır. İşte bu yüzdendir tüm Ayasofya tiyatrosu ve heleşemlerinin sebebi. HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un da söylediği üzere “çelik bileziklerle tanışacaklar!” işte o yüzden en iyi bildikleri şeyi yapıyorlar. Ne mi? Din alıp satmak…

Artık halkımız bunların bu ucuz tiyatrolarına rağbet etmiyor. Kanmıyor, aldanmıyor ve gönül kaptırmıyor. İnsan isyan ruhludur, deriz. Ülkemizde bu Tefeci-Bezirgân sınıf kökenli AKP’gillerin sebep olduğu başlıca kötülükler; İşsizlik ve Pahalılık Cehennemi, Ekonomik daralma ve alım gücünün düşmesi gibi tamamıyla vatandaşın refah düzeyine doğrudan müdahil olan sorunlar, insanlarımızda bir uyanışa sebep oldu. Yıllardır AKP’gillere oy verdiğini söyleyen insanlarımız bile kabul ediyor gidişatın kötü olduğunu ve birer birer sırt çeviriyorlar bunlara. Yavaşta olsa halkımız anlıyor bunların gerçek yüzünü. Bu sebepten mutluyuz bir bakıma…

Peki, Ayasofya’nın ibadete açılması bize ne anlatıyor?

Ayasofya’nın ibadete açılması Modern Topluma çekilmiş bir silahtır. Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın “Fetih ve Medeniyet” isimli kitabında da söylediği üzere bunlar bir dinin öteki dine karşı savaşını veren, en az 500-600 yıl öncenin kafasıyla düşünen ve davranan kişilerdir. Bu sebeple AKP’gillerin iktidarında tüm insanlığın ortak, kültürel miraslarını ve tarihi eserlerini korumak ve bu yönde özenle bir çaba göstermesini beklemek söz konusu olamaz. AKP’gillerin öyle davranmak gibi bir düsturları yoktur.

AKP’giller tarihteki ilk ezen sınıf olan Kadim Tefeci-Bezirgânlığın köklerini taşımaktadır. Bu sınıf kendi sınıfsal karakteristiği itibariyle doğa, insan ve hayvan düşmanıdır, çevre ve tarih düşmanıdır. İşte bakınız Irak’ta ve Suriye’de bunların desteklediği kendi zihniyetlerindeki Ortaçağcı katiller sürüsü neler yapıyor? Tarihi eserleri, mirasları ve insanlığın ortak kültürel yapılarını yakıp yıkıyor ve hatta bir daha geri döndürülemeyecek şekilde yok ediyor.

Ayasofya kendi içerisinde son derece önemli tarihi fresk ve mozaikler barındırmaktadır. Böyle bir ortamın “ibadethane” statüsüne geriletilmesi, sıkıştırılması bu yönde baskılanması kabul edilemez.

Ayasofya’yı ibadete açarak kendi kitlelerine karşı din alıp satmış oluyorlar. Bir bakıma da din tüccarlığı yapıyorlar. Yani zaten zora giren iktidarlarını, hali hazırda kendi boğazlarına yapışan işsizlik, pahalılık ve benzeri sorunlardan halkı uzaklaştırmak, halkın algısını farklı yönlere çekmek üzere en iyi yaptıkları şeyi yaparak “din alıp satıyorlar.” ve halkımızı “Allah’la kandırıyorlar.” bu sayede tüm yolsuzlukları, liyakatsiz davranışları, hukuksuzlukları, Anayasa dışına fırlamışlıklarını meşrulaştırmak istiyorlar.

Ancak! Bu iş böyle gitmez… Bu devran sür git gitmez! Ortaçağın kafasıyla düşünmek ve davranmak bunların sonunu getirecektir. Diyalektik bize gösteriyor ki her şey zıttınıda yaratıyor. İktidarlarının bayır aşağı gidişi, iktidardan tekerlenip gidişlerine bu yaptıkları ucuz Ayasofya Tiyatroları da mani olamayacak. Yok, öyle yağma be hey!

Neden mi “Ayasofya’yı ibadete açmak halkı Allah’la aldatmaktır! Din tüccarlığıdır…” diyoruz. Buyurun Tayyip Erdoğan bu konuda yakın zaman önce ne söylemiş hemen video halini izleyelim:

Evet, görüldüğü gibi ne diyor reiz? “Ayasofya ibadete açılsın” diyen kendi Hülogcu kitlesine “namussuz” diyor. Birde “tezgâh” diyor bu işe… Yani Ayasofya’nın ibadete açılması “oyundur” demek istiyor. Peki, ne oldu be reiz? Ne değişti? Yine kimin tezgahına, kimin oyununa geldin?! Ne dersiniz yine “kandırıldık” der mi?

Arkadaşlar, bunlar antik çağın Tefeci-Bezirgân Sermaye sınıfının mensubudur, dedik. Bunlar Ortaçağın din savaşlarına çekmek istiyorlar ülkemizi ve halkımızı… Bu sebeple Ortaçağın kültürel, politik ve ekonomik yapısını yaşıyorlar. Bu yüzden Modern Topluma karşı silah çekiyorlar. Çünkü onların içinden çıkıp geldikleri kadim tarihin yadigârı şeyler, onları böylesine insan, doğa, hayvan, tarih ve çevre düşmanı haline getiriyor. Sınıfsal karakterleri bakımından böyle davranıyorlar. İşte o yüzdendir bunların Laik Cumhuriyet düşmanlıkları ve Birinci Kuvayimilliye düşmanlıkları!  

Tefeci-Bezirgân Simsarı Ali Erbaş, Ayasofya Hutbesinde ne söyledi? Kime saldırdı?

Hemen Bakalım…

“Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi sitesinde yayımlanan cuma hutbesinin dışına çıkarak, yaptığı hutbe konuşmasında, “Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş’ın, Diyanet’in resmi internet sitesinde yayımlanan hutbenin dışına çıktığı bu sözleri dikkat çekti. Erbaş’ın, “vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” ifadeleri, Ayasofya’yı müze yapma kararı alan Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyetin kurucularını hedef aldığı şeklinde yorumlandı.”

OdaTV

Evet, apaçık hakaret ediyor. Hem de Diyanet İşleri’nin resmi internet sitesinde yayınlanan hutbenin dışına çıkarak yapıyor bu işi. O yüzden simsarlık ediyor! O yüzden AKP’gillerin Laik Cumhuriyet düşmanlıklarına sınıf kardeşliği aidiyetiyle gönlünce aracılık ediyor.

Neden simsar diyoruz? Simsar komisyoncu demek, arkadaşlar. Komisyoncu şu demektir: genellikle ticari işlerde belli bir yüzdeyle aracılık eden kimse. İşte bu Ali Erbaş denilen kişi AKP’gillerin din tüccarlığına aracılık etmektedir, Laik Cumhuriyet düşmanlıklarına simsarlık etmektedir, yetmezmiş gibi Kuvayimilliye’ye ve önderlerine düşmanlıkta aracılık etmektedir. Çünkü Ali Erbaş’ın bu iktidarda kendisine düşen misyonu halkımızı ve emekçi-yoksul insanlarımızı “Allah’la aldatmak” konusunda, din tüccarlığı konusunda simsar olarak görevlendirmiş olmalarındandır. İşte bu hakaretler, bu küfürler bu sebepledir. Simsar’ın ettiği aracılıktan alacağı yüzdelik payda kim bilir hangi makam, ün ve poz olacaktır veyahut hangi servet, mal edinmek olacaktır? Bunu da bekleyip göreceğiz. Ancak halkımız şunu iyi bilsin; bunlar tekerlenip gidecekler, suçlar deryasına batmış iktidarları yok olmanın eşiğindedir! Bu eşikten onları tekerlemek hepimizin el birliğiyle olacak iştir.

Halkız, haklıyız, yeneceğiz!

Şeriat Ortaçağdır!

Adana Direniyor’dan Fatih

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir