Sosyalist – 5 Ocak 1971
Kaçıncı çocuğumuzun baharı kurşunla söndürüldü? Her gün yomsuz rakam artıyor. Bir hafta önce 13’tü. Dün 16 oldu. Bugün 17 Devrim Şehidi!
Menderes bir genci öldürtmüştü. Bir ay sonra sille, tokat, tekme; bütün DP sbirleri (haydutları) tükürüğe boğularak Yassıada ya dolduruldu. Bir yıl geçmedi: Menderes, elleri ardına kelepçeli, İmralı adasına dönülmez yolculuğuna boğazında ipiyle çıktı.
İnsan olarak ona bile acımıştık. Böyleyiz biz Türk milleti. Yüreğimiz yufkadır. Ama şu satırlar yazılırken 17.‘nci şehidi veren devrimci Türkiye gençliğine ölüm yağdıranlardan bir tanesi bile yakalanmıyor. Bütün “Hür Basın” sözbirliği etmiş: Trajedinin sebebi “Aşırı uçlar” imiş?!
Faşist Finans-Kapital ajanı resmen “parti” kurmuş. Milyonerlerin çiftliğinde savaş üniforması giydirip maaş verdiği birkaç on aç, çıplak şartlanmış gence resmen kamp tâlimi yaptırıyor. Harıl harıl av tüfekleriyle insan avcılığı öğretiyor. Tahtaya nişan alırca devrimci gençlere ateş ettiriyor. Ara, öğrenci yurtlarını. İki ekmek bıçağı ile birkaç şüpheli konserve kutusu buldun mu: Aşırısolculara yüklen.
Bu çirkin oyunun içyüzü nedir? Her yıl üniversiteye 50 bin genç başvuruyor. 40 bini sokakta kalıyor. Bu mesele değil. Üniversıteye girme piyangosunu kazananlar daha mı mutlu? En çok satan hava cıva gazete bile yazıyor: “40 yıl önce 5 öğrenciye 1 profesör, buğün 88 öğrenciye 1 profesör düşüyor.” Ve daha neler, neler?.. Üniversiteye gıreni girmeyeni gençlerin, hepsi birden dağa çıksalar hakları var. Hâlâ “öğretim hürriyeti ve emniyeti” adına krokodil gözyaşları döken dökene…
“Paşa” bile “Ortanın Solu” oldu, “Sosyal Demokrat” oldu, (güveğisinin deyimi ile): “Kriptò sosyalist” oldu. Türkiye’nin kuşkusuz en tecrübeli ve en kulağı delik devlet adamı.
Bütün ülkenin ve ülke dışının en gizli haber alma servisleri, başbakanlardan çok önce ve çok daha doğruca olayları onun kulağına fıslarlar: Gene de “Paşa”: – gecinden versin, – “Kalb krizi geçirdi”, illâ ki: “Aşırı sağ ile aşırı solu” aynı terazinin kefesine koyma hastalığını geçiremedi. İkide bir sapır sapır faşist kurşuniyle hep sol gençler döküldükçe: “Aşırı sağ”ı “Aşırı sol” ile haklı çıkartıyor. Bu “tarafsızlık” mıdır? İnsafsızlık mıdır?
Hangi “sağ”, hangi “sol” efendim? Kimin nerede, nasıl devrimci genç avladığını bilmiyen politikacı kaldı mı? İşte millî emniyetimizin en sayılı yazarlarından Sayın B. Abdi İpekçi, “Aşırı solcu”ların öldürüldüğü Çapa Yüksek Öğretmen Okulu‘ndan “Son olaylara kadar tarafsızdım” diyen çocuk yüzlü “Yıldırım Hanım”ı bulmuş: Soruyor:
“Kuruluş tam bir felce uğradı, nasıl gelindi bu noktaya?”
Hanım kadın kızcağız akıllı akıllı anlatıyor:
“-Sağcılar İDARE tarafından desteklendiği için okula hâkim… Ontar hep İDARE’nin haklı olsun, haksız olsun, baştakilerin söylediklerini olduğu gibi kabul ediyorlar… Solcu olan arkadaşlar İDARE’den TEHDİT alıyordu hep. Ve hazırlık sınıfında ise geri döndürme falan gibi tehditlerde bulunuyordu. Okulun bu derece taraf tutması, öğrenciler arasında tamamen ikilik yarattı.” Ve ilh., ve ilh.
Demek gençleri birbirine düşürten ve kırdıran kim? “İDARE”! Kimdir o İDARE? Yüksek Öğretim İdaresi, Üniversite İdaresi, AP İdaresi, 500 Şirket + 2000 Taşra Tefeci – Bezirgân ağaİDARESİ. Onlar cennete ısmarladıkları köylüyü, esnafı bin yıldır “destekler” görünüp sömürdükçe, “komünizm geliyor ha!” diye “tehdit” ederek “İdare”yi kıvırtmışlar. Öğrencinin de o amacı ile ödünü patlatmaya özeniyorlar.
E, öğrenci, “öbür dünyaya” adaylığını koyup oy veren câhil köylü, kör esnaf değil. “Bu dünyada” yaşıyacak. Ve her Şey gibi “komünizm” denilen şeyi de az çok okuyarak anlamıya çalışıyor. Yutmuyor Finans – Kapital beyleri ile Tefeci – Bezirgân ağaların lâpçın kokan vurguncu yalanlarını. Mâsum Yıldırım kız, hiç iddiasız açıklıyor:
“Halbuki sol tarafta biz hakkımızı her zaman arıyabiliyoruz. Ben şimdiye kadar tarafsızdım. Fakat bu olaylarda bir az daha sola eğilimli oldum.”
Demek: Sol: “Hak” arayandır, SAĞ: “Zor” ve Zorbalık‘tır. Ve demek halk içinde zor oyunu bozuyor. Hiçbir haklı tezi kalmamış olan bozuk düzen hacı-bey ve ağaları: Zorla köylüyü, esnafı ahirete itebiliyor. Ama canlı genç ruhta soyguncu zorbalık İsyan doğuruyor. Sen solcu mu öldürüyorsun: Öyleyse temiz genç vicdan solcudur! İmam-Hatip okulunda beyni yıkanmış fakir çocuklarından bir kaçını birkaç yıl daha komandolaştırıp “Komünizmle Mücadele” komedyasında facia oyuncusu yapabilirsin. Ama onlara bile güvenme Hacı – Ağa – Bey! İlkokul bilgisi olmıyan fakir çocukları da er geç gözlerini bu dünyaya açacaklardır.
Batıda İşçi Papazları yetiştiği gibi, Türkiye’de de “Marksizmi tartışan” İmam-Hatip gençleri her gün çoğalıyor ve çoğalacaktır. Bu kurtuluş çığı bir yol sarp yamaçların yücesinden kopmuştur. İmam-Hatip de, dünyasından geçmiş yılgın fakir köylünün, işçi sınıfi içine yuvarlanan, yaşamak istiyen yavrusudur. Bir gün “Mülk Tanrınındır” diyen, Tefeciliği (Rıba’yı) birinciharam sayan Kuran’ı Kerimi dikkatla okuyup anlıyacaktır. Yavaş yavaş: Finans – Kapital ile Tefeci – Bezirgânlığın vurguncu iratçılık, faizcilik (Rıbâ) olduğunu öğrendi mi, gençler ve işçilerle arasına kan sokmuş soyguncuların canavar yüzlerine Allahın emriyle tükürecektir.
Gençliğimizin, yaşlı başlı derebeyi artığı ve geberen kapitalizm leşi olmuş efendilere, beylere, paşalara, sultanlara her gün tâze kanı ile, gürbüz canı ile cömertçe verdiği büyük ders budur.“İDARE”yi binbir cinayeti içinde kuduzlaştıran gözü karalık da, buradan geliyor… Bitmiştir amacıyla çocuk kandırmak! Geçti o Borun Pazarı: Bütün kokmuş düzen efendileri, bayları, bayanları, hacıağaları, paşa sultanları, sürsünler kaatil eşeklerini Niğde’ye!
Rüzgâr eken Finans – Kapital tekelcileri ile omuzdaşları Tefeci – Bezirgân soyguncuları, hiç beklemedikleri yerlerinden fırtına ile biçileceklerdir. Modern toplum firavunların, nemrutların kan içinde batan antika “Ahiret” düzeni değildir. Her gün geveledikleri “Mizan günü” onlara şahdamarlarından ve kursaklanndan daha yakındır. İşsizlik ve pahalılık işkencesi ateşinde yanan çoluk çocuğu ile halk, onlardan sokak ortasında resmen genç öldürtmenin hesabını da yaman soracaktır.