THKO önderi Deniz Gezmiş ve arkadaşları, katledilişlerinin 43. yılında çeşitli etkinliklerle anıldılar. Yoklukları Türkiye Devrimci Hareketi tarafından senelerdir hissedilen devrimciler gibi, yeniden onların cesaretlerinin, düşüncelerinin değerinden bahsedildi.
Ancak Deniz Gezmiş’in düşüncelerini geliştiremeyen, üstüne bir de onun düşüncelerine çeşitli yaftalarla hak ettiğinden düşük seviyede gösteren bir kesim var ki, onların Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını anması bir komediye dönüşüyor. Bugün o kesim, özellikle HDP içinde yer alan ya da seçimler dolayısı ile onları destekleyen ekip, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının düşünceleri ile en ufak bir bağlantıları bulunmadığı halde onları anmaktadır.
HDP, Deniz Gezmiş’i Dolmabahçe’de anıyor örneğin. Dolmabahçe neresidir? Devrimci Gençlik Federasyonu üyesi gençlerin 6. filo askerlerini denize döktükleri yerdir. Bugün “Biji Serok Obama” diyen, ABD emperyalizminden Suriye sorunu çözümünde rol isteyen HDP, 6. filonun denize döküldüğü yerde günah çıkarma mı yapmaktadır? Bir çelişki var, ya emperyalizmden rol istenmeyecek, ya da Dolmabahçe’ye gidilmeyecektir. Yine ODTÜ’de eylem yapılıyor, orası ise ABD Büyükelçisi Kommer’ın arabasının ateşe verildiği ve protesto edildiği yer. Yine burada HDP eylem yapıyor. Hangi yüzle diye sorası geliyor insanın.
Bu sahte solcu kesim, Deniz Gezmiş’in “ulusalcı, darbeci, faşist” olduğunu iddia eden Rasim Ozan Kütahyalı. ile birlikte Taraf gazetesinde yıllarca yer alan Roni Marguleslerin öğrencileridir. Bu gazetede polislerle birlikte CIA-NATO ortak operasyonu olan Ergenekon-Balyoz davalarına çanak tutmuşlar ve 12 Eylül 2010 sivil darbesinde “yetmez ama evet” ya da utangaç evet anlamına gelen boykot seçeneklerinin taraftarlığını yapmışlardır. Kızıldere’de samanlıkta saklanıp sonradan “ben pişmanım” diyenlerin, 12 eylül faşist darbesinde yoldaşlarını polise ispiyonlayanların, THKO ve THKP/C örgütünden insanların “devamcıları” ya da “arkadaşları olsa bile anmaya, ardılı olmaya hakkı yoktur.
Deniz Gezmiş’in görüşlerinden bir kesit sunalım.
“Kurtuluş savaşı, Türkiye halkının emperyalizme ve onun emrindeki dahili güçlere karşı verdiği bir direnme savaşıdır. Kurtuluş Savaşı ezilen uluslar adına Türkiye halkının emperyalizme ilk ve güçlü şamarıdır. Kurtuluş savaşı, subay ve aydınların öncülüğünde, köylüler, işçiler, esnaf ve zanaatkârların omuz omuza yürüttükleri bir mücadeledir.”,
“Bizler, İkinci Kurtuluş Savaşçılarıyız”, “Ulusal varlığımızı yok etmek isteyen emperyalizme ve yerli ortaklarına karşı, millici ve devrimci sınıfların takip etmeleri gereken milli demokratik devrim stratejisi, hareketimizin çizgisidir. Bütün millici sınıf ve tabakaların ortak devrim anlayışı, Milli Kurtuluş Savaşı’nın bu savaşı ve onun başındaki Mustafa Kemal’i yok edici, ortadan kaldırıcı bir düzen kuran, karşıdevrimci-gerici ittifaka karşı yapılmış olan 27 Mayıs Devrimi’nin ve 1961 Anayasası’nın bir devamı ve tamamlayıcısıdır.”, “Bunun içindir ki bizler, Türkiye toplumunun tarihi geçmişinde olan ulusal ve devrimci olan ne varsa, onun mirasçısıyız!” (THKO savunması)
HDP ne diyor anti-emperyalist birinci Kurtuluş Savaşımız hakkında? Onun başlangıcı olan 19 Mayıs 1919’u Pontus soykırımının başlangıcı olarak kabul ediyor. DSİP’inden SYKP’sine bununla ilgili haberler yapıyor. Mustafa Kemal’i Pontus soykırımının başlatıcısı olarak görüyorlar bu sebeple de. Lenin’i ise bu anti-emperyalist savaşa destek verdiği için Pontus Soykırımı ile suçluyor yine Yunan faşistleri ve HDP’nin Suriye bağlantısı olan PYD, o ithamın olduğu eylemde faşistlerle birlikte kol kola yürüyor. Yine 27 Mayıs konusunda HDP’nin görüşleri malum. 27 Mayıs’ın 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbeleri ile farksız bir darbe olduğunu belirtiyorlar. Türkiye’nin orjinalliğindeki hiçbir olguyu olduğu gibi ortaya koyamayan bu hareket, Avrupa Birliği finans-kapitalinin kamplarında ne öğretilmişse onu papağan gibi tekrar etmekten geri durmuyor.
HDP içindeki hareketlerin sempatizanları, militanları Deniz Gezmiş’in görüşlerinin “gençlik heyecanı” kaynaklı olduğundan, onun azılı bir “postal yalayıcı” olduğuna kadar Deniz Gezmiş’in bütün o devrimci isteğini, coşkusunu olduğundan daha değersiz gösterecek görüşleri çeşitli forumlarda, tartışma alanlarında belirtirler. Bunu da “eleştiri özgürlüğü” maskesi altında, bir saldırıya dönüştürürler.
Deniz Gezmiş’in AB’ye (o zamanlar adı Avrupa Topluluğu), NATO’ya yönelik görüşleri de HDP’liler ile uyum göstermez. AB’den fonlarla geçim kapısı sağlayan HDP’liler, AB’li “diplomat” görünümlü ajanlarla arkadaşlardır. HDP eşgenel başkanı Selahattin Demirtaş ise NATO’nun sponsor olduğu dergilerde “radikal demokrasi” saçmalığını savunur ve bunu da “her yol mübah” anlayışı ile savunmaktadırlar. 6. filo’ya karşı yürüyen o yiğit gençlerin aksine, Yankee’nin bir bomba atması için “Suriye’de görev almaya hazırız” diyerek “Hazır Ol”da beklerler.
HDP içinde yer alan, koltuk anlaşmazlığı yüzünden şu süreçte HDP’den ayrıldığını ilan eden EMEP’in sahtekar sürüsü ise, THKO geleneğinden geldikleri için Deniz Gezmiş’in arkadaşları olduklarını iddia ederler. Bakın o hainler, Deniz Gezmiş’in arkasından neler söylerler.
“THKO, kendi geçmişinin kirleri, lekeleri, paslarıyla varolmuştur.”
“THKO, geçmişinden başlıca pratik bir kopuştur, özellikle eylem biçimleri alanında bir kopuştur. siyasal pratikte reformculuğa karşı devrimciliğin savunuluşudur. THKO’nun geçmişi düzen eklentisi solculuktur, liberalizmdir, reformculuktur, parlamentoculuktur, darbeciliktir, çeşitli siyasal yönelimlerle düzenin savunulmasıdır, yasalcılıktır. ve THKO’nun gelişme dinamiği ve sosyal dayanağı öğrenci hareketidir. Radikal gençlik hareketinden gelen militanların profesyonelleşmesiyle örgütlenen THKO, önerdiği devrimci tutum ve yöntemlerle bu geçmişten kopar; ancak geçmişinin siyasal pratiğine yol açan siyasal ideolojik kuramlardan, yaklaşımlardan, teorik kavrayıştan kopamaz, kopuşun da yolunu açar ama.
“Bu nedenle elinizdeki kitabı türkiye devriminin bir dönemine ışık tutan bir belge olarak okumak gerek. Bugüne nereden gelindiğini anlamak üzere okunmalı THKO davası…
“THKO geçmişiyle bağlantısı içinde bulanık sosyalist fikirlere sahip olunmasına karşın Marksizm ve sosyalizme henüz varılamayan bir sürecin olgusudur. THKO pratikte burjuvaziden kopuş yoluna girerken ideolojik-siyasal tutum ve yaklaşımlarda henüz kopuşa gidemez.”
“Kısacası THKO sınıftan ve sosyalizmden uzak bir yer tutmuştur geçmişiyle bağlantısı içinde.” (Mustafa Yalçıner, THKO savunması – Akyüz Yayınları, önsöz)
Be kalpazan, be utanmaz arlanmaz, be namus yoksunu. Sen kimsin Deniz Gezmiş ve yoldaşlarını bu şekilde yargılayabiliyorsun? Kendin ne oldun ki Deniz Gezmişlere bunları söyleyebiliyorsun? EMEP ki, 2003’de üç işçinin katili olan bir çöp. Deniz Gezmişlerin arkadaşıyız diyerek caka satıp, ondan sonra da Deniz Gezmişlere bu şekilde yazmak sizin ne haddinize?
EMEP denen işçi katili, devrimci katili örgütün HDP’de olması da tesadüf değil, hepsi bir hallı, turhallıdır. Geçen günlerde Deli Said’i anmak ile meşguldüler. Deniz Gezmiş, Deli Said ile yan yana gelebilir mi? EMEP’lilere göre gelir işte.
Bu yazdıklarımızdan Deniz Gezmiş’i mutlak olarak, hatasız bir kişi olarak sahip çıktığımız anlaşılmasın. Hiç kuşkusuz ki, Deniz Gezmiş’in değerlendirmelerinde eksiklikler vardır. Öncü savaşı konusundaki davranışı, ordusuz bir kurmay örgütle savaşa girişi, Kemalizm’i olduğu gibi değerlendirmek konusundaki eksikliği tabii ki dile getirilebilir. Ancak HDP, bu konuda söz söylemeye bile hakkı olmayan hainlerden derleşik, karşı devrimci bir harekettir.
HDP’ye verilecek her oy, her destek, emperyalizme, NATO’ya, CIA’ya verilen destektir. Deniz Gezmişlerin, Mahir Çayanların partisinde örgütlenelim!
Atın, atın! Kokuşmuş KÜRDSİAD-TÜSİAD partilerini atın!
İstanbul Direniyor’dan Özgür