Türkiye Komünist Partisi’nin Kökleri Üzerine Notlar

PDF İzle & KaydetYazdır

Bu kısa ve derleme yazıyı, Tarihsel TKP’nin köklerinin nereden geldiği, kuruluş sürecindeki gölge altına alınmış büyük devrimcilerin rollerini aydınlatma amacından yazdım. Kendisine “TKP” iddiasında bulunan partilerin biraz da olsa “TKP”nin çekirdeğini, tarihsel köklerini araştırmaya, sorgulamaya cesaret edeceklerini umuyoruz.

Tarihsel TKP’nin kuruluşu, aynı zamanda Doğu’yu devrimcileştirme; Asya ve Afrika’da, emperyalizmin kolonilerinde ayaklanmaları gerçekleştirme ideallerinin somut alanda ifadelerinden biriydi. Ve bu, Merkezî Müskom’un teorik ve de pratik faaliyetlerinin çatısı altında doğmuş, bu özden, çekirdekten meydana gelmiş bir oluşumdur.

“Türk savaş esirleri arasında sosyal devrim fikirlerinin propagandasının yürütülmesi ve bu devrime pratik olarak hazırlanmak üzere, Türk savaş esirleri arasındaki işçi ve köylülerden bir Kızıl Ordu kadrosu örgütlenmesi.” ve “Bu kadronun, uygun bir zamanda Türkiye’de proleter bir ayaklanmanın örgütlenmesi için çekirdek (öncü) olarak kullanılabilmesi” [1]

İşte, Merkezî Müskom’un “Doğunun devrimcileştirilmesi”, emperyalizme karşı ayaklanmaların hazırlanması gereğinden hareket ederek geliştirdiği stratejik ve örgütsel hamlelerden biridir bu. Ve Merkezî Müskom bünyesinde uluslararası propaganda bölümü kurulur ve bu bölümün başına Türk sosyalisti Profesör Mustafa Suphi getirilir. Merkezî Müskom’un belirlediği bu hedefleri gerçekleştirmeye çalışan Uluslararası Propaganda Bölümü, Yeni Dünya adlı bir Türkçe sosyalist gazete yayımlamaya başlar, Türk sosyalistlerinin parti konferansını toplar ve Türklerin İşçi-Köylü Kızıl Ordusu saflarına seferberliğini örgütler. Burada Suphi ile Vahitov’un tarihsel diyaloğunu paylaşmak isterim:

“O gün (27 Nisan 1918) Mullanur Vahitov’un odasına Mustafa Subhi girdi. Yüzünde sevinçli bir gülümseme vardı. Elinde, matbaa mürekkebi kokan, Sovyet Rusya’daki Türk sosyalistlerinin gazetesinin ilk sayısını tutuyordu. Vahitov, dostunu ve dava arkadaşını kucakladı, onu gazetenin yayımlanışı dolayısıyla kutladı ve şöyle dedi: “Bu gazete, devrimci fikirleri yalnız Sovyet Rusya’da değil, senin memleketinde de yayacaktır. Çünkü bu, sömürünün ortadan kaldırıldığı bir ülkede yayımlanmaya başlayan Yakın Doğu’nun ilk devrimci gazetesidir.”

Mustafa Subhi’nin anılarına göre, Vahitov o gün ayrıca şunları da söyledi:

“Gazeteye, Sovyet Hükümeti’nin, İlyiç’in imzasını taşıyan ‘Rusya ve Doğu’nun Bütün Emekçi Müslümanlarına’ başlıklı çağrısını koymanız çok iyi olmuş. Bu olağanüstü enternasyonalist belgeyi yalnız Sovyet Rusya’daki değil, mazlum Türkiye’nin işçileri ve devrimcileri de okuyacaktır.”

Vahitov sözlerine devam etti:

“Şu ‘İktisadî İnkılap’ (Ekonomik Devrim) başlıklı makale de dikkatimi çekti. Bu yazı ilk defa bizim Komiserliğin gazetesi Çulpan’da yayımlanmıştı.”

Subhi onaylayarak başını salladı:

“Evet, 23 Nisan tarihli 18. Sayıda çıktı. O yazıda bir politik iktisatçı ve profesör olarak, Sovyet iktidarının ekonomik politikasını, burjuvazinin ekonomik temellerini yıkmaya ve Sovyet halk ekonomisinin temellerini kurmaya yönelik ilk önlemlerini kısaca çözümlemeye çalıştım. Yazı Galimcan İbragimov’un çok hoşuna gitti; bu yüzden önce Çulpan’da yayımladım. Görüyorsunuz, yazım okur önünde sınanmış oldu; bu yüzden onu Yeni Dünya’da program niteliğinde bir makale olarak yeniden verdim. Bilirsiniz Mullanur, sizin devrimci gazeteleriniz bizim yayın anlayışımız, biçimimiz ve içeriğimiz üzerinde büyük etki yaptı.”

Bunun üzerine Vahitov şöyle dedi:

“Mustafa, Komiserlik başkanı olarak seninle dostluk kurmaktan gurur duyuyorum. Sanırım Yeni Dünya her yeni sayısıyla daha çok okur ve yoldaş kazanacak. Ama unutma: yalnız burada değil, Türkiye’deki gerici çevrelerle de uğraşman gerekecek. Hâlâ Sovyet Rusya’da burjuva Tatar gazeteleri çıkıyor; onlar Yeni Dünya’yı görmezden gelmeyeceklerdir. Ayrıca Türk elçiliği de Türk sosyalistlerinin faaliyetlerini dikkatle izliyor.”

Subhi gülümseyerek başını salladı:

“Devrimcilerin yolunda her zaman düşmanlar olacaktır; görünüşe göre bu, onların kaderi.” [2]

Türk komünistlerinin ayrı bir örgüt olarak ayrılması gerektiğini, böylece Türk göçmenler ve esirler arasında çalışmayı güçlendirecek ve Türkiye’deki çalışmalara hazırlık yapacaklarını söyleyen Sultangaliyev, Suphi, Firdevsler de iftiralara maruz kalacak, “milliyetçi üçlü” olarak adlandırılacaklardı. Bu “üçlü” (Sultangaliyev, Firdevs, Suphi) aynı zamanda, “Vahitovcular” olarak adlandırılan, Vahitov’un ölümünden sonra Sultangaliyev tarafından yönetilen grubun içinde yer almışlardır (Firdevs ile Suphi önderliğindeki Türk komünistleri). Ayrıca Sultangaliyev’in aktardığına göre Mustafa Suphi sürekli baskılardan rahat edemiyordu. Ayrıca Merkezi Müslüman Komiserliği Başkanı Sultangaliyev’in aktardığı gibi:

“Milliyetler Halk Komiserliği (Narkomnats) tarafından Mustafa Suphi’ye karşı bazı engeller çıkarılmıştır.

Örneğin, Narkomnats’ın onay vermemesi nedeniyle Mustafa Suphi başkanlığındaki Müslüman heyetinin Türkistan’a gönderilmesi gerçekleşmedi.

Aynı şekilde, Doğu Cephesi’ne gönderilen Müslüman Olağanüstü Komisyonuna, Suphi’nin Müslüman Bilimsel Kurulu’nu yeniden tesis etme yetkilisi olarak dahil edilmesine de izin verilmemiştir.” [3] [НАЦИОНАЛЬНО-ГОСУДАРСТВЕННОЕ УСТРОЙСТВО БАШКОРТОСТАНА (1917-1925 гг.) |  том 1]

Ama öyle ya da böyle TKP kurulmuştur. Türk savaş esirlerinin örgütlendirilmesi ve devrim güçlerinin yanında, partinin teorik ve pratik çizgisi bu uzun süreç içinde temellenmiş, şekillenmiştir. Bu süreç, Vahitov’dan Sultangaliyev’e, Firdevs’e, Suphilere dek uzanır. Kapanışı Mustafa Suphi’nin Doğu Halkları Komünist Örgütleri Merkezi Bürosu Başkanı Mirsaid Sultangaliyev’e iletisiyle yapmak isterim:

“Muhterem Yoldaş,

Üç yıllık ortak çalışmalarımız sonucunda, hem Rusya Federasyonu içinde hem de kendi ülkemizde kurulmuş olan Türkiye Komünist Teşkilatı’nın birinci kongresini geçen ay Bakü’de başarıyla gerçekleştirdik. Bugüne kadar birbirinden tamamen habersiz çalışan çeşitli örgütler, bu kongre ile birleşmiş ve böylece Türkiye Komünist Partisi ortaya çıkmıştır.

Partinin oluşum sürecinde geçmişte yürütülen çalışmaların önemli bir kısmı şüphesiz Tataristan komünistleri ile onların çoğunlukla bağlı oldukları Doğu Milletleri Merkezi Bürosu’na aittir. Kongrede seçilen Merkez Heyetimiz, bu katkıyı takdir etmek ve Merkezi Büro’ya içten teşekkürlerini sunmayı, anlayışlı bir görev olarak kabul etmektedir.

Merkez Heyetimiz, Avrupa ve Amerika burjuvazisine karşı yürütülen uluslararası mücadele cephesinde sizlerle olan sıkı ilişki ve işbirliğinin daha da güçlendirilmesini amaçlamaktadır.

Merkez Heyet, bu teşekkürnameyi sunarken, şimdiye kadar yürütülen faaliyetlerimiz, kongremiz ve Türkiye’deki son gelişmeler hakkında üç proje hazırlamış; programın Rusça tercümesini göndermiş ve ilgili kitaplarımızı da ek olarak iletmiştir.” [4]

Bir tespitle bu notları özetleyelim: Sultangaliyevsiz bir Türkiye Komünist Partisi tarihi yazmak olanaksızdır.

Bursa’dan Ulaş

[1] НАЦИОНАЛЬНО-ГОСУДАРСТВЕННОЕ УСТРОЙСТВО БАШКОРТОСТАНА (1917-1925 гг.) |  том 1 Türkçesi: Başkurdistan’ın ulusal devlet yapısı (1917-1925) | Cilt 1
[2] МУЛЛАНУР ВАХИТОВ ЖИЗНЬ И ДЕЯТЕЛЬНОСТЬ ПЛАМЕННОГО РЕВОЛЮЦИОНЕРА-ЛЕНИНЦА Türkçesi: Mollanur Vahidov: Ateşli Bir Leninist Devrimcinin Hayatı ve Eserleri
[3] Başkurdistan’ın ulusal devlet yapısı (1917-1925) | Cilt 1
[4] (TÜSTAV, Dönüş Belgeleri-1)

,

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir