Sadece Türkiye’de değil, dünyada da tartışılan bir konudur vergi oranları ve vergi çeşitleri. Dünyanın bir çok yerinde çalışanlar, devlete ağır vergiler öder. Son on yılda “sosyal devlet” anlayışının, ekonomik krizler bahane edilerek kırpılma girişimleri ile bu vergilerin hem arttırılması, hem de sosyal imkanlardan kesinti uygulanması, vergileri hangi sınıfa verdiğimizi aslında belli ediyor.
Ancak Türkiye’de öyle bir vergi var ki, 12 Eylül darbesinden beri gitmek bilmedi. Yukarıda belirttiğimiz gibi, dünyanın her yerinde ödenen vergileri kendi cebine doğru iteleyen parababaları, senelerce ödemeye hükümlü oldukları vergileri ödenmemelerinin üzerine, satılan ürünün üzerinden alınan “katma değer vergisi” adında bir verginin doğmasına sebep oldular.
Devlet böylece vergisini ödemeyen üreticinin vergisini daha ürünü sattığında kesmiş oluyordu. İlk bakışta üreticinin, yani parababasının ödediği bir vergi olarak görülebilir. Tabii ki bunu ödeyen, ürünü alanın ta kendisi olmuş oluyor. Gıdadan tekstile, benzinden ev eşyasına kadar bir çok ürün, daha ucuza alınabilecekken vergilerini ödemeyen parababaları yüzünden daha pahallıya satılmış oluyor.
Peki zenginler KDV ödüyor mu? Eğer yoksullarla aynı şeyleri alırlarsa ödüyorlar tabii. Tencere, tava, çatal, bıçak, kaşık, bardak, tabak, tuzlukda da KDV yüzde 18. Erkeklerin tıraş sabunu, jileti veya tıraş makinesi, çiçek ve gözlük, tükenmez kalem, kedi ve köpek mamalarının KDV’si yüzde 18. Odun, kömür, soba, köylünün gübresi ve tezeği yüzde 18, çocukların oyuncağı ve bisikleti ile bebeklerin emziğinde de… Berberlerden hizmet mi aldınız? Onun bile KDV’si %18.
İleri demokrasimizin mimarı Recep Tayyip Erdoğan, bir zengin düşmanı olarak(!) zenginlerin ödedikleri vergilerin yeterli olmadığını, onların fazladan vergiler ödemesi gerektiğini söylemişti (28 Eylül 2012’de Süleyman Yaşar’a verdiği röportajda). TÜSİAD ve MÜSİAD çeteleri bu konuşmayı görmüş olacaklar ki, hemen ayarı çektiler. “Bizim temel ihtiyaçlarımızdan vergi alırsan, ayağını kaydırıveririz Recep Tayyip, akıllı ol!” dediler.
Bunun ardından zenginlerimizin temel ihtiyaçlarının KDV’si azaltıldı. Hem de ne azaltılmak! Pırlanta, elmas, yakut, safir ve incinin yüzde 18 olan KDV oranını, yüzde sıfıra indirdi. Sonra, dünyaca ünlü lüks giyim eşyaları, çantalar, ayakkabılara sıra geldi.
Chanel, Hermes, Stefano Ricci, Prada, Pal Zileri, Moschino, Corneliani, Nina Ricci, Yves Saint Laurent, Kiton, Canali, Gucci, Christian Dior, Lanvin ve benzeri markaların çanta, ayakkabı ve kıyafetlerin hepsinde ve diğerlerinde KDV yüzde 18’den, yüzde 8’e indi! Havyarın KDV’si 18 idi, o da temel ihtiyaç olduğu için yüzde 8’e indirildi(1).
Zenginlerimizin ödemediği vergilerden dolayı ortaya çıkan KDV’nin, zenginlerin ürünlerinden alınmaması, vergileri hangi sınıfın topladığının bir başka kanıtı.
O zaman sormamız gereken şu, biz zenginleri sırtımızda taşımak zorunda mıyız?
(1) Bütün istatistikler Sözcü Gazetesinden alıntıdır.