31 Mart tarihinde yapılan Yerel Seçim “oyunları” geride kaldı. Yasaları istismar anlamında AKP’nin gerçekleştirdiği itirazların sonuç değiştirmeyeceğini varsayarsak, AKP açısından büyük çöküşe doğru giden yolda psikolojik olarak kritik bir eşiğin aşıldığını söyleyebiliriz. Şunu da eklemeliyiz, Türkiye’deki tüm seçimlerde olduğu gibi, bu seçimlerin de galibini belirleyen AB-D emperyalizmi oldu. AB-D emperyalizmi, “düşünce ve dileklerini” (biz ona emirleri diyelim) peygamberi TÜSİAD aracılığı ile iletti. Bugüne kadar parababalarına en iyi şekilde hizmet eden Bay Recep ise kutsal kitabından satırlar okur gibi kendilerine iletilen emirleri aynen tekrarladı.
“Recep Tayyip Erdoğan her seçim sonrası alışılmış olan balkon konuşmasını yine eksik etmedi. Erdoğan, balkondan aşağıya seslenirken üç konuda özel bir çalışma yürüteceğinin sinyalini verdi.
Birincisi kaçınılmaz olarak ekonomi olacak. Erdoğan konuşmasının içeriğinde, “Türkiye olarak serbest piyasa ekonomisinden taviz ermeden kendi hedeflerimiz doğrultusunda oluşturduğumuz güçlü ekonomik programını dikkatle hayata geçireceğiz” diyerek reformlara kapıyı sonuna kadar araladı.
Erdoğan’ın ekonomi başlığının neredeyse TÜSİAD’ın seçim günü saat 17’de açıkladığı bildiriye kelime kelimesine benzemesi tesadüf değildir. TÜSİAD, “Serbest piyasa ilkelerinden taviz vermeden, düzenleyici kulların bağımsızlığını ve saydamlığını güçlendiren…” diye devam eden bildirisi Erdoğan’a sunulmuş yol haritası niteliği taşıyor. Bu anlamı ile depo baskınları, tanzim satış mekânları gibi bir anlamda seçim atraksiyonu olan hamleleri çok fazla göremeyeceğiz. Onun yerine giderek ağırlaşan ekonomik tablo karşısında önüne konulmuş raporlara çalışan bir Erdoğan görme ihtimali daha yüksek. Önümüzdeki günlerde Erdoğan’ın sağa sola çok efelenmeden başta ABD ve AB olmak üzere batıyla ilişkileri güçlendirme gayretine tanıklık edeceğiz.” [1]
İzlediği politikalarla Türkiye’yi yoksulluk cehennemine sürükleyen AKP’nin TÜSİAD’ın yazıp çizdiklerini aynen tekrarlamasının tesadüf değil bizce.
Her türden cemaatçilerin sık kullandığı kavramlardan biri olan “gönüllere girmek” kavramının kullanımı da, kaybın sayısal değil, psikolojik olduğunu da belirten başka bir unsur.
MUHALEFET HAZIR DEĞİLDİ
Meclis muhalefeti tarafına dönecek olursak, 31 Mart seçimleri öncesinde, meclis muhalefetinin seçmenleri cephesinde umutsuzluk ve dağınıklık yüksekti. Oysa AKP’nin oy kaybedeceği ya da yönetim birimi kaybedeceği anketlerden ve meydanda sığındıkları aciz “beka” söyleminden belli olmaktaydı. Diğer seçimlerin aksine, fırsatı değerlendiren Millet İttifakı, hazırlıklarını yapabildiği yerlerde seçimleri kazandı.
Açıklanan anketler, 2017 referandum sonuçları ve AKP’nin elindeki açıklanmayan anketler doğrultusunda, şu sonuçların çıkacağını tahmin etmekteydik.
İL | Kazanması Beklenen | Kazanan |
İSTANBUL | M.İ. | M.İ. |
ANKARA | M.İ. | M.İ. |
İZMİR | M.İ. | M.İ. |
ANTALYA | M.İ. | M.İ. |
BURSA | M.İ. | C.İ. |
ADANA | M.İ. | M.İ. |
MERSİN | M.İ. | M.İ. |
ESKİŞEHİR | M.İ. | M.İ. |
DENİZLİ | M.İ. | C.İ. |
BALIKESİR | M.İ. | C.İ. |
HATAY | M.İ. | M.İ. |
AYDIN | M.İ. | M.İ. |
TEKİRDAĞ | M.İ. | M.İ. |
GİRESUN | M.İ. | C.İ. |
MUĞLA | M.İ. | M.İ. |
EDİRNE | M.İ. | M.İ. |
KIRKLARELİ | M.İ. | M.İ. |
MANİSA | C.İ. | C.İ. |
KOCAELİ | C.İ. | C.İ. |
SAMSUN | C.İ. | C.İ. |
GAZİANTEP | C.İ. | C.İ. |
KONYA | C.İ. | C.İ. |
KAYSERİ | C.İ. | C.İ. |
ERZURUM | C.İ. | C.İ. |
ŞANLIURFA | C.İ. | C.İ. |
KAHRAMANMARAŞ | C.İ. | C.İ. |
ORDU | C.İ. | C.İ. |
MALATYA | C.İ. | C.İ. |
TRABZON | C.İ. | C.İ. |
DİYARBAKIR | HDP | HDP |
VAN | HDP | HDP |
MARDİN | HDP | HDP |
TUNCELİ İL MERKEZİ | HDP | TKP |
Geçmiş seçimlerden tecrübe ile, C.İ.’nin çok yerde seçim sonuçlarını değiştirebileceğini ve para ile anket yapan şirketlerden biri olduğunu düşündüğümüz ORC’nin seçim sonuçlarına yakın sonuçlar çıkabileceğini de, ihtiyat payı olarak düşünmekteydik. Yukarıdaki tabloda, resmi olmayan sonuçlara göre, 5 il dışında diğer illerin anket sonuçlarında önde olanlar tarafından kazanıldığını görmekteyiz.
Tahminlerin tutmadığı illeri değerlendirirsek;
- Bursa, yıllarca sağcı partilerin kazandığı bir yer olduğundan, CHP’nin kazanması sürprizinin gerçekleşmese de aranın bayağı kapandığını söyleyebiliriz. Mustafa Bozbey adaylığında, CHP oylarını 350.000 kadar arttırdı.
- Denizli, çekişmeli sayılabilecek bir seçim sonrası C.İ.’nin oldu (oy farkı %6,5)
- Balıkesir, 10.000 oy farkla M.İ. tarafından kaybedildi, fakat burada seçime yönelik itirazlar bulunmakta.
- Giresun, sadece 300 civarı oy ile C.İ.’nin oldu.
- Tunceli il merkezinde CHP’nin TKP’yi desteklemesi durumununda Maçoğlu’nun başkan olabileceği konuşulsa da, seçimi HDP’nin almasını bekleyenlerin sayısı az değildi.
Bununla beraber, CHP’nin kazandığı Bolu, Kırşehir, Bilecik gibi sürpriz kazanımlar ile MHP’ye yapılan ikram manasında il kazanımlarını tahmin etmek pek kolay değildi. Kürt illerinde Bitlis, Muş, Bingöl ve Şırnak’ta AKP’nn kazanmasının ise süregelen yıldırma ve uslandırma politikalarının payı olduğu söylenebilir. Bunların yanı sıra, aynı illerde kayyumların göz boyama faaliyetlerinde de bulunduğunu belirtmemiz gerek.
2018 İLE KARŞILAŞTIRMA
2018 genel seçimleri ile karşılaştırma amaçlı bazı rakamları paylaşalım (2019 yerel seçimleri il meclisleri sonuçları baz alınmıştır). Elde anket bazlı bir çalışma olanağımız bulunmasa da, geçmiş seçimlerle de karşılaştırarak bazı değerlendirmelerde bulunabileceğimizi düşünüyoruz.
- Genel seçimlerle kıyaslandığında, AKP’nin oyu yüzde 1,77 artarken, MHP’nin oyu yüzde 3,79 azaldı. M.İ.’de ise CHP’nin oyu 7,48 artarken İYİP’in oyları ise 2,51 azaldı. Saadet Partisindeki oy artışı ise yüzde 1,37. Diğer partilerin ve bağımsız adayların oyu ise toplamda yüzde 3,46 arttı.
- Çok tartışılan konudan başlayalım. CHP, HDP’ye verilen kemik oyları değil, 2015 seçimlerinden beri verdiği emanet oylarını geri aldı. 2014 Yerel Seçimlerinde BDP oyları ile aynı oranda oy alan HDP’nin “emanet oyları” CHP’ye geri dönmüş oldu. Ayrıca HDP’nin bir miktar oyunun AKP’ye kayarken (özellikle Kürt illerindeki artışa bakarsak, tahmini %2), dolayısıyla C.İ. ittifakından bir miktar M.İ.’ye oy akışı olduğunu da söyleyebiliriz (Yine tahmini %2). Yine CHP’nin oy kazanımlarında en az yüzde 2,5 İYİP oyu var ve bunun karşılığında DSP, Bağımsızlar, DP ve TKP tarafından oyları bölündü.
- AKP, SP ve BBP’ye kaybettiği oyları (yaklaşık %3) MHP’den derledi. Ayrıca HDP seçmeninden oy da aldılar (ya da yukarıdaki politika doğrultusunda söylersek, oy verdirdiler). Ekonomik kötüleşme, henüz sandığa hakkıyla yansımış durumda değil. AKP ve MHP oy kaybetse de , oyları BBP ve SP’ye dönmekte.
- HDP’nin ve MHP’nin oyunun düşmesinde, önemli bir pay olmasa da sandığa gitmeme ya da geçersiz oy verme durumu mevcut.
- “Evet Cephesi” ve “Hayır Cephesi” şeklinde baktığımızda, C.İ. + BBP’nin oy oranı %52, M.İ. + HDP + SP’nin oy oranı ise 48%. Yani yüzde 0,5 oranında bir farklılık var. Aslına bakarsak, C.İ.’nin oyları bir biçimde artmaya devam ediyor.
Verilen bu sonuçlar doğrultusunda şunları ekleyelim. AKP’nin seçimde sık sık dilinde olan “Beka” meselesi karşılık bulmadı. Yerel seçimlerde Kürt seçmen ve HDP’yi destekleyen “eski solcu” ya da “solcu” gruplar, zaten geleneksel olarak HDP’ye değil, CHP’ye oy vermektedir. AKP, bu söylediğine o kadar inanmadı ki, Esenyurt’ta kazanmak adına Kürt sorunu konusundaki tutumu istismar etmek için “isimsiz bildirilerle” sahtecilik yaptı. Fakat kendileri dışında, kimseyi kandıramadılar.
Yine 2017’de yapılan referandum haritasına baktığımızda, Denizli, Uşak, Balıkesir, Manisa, Zonguldak gibi Hayır cephesinin önde çıktığı yerlerin C.İ. tarafından alınmasını, M.İ. açısından eksi olarak yazabiliriz. İstanbul, Ankara, Bilecik gibi yerlerin alınması, ittifakın buralarda birarada olmayı sağladığını göstemekte. Aslında 2019’un gelişi, 2017’den belliydi. M.İ. en büyük eleştirilerin var olduğu sürece rağmen, gerilemesine rağmen, en azından belli bir noktada birarada durmayı başardı. Herkes C.İ.’nin çökmesini beklerken, ikircikli konum alan (her NATO’cu parti gibi) İYİP’in ittifaktaki asıl zayıf halka olduğu seçim sonuçlarında da sırıtmakta.
Muhalefetin umutsuz kesimi, AKP’nin oy kaybı yaşamayacağını beklemekteydi. Bizler sokaktaki yangını bilenler olarak, işten atılanların, EYT’lerin, KHK ile haksız olarak işten atılanların öfkesini sandıkta gösterebileceklerini düşündük. Seçime katılım oranı, 2018 genel seçimlerine oranla %3 oranında düştü. Yani sandık, seçimlerde umut olarak görüldü yine. Sokaktaki yangın, tam olarak parababaları partilerinden umut kesmeye yol açmadı dolayısıyla. Bununla beraber, AKP’nin başlıca kaybının, kendilerine göre önemsiz oy kaybı sayısından değil, kaybedilen belediyelerde olduğunu söylememiz gerekir.
24 Haziran’da kitlesini hayal kırıklığına uğratan CHP, 31 Mart’ta belediye başkanlarının özel çalışmaları ile birlikte en azından seçim sonrasında aynı hayal kırıklığını yaratmadı. Bu çalışmanın da tesadüf olmadığını, seçimlerden umudu kesmenin getireceği sakıncaların CHP’yi destekleyenlerce görüldüğü sonucunu çıkarabiliriz.
“SOL” AÇISINDAN YEREL SEÇİMLER
2019 Yerel Seçimlerinin en büyük eksiği, muhalefetsiz olmasıydı. Muhalefet derken, uysal, kabuledilebilir bir muhalefetten değil, parababaları iktidarını teşhir eden, sokaktaki insana umut veren muhalefetten bahsediyoruz. Maalesef, YSK’nın büyük bir ustalıkla(!) seçimlere sokmadığı HKP’nin eksikliği seçimde hissedildi.
Buna karşılık, sol grupların büyük kısmının HDP ve CHP’ye ilhakını gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. ÖDP, genel başkanını bir ilçeden aday gösterecek kadar “bağımsız”lığından vazgeçtiğini gösterirken, seçimlerde bağımsız aday gösteren TKH, KÖZ ve EHP ise önemli bir etkide bulunmadılar.
Seçimlere katılan sarı sendika yandaşı SİP (TKP) ise Tunceli il merkezi’nde SMF’nin adayına vitrin sponsorluğunda bulundu ve SMF’nin adayı Maçoğlu, Ovacık’tan sonra il merkezini yönetme fırsatı bulacak. Maçoğlu’na bu noktada kısa bir değerlendirme yapmayı ihtiyaç duyuyoruz.
Maçoğlu’nun olumlu etkisi, her türlü sağcı seçmenden duyulan sempati ve komünizme yönelik olumsuz etkinin tuzla buz oluşudur. Bu olumlu etkinin yadsınması mümkün değildir.
Ancak Maçoğlu, bilimsel sosyalizmin gereklerini yerine getiren bir tutum içerisinde midir? Bu konuda olumsuz cevap vermek zorundayız. Maçoğlu’nun uygulamaları sosyal demokrat bir ülkede dahi uygulanabilecek, günlük, belediyecilik olarak adlandırdığımız çözümlerdir. Tarımda tekniğin en üst düzeyde gelişmesi, kişiler arası eşitlik bilincinin gelişimi ve emperyalizmin çarklarını parçalamak adına merkezi mücadele görüş açısı yoktur. Dolayısıyla bu bilinç ile değerlendirilmeyen, şerh düşülmeyen bir Maçoğlu değerlendirmesi eksiktir bizce.
Yine SİP’i değerlendirirsek, hiç kuşkusuz ki SİP’in ilçe ve il belediye meclislerinde aldığı oylar, parababaları partisinden rahatsız, onlardan büyük oranda umudunu kesmiş bir kitlenin oylarıdır. SİP’i tanıyan ve bilenlerce onların donukluğuna, bitkinliğine bakılırsa da emanet olarak verilen oylardır. Zaten SİP, daha yayınladıkları ilk açıklamasında, kendilerinde değişen bir şey olmadığını da açığa çıkarmıştır. SİP, iktidarı ağzından düşürmeyip iktidardan da alabildiğine korkan, küçük bir CHP prototipidir. Dolayısıyla gelecek seçimlerde de yine oyları düşecektir.
Bir örnekle bu donukluğu açıklamak gerekirse, Cumhuriyet Gazetesi eski İzmir sorumlusu Serdar Kızık, Maçoğlu’nun mazbatasını alamaması üzerine SİP’in atıllığı üzerine değerlendirme yapıyor. Gerçekten de, Maçoğlu’nun mazbata hakkının gaspı üzerine saçma bir açıklama ile sürecin geçiştirilmesi, haklı bir itirazı gerektiriyor. Fakat SİP, kendi konumlarını güçlendirecek bu noktada cılız bir ses çıkartıyor.
Oysa konu şaşırtıcı değil. SİP, otorite megolomanı ve otorite düşmanı, Burjuva Sosyalizmi olarak hiçbir zaman kabuğundan dışarı çıkmayacak, oturduğu yerden kendisine oluşturduğu “psikolojik baraj”ları geçmeyi kâr görüp, onunla yetinecektir.
AKP’NİN ÇÖKÜŞÜ SÜRÜYOR
Seçimlerden önce hem E.İmamoğlu, hem de M.Yavaş’ın “saygıda kusur etmeyecekleri” çeşitli açıklamalarında dile getirildi. Belki birkaç il daha AKP tarafından alınmış olsa, AKP gelecek 4,5 seneyi rahat geçirebilirdi. Ancak AKP yönetiminde “yönetememe” belirtisi gösteren asıl konu, kitlenin moralinin bozulması oldu. AKP, kendi performans sistemine göre başarısızdı. [2] AKP’nin kitlede yarattığı güç algısı kırıldı. Halkımızın tabiri ile, karizması çizildi. 2015’te, meclis muhalefetinin dağınıklığından yararlanarak krizi aşmıştı bir önceki yenilgisinde. Metal yorgunluğu adı altında yine bu performans sistemine göre yapılan değişimler de krizi ötelemişti. Fakat bu defa farklı bir durumla karşı karşıya AKP. Çünkü;
Birincisi, belediyelerin ve dolayısıyla rantların kaybı var.
İkincisi, eski günlerdeki gibi, seçim rüşveti verilecek mal ve paranın bol olmaması, cephanenin tükenmesi söz konusu.
Çıkar amaçlı organize suç örgütü niteliği taşıyan AKP’nin tabanına bunun paniği başlamış durumda. Yoksa ne E.İmamoğlu, ne M.Yavaş saygıda kusur etmezdi. O kadar moralsizler ki, belediyeler eli ile besledikleri kapıkulları dışında YSK önlerinde seçimi “döndürmek” adına mücadele eden birileri yok. Orada olanlar da sinirli, öfkeli ve umutsuz.
Fakat bu durumda AKP’nin çöküşünü hızlandıracak bir meclis muhalefeti aramak hayal. Onu sadece meclis dışında, yığın örgütleri ve Öncü İşçi Sınıfı partisinde örgütlenmiş kitleler yenecektir. Yerel seçimlerden devrimcilere düşen pay, bu çelişkiden yararlanmaktır.
İstanbul Direniyor’dan Özgür
[1] Balkondan sarkanlar – Birgün Gazetesi
[2] AKP’nin performans sisteminin nasıl olduğu hakkında fikir almak için: Şirket Partileri ve Yığın Örgütleri – Türkiye Direniyor