Ukrayna Komünist Partisi Birinci Sekreteri Pyotr Simonenko, Küba’nın başkenti Havana’da Ekim ayında gerçekleşen 22.’si düzenlenen “Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri” toplantısında bir konuşma gerçekleştirdi. Ukrayna’daki operasyon hakkında Formel Sosyalist grupları eleştiren konuşmayı, Türkiye Direniyor okuyucularına çevirmeyi ve not etmeyi uygun gördük.
***
Sevgili yoldaşlar!
Ukrayna Komünist Partisi adına 22. Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı katılımcılarına içtenlikle hoş geldiniz diyorum. Yoldaşlarımızın ve benzer düşünen insanların, özünde gerici ve faşist olan, iktidardaki Neo-Nazi-oligarşik rejim tarafından siyasi zulüm, tutuklamalar ve fiziksel şiddete maruz kaldığı ülkemde yasadışı olarak yasaklanan partimiz adına.
Zor bir zamanda burada Özgürlük Adası’nda toplandık. Uluslararası emperyalizmin güçleri, açgözlü küreselcileri , dünyanın siyasi haritasını yeniden çizme, hammadde ve meta piyasaları mücadelesinde her türlü yöntemi kullanmakta ve aslında Üçüncü Dünya Savaşı’nın kışkırtıcıları olarak hareket etmektedir.Trajik olan, gerici güçlerin hedeflerine ulaşmak için Neo-Nazizm ve Neo-Faşizmi aktif olarak kullanmasıdır.
Uluslararası durumun analizi, emperyalizmin artan saldırganlığını ve iki alanda iç çelişkilerinin çarpıcı biçimde keskinleştiğini gösteriyor:
– İdeolojik – ABD liderliğindeki emperyalist Batı ile SSCB’nin çöküşünün ardından “kötülük imparatorluğu” olarak gördükleri Komünist Çin, Vietnam ve Küba arasında;
– Ve emperyalistler arası – ABD, hegemonyasını ve baskın rol oynadığı dünya düzenini korumaya çalışıyor.
ABD, Güneydoğu Asya’da yeni askeri bloklar kuruyor, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki gerilimi tırmandırıyor ve Rusya’ya karşı Ukrayna’yı, Çin’e karşı Tayvan’ı kullanarak saldırgan bir politika izliyor. Pelosi’nin Erivan’a provokatif ziyareti ve Ermenistan’a destek sözü vermesi, ister istemez Kafkasya’da Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki çatışmanın büyümesine yol açtı. Orta Asya’daki durum da endişe vericidir (Tacikistan ve Kırgızistan arasındaki son çatışma).
SSCB’nin dağılmasından sonra, eski Sovyet Ukrayna topraklarında neo-faşist bir devlet kurmaya girişen, bunun ana sponsorları ve bundan yararlananlar ABD ve İngiltere idi.
Ukrayna’ya dayattıkları reformlar, sermayenin toplum yaşamının tüm alanlarını denetim altına almasına ve çok uluslu şirketlerin ülkenin sosyo-ekonomik yaşamı üzerinde topyekûn denetimini sağlamasına sebep olmuş ve sonuç olarak en gerici güçlerin rejiminin, Şubat 2014’deki silahlı darbenin sayesinde, doğuş ve kuruluşunun maddi temelini oluşturmuştur: neo-faşistler ve organize suçla ittifak halindeki komprador burjuvazi.
Ukrayna’da tüm sosyalist kazanımları, ekonomik egemenliği yok etmeye ve toplumda derin bir lümpenleşmeye yol açan aracılar bu güçlerdi.
ABD, bu güçler yordamıyla kukla bürokratik bir iktidar yapısı oluşturabildi ve ülkeyi dışarıdan kontrol etti.
ABD, bu güçler yordamıyla Ukrayna’da anayasal hak ve özgürlüklerini savunan Donbass vatandaşlarına karşı kardeş katliamına dayalı bir iç savaş başlattı. ABD yönetici çevrelerinin kışkırtmasıyla, Donbass’daki iç savaşın Rusya’ya karşı bir savaşa dönüşmesini sağlayan bu güçlerdi.
İnsanlık aslında yeni bir dünya savaşına çoktan sürüklenmiştir. Pek çok trajik paralellikten birine dikkat çekmek istiyorum.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa, SSCB’ye karşı savaşta Hitler için çalışıyordu. Bugün ABD’nin çıkarları doğrultusunda hareket eden Avrupa, Ukrayna’daki faşizm yanlısı rejime silah sağlamakta ve onu finansal olarak güçlendirmektedir.
Bu politikanın devamı, kaçınılmaz olarak düşmanlık tiyatrosunun AB topraklarına yayılmasına yol açacaktır.
Başta Polonya, Macaristan, Romanya ve Baltık ülkeleri olmak üzere bazı yeni Avrupa ülkelerinin II. Dünya Savaşı sonrası sınırlarına geri dönmek adına agresif girişimleri ancak bu süreci hızlandıracaktır.
Romanya’nın eski Dışişleri Bakanı Marga kısa bir süre önce lafı dolandırmadan şunları söyledi: “Ukrayna doğal olmayan sınırlar içinde. Transkarpatya’yı Macaristan’a, Galiçya’yı Polonya’ya, Bukovina’yı Romanya’ya bırakmalı. Bunlar başka ülkelerin toprakları.”
ABD’li senatör Lindsey Graham alaycı bir tavırla, Ukrayna’nın Amerikan silahları sayesinde Rusya’yla son adamına kadar savaşacağını söyledi.
Ukrayna’da siviller, masum insanlar – yaşlılar, kadınlar ve çocuklar – ölüyor. Bu bir trajedi.
ABD ve NATO, Ukrayna’daki faşist rejimi desteklerken, eski ABD senatörü Richard Blake’in şu şekilde özetlediği bir politika izliyor: “Kaç Ukraynalının öldüğü umurumuzda değil. Kaç kadın, çocuk, sivil ve asker ölüyor, umurumuzda değil. Bu bir futbol maçı gibi ve kazanmak istiyoruz. Ukrayna barışçıl bir çözümünü kabul edemez. Barış kararını almak Washington’a kalmıştır, ama bu arada biz bu savaşı sürdürmek istiyoruz, son Ukraynalıya kadar savaşacağız.”
Savaş atmacalarının bu tür açıklamaları, bizim konumumuzu ve Ukraynalı komünistlerin geçen hafta İzmir’de dile getirdikleri uyarıları haklı çıkarıyor: Faşist bir saldırı tehdidi gerçektir, ABD ve NATO’nun Ukrayna topraklarında Ukrayna eliyle yürüttüğü savaş, yalnızca ABD emperyalistlerinin çıkarlarına hizmet etmektedir.
Milyarlarca dolar ölümcül silah ve mühimmatların üretimine akıtılıyor, İngiltere’nin yeni yetme Başbakanı Liz Truss nükleer silah kullanmaya hazır, çok sayıda NATO askeri Ukrayna ve Beyaz Rusya sınırlarında toplanmış durumda.
Emperyalistler, Zelenskiy’nin faşizm yanlısı rejiminin siyasi muhaliflerini acımasızca ortadan kaldırışına göz yumuyor. Özgür düşüncenin herhangi bir tezahürü, cezalandırıcı birimler tarafından bastırılıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda Oświęcim’de insanları diri diri yakan, Gernica ve Katyn katliamları düzenleyen Hitlerciler ve suç ortaklarının suçları yüceltiliyor.
Nazi ölüm kamplarının ocaklarındaki alevleri söndürmek için hayatlarını feda eden Sovyet askerlerinin anıtları ve mezarları yok ediliyor.
Bu sadece Ukrayna’da değil, tüm Avrupa’da oluyor. Nazi suçlularını taçlandıran gaddar ve doymak bilmez tanrı Molek zihinleri yiyip yutarak homo sapiensi (bilge adam) deli adama dönüştürüyor.
Nazi İmparatorluğu’nun bir benzerini yeniden yaratma süreci pratikte devam ediyor.
Bu “Reich /İmparatorluk”, çok uluslu sermaye, Amerikan ve İngiliz şirketleri tarafından beslenen prototipi gibi, ideolojisini “yerli” ırkın üstünlüğüne dayandırıyor. Bu nedenle, yerli halklara ilişkin yasa, Donbass, Kharkov, Odessa, Nikolayev, Kherson dahil olmak üzere Ukrayna topraklarının her zaman her yerinde yaşamış olan Rusları dışlamıştır. Nazi Almanyası’ndaki Yahudiler gibi. Milyonlarca insanın nasıl bir trajedi yaşadığını tarihten biliyoruz.
Yoldaşlar!
Ukrayna’da olup bitenler ışığında, her şeyden önce belirtmeliyim ki maalesef Komünist ve işçi Partileri arasında, ne Ukrayna’daki silahlı çatışmanın doğasına ilişkin ne de özel operasyonu destekleyen Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin konumu üzerine fikir birliği vardır.
Her askeri çatışmanın kendine özgü nitelikleri olduğundan, bir Marksistin ilk görevi, uygun bir değerlendirme ile çatışmanın sınıf yönelimli doğasını belirlemektir.
İnandığımız gibi, Donbass’ın Kiev rejimine karşı savaşı, ulusal bir kurtuluş mücadelesi, özünde, egemen faşist rejime karşı bir bağımsızlık savaşı, halkın Rusça anadilini konuşabilme ve ABD tarafından dayatılan Rus karşıtı rotayı izlememe hakkı için verilen bir mücadele olarak düşünülmelidir.
Bu nedenle, Marksist teori temelinde, Ukrayna’daki askeri çatışma, sadece emperyalist bir savaş olarak değerlendirilmemelidir, dahası, Rusya açısından da, ulusal güvenliğe yönelik bir dış tehdit ve faşizmle mücadele olarak değerlendirilmektedir.
Hepimiz, Donbass halk milislerinin, yabancı silahlarla donatılmış binlerce kişiden oluşan Ukrayna ordusuna direnemediğini, bu nedenle yenilgilerinin kaçınılmaz olarak, çoğu Rusya vatandaşı olan ve Rusça konuşan nüfusun tamamen yok olmasına yol açacağını anlıyoruz.
Amerikan ve NATO eğitmenlerinin komutasındaki binlerce Ukraynalı milliyetçiden oluşan ordu, cumhuriyetlerin sınırlarında toplanmış, ayrıntılı işgal planı Washington generalleri tarafından halihazırda geliştirilmişti. Hepsi emir bekliyordu.
Bundan dolayı, Rusya’nın, vatandaşlarını korumak ve ulusal güvenliği sağlamak için önleyici bir darbe indirmekten başka seçeneği yoktu.
Rusya Federasyonu Anayasası gereğince, saldırıya başka bir şekilde direnmek mümkün olmadığı için Başkan, Kanun’un öngördüğü önlemleri almıştır.
Ayrıca Minsk anlaşmaları çerçevesinde müzakere süreci, Washington ve NATO’nun planlarında Ukrayna’da barışın sağlanması öngörülmediği için ABD ve Avrupa Birliği’nin desteğiyle Kiev tarafından bilinçli bir biçimde sabote edilmiştir
Bu bağlamda, Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin konumu bize oldukça mantıklı görünüyor.
Modern emperyalizmin giderek gericileşen karakteri, işçi hareketinin gerilemesine ve komünist ve işçi partilerinin zayıflamasına yol açan çeşitli etkenlerin sonucudur.
Ukraynalı komünistler, eylemlerimizin taktiklerini geliştirirken ve başlıca mücadele alanlarını tanımlarken, dünyadaki modern güçler dengesinin faşizmi kullanan gericiliğin lehine döndüğü temelinde ilerlemek gerektiğine inanıyorlar.
Kukla rejimleri, Neo-Faşistleri ve Neo-Nazileri kullanarak işçi sınıfları içinde nifak tohumları eken emperyalizm, ülkelerin ve halkların sömürülmesini yoğunlaştırmakta ve halk demokrasisinin ve adil bir dünya düzeninin temellerini yok etmektedir.
Modern dünya eğilimleri ve süregiden ekonomik krizler ne yazık ki proleter enternasyonalizminin ilkelerinin devrimci potansiyelini azaltıyor ve işçi sınıflarının birliğini baltalıyor. Bu, savaşla geçinen ve savaşsız kendini hayal edemeyen özel bir “işçi” sınıfı zümresinin yaratıldığı, Ukrayna’da da oluyor.
ABD, İngiltere ve onların siyasi uşaklarının başlattığı yaptırım politikası kaçınılmaz olarak halkın yaşamını kötüleştirmekte, devletlerin ekonomik potansiyelini zayıflatmakta, işsizliği kışkırtmakta ve sonuç olarak toplumsal hoşnutsuzluğu artırmakta ve maalesef işçi hareketini parçalamaktadır. Dünya emperyalizmi, tüm bu olguları sınıf mücadelesinde bir silah olarak kullanmaktadır.
Bugün Avrupa’da ve aslında ABD’de ne görüyoruz? Fiyatlar ve vergiler defalarca arttı. Şirketler kapanıyor, insanlar gaz, elektrik ve su faturalarını alenen yakıyor, hükümetlerine karşı protesto eylemleri düzenleyerek diğer şeylerin yanı sıra yaptırım çılgınlığına ve Ukrayna’daki savaşa son verilmesini talep ediyor. Bütün bunlar, ekonominin, siyasetin militarizasyonuna ve medyanın nükleer savaş etrafındaki histerisinin arka planına karşı gerçekleşiyor.
Komünist ve işçi partilerinin insanların, ekonomik ve sosyal taleplerini siyasi mücadeleye yönlendirmeleri gerektiğine inanıyorum. Bu mücadele faşizm tehdidine ve onu doğuran sosyal sistemin, yani kapitalist sistemin değişmesine karşı verilecek mücadeledir.
Bugün ilerici güçler – bunu dürüstçe kabul etmeliyiz – insanların zihinleri için verilen bilişsel savaşı kaybediyorlar. Bunu kazanmak bizim görevimiz. Üçüncü Dünya Savaşı felaketini önlemek istiyorsak, tek yol budur.
Bu bağlamda, toplantımızın amaçları ve görevleri bağlamında ve dünyadaki durumu ve savaşın sona ermesi ve adil bir dünya düzeninin kurulması için mücadele etme gereğini göz önünde bulundurarak, biz, komünist ve işçi partilerinin, çabalarımızı aşağıdaki alanlara yoğunlaştırmamız gerektiğine inanıyorum:
– Neo-Faşizme ve Üçüncü Dünya Savaşı kışkırtıcılarına karşı mücadelede diğer ilerici güçlerle dayanışmamızın güçlendirilmesi
– Bugün Ukrayna’da neler olup bittiği, Avrupa’yı ve insanlığı ettiği nasıl tehdit ettiği hakkında doğru bir kamu bilgilendirme sistemi organize etmek
– Donbass’taki (2014-2022) iç savaşın, Ukrayna-Rusya savaşı gibi, Ukrayna’daki faşist rejimler tarafından, jeopolitik bir rakip olarak Rusya’nın parçalanması ve yok edilmesi için kuvvetli bir pozisyon oluşturmak amacıyla ABD’nin talebi ve çıkarları doğrultusunda kışkırtıldığını ve başlatıldığını insanlara anlatmak.
– Nazi ideolojisini yüceltmeye yönelik her türlü girişime karşı mücadeleyi hızlandırmak, İkinci Dünya Savaşı’nın gerçek tarihini restore etmek.
– Siyasi görüşlerinden bağımsız olarak Ukrayna’da barışçıl bir çözüm ve savaşın sona ermesi için ortaya çıkanları (ideolojik ilkelerimizden ödün vermeden) desteklemek. Bu tür politikacılar ve bu tür güçler her ülkede mevcuttur.
Ayrıca, ABD’nin ve müttefiklerinin Asya Pasifik Bölgesi’ndeki Çin’e karşı provokatif eylemlerini etkisiz hale getirmek için ulusal parlamentolar ve Avrupa Parlamentosu düzeyindeki her türlü çabayı dizginlemenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Ukrayna’daki savaşla, nükleer güçler Çin ve ABD’nin, olası bir doğrudan çatışması birleşirse, özellikle Rusya’nın “nükleer tehdidi” hakkındaki açıklamaların arka planına karşı, en kötü tahminler ne yazık ki gerçeğe dönüşebilir.
Sevgili yoldaşlar!
Ukrayna’da çok uluslu şirketler ve sadece Avrupa devletleri değil, Avrupa hükümetleri içindeki işbirlikçilerinin başlattığı, Washington önderliğindeki NATO’nun fiili bir tarafı olduğu (silah temini, mühimmat ve Ukrayna silahlı kuvvetlerinin eğitimi, askeri kampanyanın finanse edilmesi ve kontrol edilmesi) bu kardeş savaşını bitirme mücadelemiz, yalnızca bir adım ötede olan bir Üçüncü Dünya Savaşı’nı önleme mücadelesidir. Bunu önlemek için her şeyi yapmalıyız.
Bu uluslararası toplantıda katılımcılara seslenme ve “aydınlığın” “karanlığa” karşı zaferi olan zaferimize olan güvenimizi ifade etme fırsatı verildiği için bir kez daha teşekkür ederim.