Geçtiğimiz günlerde (7 Nisan 2019) bir haber programına katılan, eski asker ve şimdilerde ise Türkiye siyaseti hakkında yazılar yazan Erol Mütercimler, katıldığı bir programda “Eğer Türkiye bir İran gibi olacak diyorsanız, AKP’nin önünü ancak Türkiye Solu açar” ifadesini kullandı.
Açık bir şekilde, AKP diktatörlüğünü meclisteki sahte muhalif partilerinin deviremeyeceğine, gerçek anlamda Sol, Sosyalist partilerin lügatında asla vatan satıcılığı olmadığına, solun bu nedenle ayakta
kaldığına ve gericiliği bertaraf etmeye yönelik tek inandırıcı hareket, siyasi yapı olduğuna değinilmekte.
İran’ın nasıl bir şekilde gericiliğe teslim edildiği, İran’daki Marksist-Leninist TUDEH Partisi’nin, Hizbullahçılar ile birlikte liberalleri
ve sonra diğer grupları yok ettiği vurgulanarak, Hizbullahçıların İran’ı tek güç olarak yönetebilmesi ve kendi fikirlerinin dışında kimse ile münakaşa istemediği için beraber stratejik hamleler yaptığı Marksist-Leninist TUDEH’lilerin katledilmelerini istediği belirtildi. Süreç hızla başlar, 2 milyona yakın sosyalist öldürülür ve artık gerici bir İran din devleti dünyaya kendisini tanıtır.
Şimdi kendi ülkemizdeki “sol”un durumuna bakalım.
AKP faşizminin 2002’den bu yana ayakta kalması ve devrilememesinin nedeni Türkiye sahte soludur. Bizler, 1920 TKP’sinin ve 1954’deki Kıvılcımlı Ustamızın gerçek TKP’yi aratmaması için kurulan Vatan Partisinin devamcıları HKP’liler olarak, Türkiye sol ortamını bir araya getirmek için onca dil döktük, derleniş ile beraber partilerin sosyalizmden uzaklaşma göstergelerine karşı uyardık. Çağrımız çeşitli bahaneler ile geri çevrildi, tıpkı küçük burjuva devrimcilerimizin 1970’lerde yaptığı hatayı yeniden yaptılar ve ülkemizin gericileştirilmeye doğru gidişini görmezden gelmeye başladılar.
Türkiye’de 40’ı aşkın olmak üzere sosyalist partiler ve gençlik hareketi var. Peki bunlar ne işe yarar? Çoğu PKK’nın meclisteki ayağının peşine takılarak gerçek davalarını unutmuş, ruhunu ABD’ye peşkeş çekenlerin yanında siyaset yapmaktan çekinmemiştirler. Ülkemizdeki bu “sol” yapılanmalar, İngiltere emperyalistlerinin sömürü politikalarının sonucunda ülkemize dayattığı Sevr antlaşmasını imzalayan İstanbul Hükümeti’nin yeni devamcılarıdır. Yeni Sevrci Sahte Soldur yani. AKP’nin önünü kolaylıkla açacak bir “sol”.
Sahte TKP, İsmail Bilen ve Zeki Baştımar gibi devrimden kaçanların devamcıları olduğunu dile getiren günümüzdeki SİP gelenekli partiler de AKP faşizminin gericiliğe dair icraatlarının ilerleyişini durduracak bir güç olamayacaktır. Nedeni ise bizim tarafımızdan teoriksel olarak onları ele aldığımızda, hem gözle görülür bir şekilde, gayet net bir şekilde görülmekte. Lenin usta “Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz” der. Bugün SİP çevresi ne ele aldığı fikirlere açıklık getirebilmiş ne de bilimsel sosyalizmin savunuculuğu gereği tek bir işçi örgütlenmelerine öncülük edememiş, etmeye çalışsa da ellerine yüzlerine bulaştırarak işçilerle birlikte mücadele gerekliliğini başından beri özümsemeyerek sahte aydınlığa-küçük burjuva sosyalizmine daha çok bağlanmışlardır.
İşte Türkiye solunun genel durumu böyle maaleseftir ki…
Türkiye sol ortamı Lenin ustanın verdiği direktiflere uymamakta ısrarcı. Lenin Usta, kendi ülkenizin mevcut siyasi durumuna bakarak ve bu durumu en net şekilde analiz eden önder konumda olacak birini lideriniz olarak belirleyin der. Hikmet Kıvılcımlı Usta Türkiye’nin orjinalitesini en net şekilde kavramış ve açıklığa koymuş devrimci bir teorisyen-halk önderidir. Gerek Tarih tezleri gerek ise Türkiye’deki işçi sınıfının durumunu ve bu coğrafyada gerçekleşecek işçi sınıfı devriminin ne denli gelişeceğini ve bu gelişme sürecinde işçi sınıfı partisinin neler yapacağını, hangi yönde adımlar atacağını belirlemiş ve gerçekçi bir şekilde saptamıştır.
Yani bizler şeriatın ve gericiliğin önünü açmak istemiyorsak önce Kıvılcımlı Usta’mızın neden benimsenilmesi gerektiğini, tanıştığımız, ilişki kurduğumuz insanlara en anlaşılır bir biçimde anlatmamız gerekmekte. Bunu başaracağımız kanısında ise dava-yol arkadaşlarımızın en ufak bir tereddütü yoktur. Çünkü bizler haklıyız ve eninde sonunda gericiliği bertaraf edeceğiz, geçmişten aldığımız dersler ile…
Eğer biz, gerçek anlamda bilimsel sosyalistler, gericiliğe karşı boyun eğersek, halkımızın inanacakları-inanacağı kimse kalmayacaktır. Bu yüzden ülkemizdeki satılmışlar biliyorlar solun gücünü. Sol, eğer derlenmiş bir şekilde hareket etse başlarına ne tür bela geleceklerini en iyi onlar biliyorlar. Bu yüzdendir ki ülkemizde solun hızla ilerleyişini kesmek için ABD tarafından tam 2 kez darbe gerçekleştirildi. Solu “pısırıklaştırmaya” çalıştılar. 12 Mart 1971 faşist cuntası gencecik devrimcilerimizin hayatlarına mâl oldu. Kimileri darağacında idam edildi, kimileri çatışmalarda öldürülerek şehit edildi. 12 Eylül 1980 darbesi de ABD güdümlü bir şekilde tüm ilerici gruplarının önüne geçilmesi, 1960’da gerçekleştirilen politik devrimin demokratik kazanımların tamamen yok etmek için hayata geçirildi. Emperyalizm, ülkemize karabasan gibi yapıştı. Ve halen etkisi devam etmekte, gerek siyasetteki gerekse ekonomideki belirleyici gücünü en net şekilde görebiliriz.
Küreselleşmiş kapitalizme ve Ortaçağcı Faşist Dinci çetelere karşı savaşı örgütlemek, Türkiye halklarının kurtuluşuna doğru ilerleyişimizi en net biçimde dosta düşmana göstermektir. Bu savaşı örgütleyecek tek güçte Türkiye sol ortamıdır, bu ortam derleniş politikamızı er ya da geç kavrayacak ve proletarya partisini bizlerle beraber oluşturacaklardır.
Türkiye’de Proletarya partisinin oluşması demek, dinci çetelerin, sahte aydınların, iş adamlarının, sermayedarların ölümü demektir.
Bizler derleniş politikamızda ısrar ediyoruz ve Türkiye sol ortamını ve emekçi halkımızı mücadelemize çağırıyoruz. Bizim kurtuluşumuz, onların yok oluşudur.
Yaşasın halkların gericiliğe karşı örgütlü mücadelesi!
Ankara Direniyor’dan Eren