Türkiye’de katledilmeleri sonrasında Marksist-Leninist hatta tahriflerine rağmen tabulaştırılmış, eleştirilemez hale getirilmiş liderler vardır. Bunlardan biri hakkında, İbrahim Kaypakkaya hakkında daha önce görüşümüzü belirten bir yazı yayınladık. Bu yazıdan açık biçimde rahatsız olan TKP/ML’nin tekke müritleri (doğru adı ile “ABD-Çin ittifakının Finans-Kapitalist Partisi / Maocu Kaypakkayacı revizyonizm” olmalı. Çünkü ne TKP’yi, ne de Marksizm/Leninizmi sahiplenebilirler), proletarya sosyalizmi bayrağını 50 yıl onurla taşıyan Hikmet Kıvılcımlı üzerinden proletarya sosyalizmine saldırmaya devam ediyor.
Bu tekke müritleri, saldırıları sırasında yoldaşlarımızı aynı dedeleri Perinçekgiller gibi hedef göstermekten geri durmuyorlar. Bu şekilde kendilerince hedef gösteriyorlar, lakin biz bu ekiplerin geçmişten beridir böyle davrandığını bilmekteyiz. Daha önce 2012’de, bu grubun nasıl hak tanımaz ve komünist olma özelliklerinden yoksun olduğunu kanıtlayan bir olayı yaşamıştık.
Partizan-İşçi Köylü-Özgür Gelecek ile Kartal’da aramızda yaşanan olay üzerine
Tartışmamız sırasında, bu tekke müritlerinin yoldaşlarımız hakkındaki ithamı, aslında 1970 yılında doğan grupçuklar ortamının ithamı ile aynı: “12 Mart’ı selamlayan, 50 yıllık kaşarlanmış revizyonizm”… Benzer sözleri DHKP/C’nin Hollanda’da ölen önderi Dursun Karataş’tan başta olmak üzere çeşitli kişilerden ezber biçimde duymaya alıştık. Hala aynı safsatalara inanmaktalar kendileri ve bunları kusmaktalar.
Tekke müridinin ikinci ithamı ise, HKP Genel Başkanı Nurullah Ankut’un Kaypakkaya hakkında “meynetsiz, adi” ithamlarının kullanılmasıdır. Kaypakkaya’yı revizyonist hatta görsek dahi, böyle bir sözün yoldaş Nurullah Ankut tarafından söylenmediği, dijital ortamdaki kitaplarında görülebilir. Tümü yayınlanmıştır ve bulmak zor değildir.
Tekke müritlerinin üçüncü ithamı ise, onları Perinçek’in öğrencileri olarak kabul ettiğimiz için bize kızmaları ve küfür etmeleridir. Skolastik pisliği yiyişte birinciliğe doğru ilerleyen bu ekibin (bu konuda birinci MLKP’dir) görüşümüzde tahrif ettiği noktaları yine belirteceğiz.
Tekke müritlerinin bir de kuyruğuna basılan bir konu var. Geçtiğimiz hafta ABD’nin işgali altındaki topraklarda ölen Nubar Ozanyan ile ilgili sorgulamalardan dolayı rahatsız olup, her zamanki ezberleri ile “şovenistlikle” suçlamakta bizleri. Halbuki sorduğumuz soru çok basitti, 1992’de Ermenistan burjuva hükümeti, Azeri çocuklarını Karabağ’da katlederken “yanılmaz yüce komutan” Nubar Ozanyan ve TİKKO bu bölgede ne yapıyordu? Bu sorgulamaya karşılık BDT’yi savunan, burjuva laiki Haydar Aliyev’in iktidarı hakkında “şeriatçıdan bozma” demekten başka bir iş göremediler kendileri. Bu konudaki sorgulamayı bilgi eksiğimizden dolayı konu edinmeyeceğiz. Gelecekte bu konuda nasıl iş gördükleri ortaya çıkacaktır.
Dolayısıyla bu ekiplerin çeşitli alanlardaki iftira ve karalamalarına mümkün ise son defa, çok da baş ağrıtmadan cevap vermeyi diliyoruz.
Öncelikle, bu eleştirilerin yapıldığı başlık, Mustafa Kemal’in devrimciler açısından niteliğinden bahsetmekteydi. Çok sayıda kişi, Halkın Kurtuluş Partisi’nin bilimsel sosyalist bakış açısına yakın görüşler sundu. Bunun üzerine Maocu tekkesinin müritleri, Kaypakkaya aforizması ve “Kemalizm faşizmdir” sözünden başka bir şey paylaşma ihtiyacı duymadılar.
Bu tartışmaların ardından, Maocu tekkenin sempatizanlarından birinin HKP hakkında başlattığı küfür ve karalama sonucunda bir polemik yaşandı. Bu polemikte bize yukarıda bahsettiğimiz yaftalarla saldıran emperyalizmin gönüllü “Kara Gücü” savaşçılarına, ithamları hakkında şu cevapları verdik.
1- Ustamız Hikmet Kıvılcımlı, hiçbir zaman 12 Mart faşist darbesini savunmadığı gibi, bu darbe sırasında hakkında yakalama emri çıkartılmıştır. Sosyalist Gazetesi’nde kendi imzası ile yayınlanan “Ordu Kılıcını Attı” başlıklı bildiri, içeriği okunmadan sadece başlığı ile yargılanan, olayla ilgili herhangi bir iddiada bulunmayan bir yazı. Bu süreçte gerçekleşmesi beklenen “9 Mart ekibi”nin tasfiyesi, sonradan ortaya çıktığı gibi gerçekleşmiş ve Kıvılcımlı bu harekatın başarıyla gerçekleşmesi konusunda bilgisi bulunmadan, olacakları öngören bir yazı kaleme almıştır.
Bu yazıdan sonra, Perinçek’in başında bulunduğu TİİKP, henüz İbrahim Kaypakkaya’nın ekibi ile kopuşmasının yaşanmadığı o günlerde, Kıvılcımlı’ya mesnetsiz iddialarda bulunup kara çalmıştır. Kaypakkaya ve sonradan TİİKP’den ayrılacak ekip de aynı koroya katılmışlardır. Doğu Perinçek’in yazdığı şu satırları, başlığını değiştirip Kaypakkaya yazdı desek, itiraz edecek olan var mıdır?
Kıvılcımlı’nın Burjuva Ordu ve Devlet Teorisinin Eleştirisi – Doğu Perinçek
Hep söylediğimiz gibi, TİİKP ve SP dönemleri söylemlerde, TKP/ML ile hiçbir görüş farkı yoktur. Kaypakkaya TKP/ML’yi kuruluşa doğru yönelen gruplaşma sürecinde aldığı bilgilerde Perinçek ile sadece tek bir ilkesel sorunda uzlaşmamıştır, bu ise ordusuz devrim anlamına gelen gerilla hareketi fikridir.
Kısacası Hikmet Kıvılcımlı’nın ordu gençliği üzerine özgün fikirleri, Tarih Devrim Sosyalizm ve Osmanlı Tarihinin Maddesi gibi ciltler tutan kitaplarda yayınlanmış ve bu iki grupçuk önderi, bunları okumadan Kıvılcımlı’ya kara çalmışlardır. Hatta güncel olarak şöyle bir durum da mevcut, TKP/ML sempatizanı yayınevleri, hazırladıkları Osmanlı ile ilgili kitabı “konu üzerine ilk” diyerek okuyuculara sunmaktadır, kalpazanlığın bu kadarı! Aynı kitapta Kıvılcımlı’dan alıntı yapıyorsunuz, o ne olacak peki?
Kendileri hakkındaki bu benzerliği ve Perinçek’in babalığı üzerine görüşlerle ilgili şu yazılarda detaylı okuma yapılabilir.
İşte Sevr’ci (BOP’çu) Soytarı Sahte Sol’un Kart Babası – Nurullah Ankut
2- Bu arkadaşlara göre HKP tekke mantığı ile bakmaktadır Perinçek ile Kaypakkaya arasındaki ilişkiye. Hayır! HKP’liler tabii ki farkındadır arada gelişen farkın, biraz araştırılsa HKP’nin Le-Ya yayınlarından çıkan İki Lider, İki Örnek kitabından Kaypakkaya’nın polis ifadesi (daha doğrusu olumlu olarak tek bir kişiyi teşhir etmemesi) ile Perinçek’in tüm aile fertleri dahil herkesi anlatması arasındaki farkı bilmektedir. Yine Perinçek’in TİKP ve İP dönemindeki Finans-Kapital ideolojisi savunuculuğunun farkındadır HKP. HKP dolayısıyla Kaypakkaya’nın şahsına hiçbir harekette bulunmadığı gibi, 1990’lı yıllarda, sırf polise karşı tavrı sebebiyle Kaypakkaya’yı saygı ile andığını belirtmektedir. Çünkü onlara göre “revizyonist” olan Kıvılcımlı, 22,5 sene boyunca hapiste yattığında en büyük erdem saydığı şey, poliste direnmektir. Ancak bu durum, Kaypakkaya’nın Perinçek’in öğrencisi olduğu gerçeğini hiçbir şekilde değiştiremez. Zehri almıştır bir defa…
3- ÇKP’nin NATO’cu tututmu dolayısıyla SSCB düşmanı bir tavır alan, revizyonist yönetime karşı tutumu tüm proletarya yurdunun varlığına düşmanlığa çeviren bu ekiplerin geliştirdikleri siyasetler de 1992’deki PKK-SP uyumsuzluğuna kadar birbiri ile paralellik göstermektedir (TİKP dönemi dahil). Bu çok zeki arkadaşlar, 1995’teki kopuşmayı ve eleştirileri kaynak gösteriyorlar. Biz ise 1992’de Perinçek’in peşinden gidilen 1 Mayıs’tan bahsediyoruz. Sanırız sayı sayma becerileri körelmiş bu arkadaşların.
Birkaç örnekle, her iki ekibin emperyalist cephede ÇKP’den aldıkları ezber doğrultusunda nasıl hareket ettiğini görelim.
1- Mao’nun NATO ve AB savunusu dolayısıyla, hem o zamanın TİİKP’i, hem de TKP/ML ve diğer Maocu ekipler, SSCB’yi sosyal emperyalist ilan ederek bu iki emperyalist kurumu olumlamışlardır.
2- Kübalı devrimcilerin dayanışmada bulunduğu, komünist ülkelerin desteklediği Afrika Ulusal Kurtuluş Savaşlarında ABD’nin desteklediği UNITA, dolayısıyla bu iki grupçuk tarafından desteklenmiştir.
3- Afganistan’da demokratik halk devrimi gerçekleştiren Necibullah yoldaşa karşı mücahitlerle ittifaka giden “Maocu gerillalar” her iki ekip tarafından savunulmuştur. Şimdi bu ülkede o şeriatçıların kurduğu düzen egemen…
Bu üç konu ile ilgili Derleniş Yayınları’ndan çıkan “İki Süper Oportünizm” kitabını okuyabilirsiniz.
1992’de SP’nin PKK ile arasının bozulması sonrasında, PKK’ya hizmet edecek örgüt arayışı sırasında en ön sırayı kapıveren MLKP’nin yediği nimetleri kıskanan TKP/ML, daha önce devrimci katliamlarından dolayı 2005’te eleştirdiği PKK’nın yandaşı olmak için şehitlerini hiçe saymıştır (tıpkı EMEP, Devrimci Parti, SYKP gibi). Sanki kendileri gerçekleri bilmiyormuş gibi, Kürt Burjuva Hareketinin artık teşhir olan şovenizmi ve ırkçılığını vurguladığımızda bize tekrar tekrar bilindik ezberler ile saldıran bu ekibin ne kadar tutarlı olabileceğini, okuyucunun gönlüne bırakıyoruz.
Ek: Söz konusu tartışmanın kaynakları, tartışma yapılan kişiler, kapalı bir ağda yapıldığından dolayı gösterilmemiştir.
Tarihsel Maddecilik Portalı