Başlamadan önce, konu üzerine V.Lenin’in “Devlet ve Devrim” kitabının okunmasını önermekteyiz. Çünkü Lenin’in bu konu üzerine değerli çabasının atlanmaması gerektiğini düşünüyoruz.
Konumuz, proletarya diktatörlüğü… Yani işçi sınıfı ve onun yanında yer alan tabakaların (yani ulusun büyük kısmı) tek bir parti altına toplanarak, sömürücü zümre ve tabakaları (yani ulusun bir avuç sömürücü kesimi) baskı altına alma ve söndürme çalışması… Bu özgün kavram, maalesef layığı ile kavranamamakta günümüzde. Dolayısıyla kavrayabildiğimiz kadarıyla açıklama ihtiyacı duyduk.
1- Öncelikle, konu ile alakasından dolayı partinin bir tanımını yapalım. Modern üretim sektöründe çalışan arkadaşların çabucak kavrayacağı gibi, parti kelimesinin Türkçe’deki karşılıklarından biri “bölük”tür. Askerlikte de bol bol kullanılan “bölük”… Farsçası ise “parça”, Arapça’da ise “kısım” olarak karşılık bulmakta. Her iki kelime de farklı anlamlarda Türkçe’de kullanılmakta. Günümzde bölük kelimesini tam olarak karşılayan “company” kelimesi olsa da, kelimenin geçmişte kullanım şekli parti (part) kelimesinin anlamına daha yakın bulunmaktadır.
Bu açıklamayı şu yüzden yaptık, parti dediğimizde, toplumdaki bir bölüğü temsil ettiğinin kavranılması bakımından… Toplumlar sınıflara, zümrelere, tabakalara (yani bölüklere) ayrılır. Dolayısıyla her tabakanın bir bölüğü (partisi, parçası, kısmı) olduğunu söyleyebiliriz. Tam tersi de söylenebilir, bir partinin bir tabakayı temsil ettiği söylenebilir.
Bir örnekle perçinleyelim: “Cumhuriyet Halk Bölüğü”, “Halkların Demokratik Bölüğü”… İtici geliyor kulağınıza, bununla beraber bölük denilince siyasete uzak insanın aklında daha fazlasının canlanacağına eminim.
Ayrıca
– Zümre: Bir sınıfın hiyerarşik olarak en imtiyazlı bölüğü (burjuvazi içindeki finans-kapital ya da işçi sınıfındaki sendika ağaları)
– Tabaka: İki ayrı sınıfın da özelliklerini barındıran, kendi içinde basamaklaşmaya uğramış topluluklar. Bir de antika çağda sınıf özelliğine sahip, ancak bugün o özelliğini yitirmiş olan topluluklar için de kullanılabilir (gençlik, köylülük, aydın, esnaf, tefeci vb.)
2- Dolayısıyla bir komünist grup da, işçi sınıfını oluşturan ve ya da ona yakın özellikler taşıyan tabakaların çıkarları doğrultusunda hareket etme iddiasındaki bölüktür. Toplumun diğer tabakalarından, zümrelerinden ayrı olarak hareket etmekte olduğu için farklı bir bölük olarak kendisini gruplar.
İşçi sınıfını tamamı ile temsil eden bölük ise “Proletarya Partisi” olarak anılan, bir sınıfın çıkarlarını bütüncül olarak temsil eden bölüktür.
İşte proletarya diktatörlüğü de işçi sınıfı ve müttefiki olan tüm tabakaların, zümrelerin çıkarlarını temsil eden bölüğün tekli iktidarıdır. Demokrasi denmemesinin sebebi, diğer sınıf olan burjuvazinin kendisini temsil hakkının elinden alınmasıdır. Ancak Lenin’in kitabında göreceğiniz gibi proletarya diktatörlüğü, aynı zamanda proletarya demokrasisidir. Çünkü çoğunluğun, azınlığa karşı baskı aracıdır ve şekil olarak değil, çoğunluğu temsil etmesi bakımından demokratiktir, gerçek demokrasidir.
Tüm tabakalar ve zümreler, üretim araçları üzerindeki mülkiyetlerinden dolayı, çıkarları doğrultusunda proleterya partisinin içinde, ayrı bir grup (fraksiyon) kurmadan temsil edilirler. Bu da modern bir partinin şartıdır, tıpkı partideki gibi toplumda da örgütlülüğün, kolektif karar alma süreçlerinin dinamizmi yayılmaya çalışılır. SSCB kurulduktan sonraki neredeyse tüm savaşımlar, çeşitli zümre ve tabakaların çıkar kavgalarından başka bir şey değildir.
İşte parti meselesi burada çatallaşır. Trotskist grupçuluğa göre bir proletarya partisinde diğer tabaka ve zümreler kendilerini temsil edebilirler (Fraksiyon). Stalin’in uygulamasına göre ise parti içindeki tabaka ve zümreler ikna yöntemi yerine baskıyla, zorla proletarya çıkarlarına tabî kılınır. Bu sebeple farklı tabaka ve zümrelerden gelen çok sayıda Bolşevik, tasfiye edilir. Ne tesadüf ki, maalesef bu tasfiyeler de başka tabaka ve zümrelerden kişilerin parti(bölük) tepesine tırmanmasına yol açar.
Dolayısıyla tek partinin demokrasisi, artık toplumun bölüklerini birleştirmek ve bölükleri ortadan kaldırmak için uğraşır. Dolayısıyla diğer tabaka ve zümrelerin çıkarları uğruna karşı-devrime kayacağı yapılara izin verilmez. Ancak SSCB deneyiminde görüldüğü gibi, bu uygulama çok ince bir iştir ve beraberinde kapitalist sistemin tüm kirlerini sıçratmaya hazırdır.
3- Kapitalist sistemde birden fazla parti varken, sosyalist sistemde tek partinin olma sebebi budur. Kapitalist sistemdeki çok sayıda tek parti iktidarı, burjuvazinin diktatörlüğünün bazı noktalarda geriye düşmesi sebebiyle içindeki zümre ve tabakalara parti açma izninde bulunmak zorunda kalmıştır. Çünkü burjuvazi azınlıktır ve iktidarda kalmak için diğer tabaka ve zümreleri yedeklemek zorundadır. Bir ülkede aynı amaç için farklı partilerin bulunması bundandır. Bir bakarsınız, çıkarları için bu bölükler kavgalara tutuşur. Bir bakmışsınız, çıkarları ortaklaşınca koalisyona giderler. Proletarya diktatörlüğü, bu samimiyetsizliğin, ilkesizliğin ortadan kalkmış halidir.
4- Proletarya Diktatörlüğü, hızlı, ucuz ve güvenilir seçimler sistemidir. Hani denir ya “gerçek sosyalizm bu değil”, işte olmamasının tek sebebi belki de budur. Bir görevli, kıdemliliği, tecrübesi ne olursa olsun:
a- geri çağrılabilirdir,
b- seçilebilirdir,
c- aldığı maddi destek ortalama işçi ücretinden fazla olamaz,
d- kulis siyaseti değil, komitelerde uygulamaya koyma ve denetlenebilir olma siyasetidir,
e- basit muhasebe işlemleri dışında görevliye ihtiyaç yoktur.
Sırf üçüncü seçenek bile, koskoca ülkenin bürokratik masraflarını ortadan kaldıracak ve bir görevliyi çalışmak için mental olarak güdecektir. Dördüncü madde ise siyasette “kaşarlanmış” meclis ağalarını tarihe karıştıracaktır.
5- Özellikle Avusturya okulu takipçisi, seçim zamanlarında ortaya pıtrak gibi çıkan soytarı liberaller, sosyalizmin demokratik olmadığına dair laf ebeliği yaparlar. Çok basit bir soru: Siz iş yerinizde yöneticinizi, daha da abartırsak yönetim kurulunu seçebiliyor musunuz? Ama mecliste seçmeniz için sandıklara “tıpış tıpış” gidiyorsunuz. Son yılların en büyük afyonu olan “ekmek parası” kazandığınız iş yerlerinizde yönetici seçememeniz, onların ağzından çıkan tek bir cümle ile kovulmanız antika bir uygulama değil midir?
İşte proletarya diktatörlüğünde tüm yöneticiler çalışanların içinden çıkabilir ve geri çağrılabilir olacak. Liberaller bunu sunabilir mi sizlere? Haşa, onların sıfatı “jirodendir” sadece, öz olarak her zaman tepeden inmecidirler.
6- Sonunda, bölüksüz hale gelen toplumda (komünizm), bölüğe ihtiyaç kalmaz. Bölük, düşman sınıfı ortadan kaldırınca, tıpkı baskı aracı gibi söner, ona ihtiyaç kalmaz. Yerini herkesin çıkarını temsil eden komünlere terk eder. Tabii bunun sağlanması, günümüz insanların davranış ve gidişine bakınca yıllar sürecek gözüküyor.
7- İnsanlara sosyalizmi anlatırken kusursuz, hatasız, değişime ihtiyacı olmayan bir sistem algısı yaratılıyor. İnsanlar da bu sistemden kusursuz, hatasız bir çözüm bekliyor. Yöntemlerin uygulaması her tecrübe ile birlikte değişir, dolayısıyla bu anlayış yerine şu yukarıda çizilen hattı (ilkeleri) terk eden tüm sosyalizm uygulamaları, sosyalist olarak kabul edilmemelidir. Çünkü sosyalizmin özü budur.
Örneğin, çözüm olarak proletaryanın çeşitli tabakalarında farklılaşma olduğu, üretim güçlerinin şekil değiştirdiği belirtiliyor. Dolayısıyla adı konulmasa da prensiplerde birleşmemiş, fraksyionlara ayrılmış birliklerde örgütlenme savunuluyor. Ancak marifet bu tür hareketlerde değildir, asıl sanat olan nitelikleri farklılaşan zümre ve tabakaların çıkarları ile işçi sınıfının çıkarlarının ortak taraflarını yürütmek ve bu çıkarları ortaklaştırmaktır.
Yani aklı ufak da olsa kâr elde etmek olan küçük burjuvanın havadaki ayaklarını yere bastırmaktır, kâra olan ihtiyacını olanaklarla birlikte kısmak ve nitelik olarak proletaryaya yaklaştırmaktır. Bu ise bir ikna meselesidir, çünkü müttefik ile yapılan kavga, yeni bir sınıf çelişkisi oluşturur. Maalesef SSCB’de dikkat edilmeyen bu oldu.
Bir deney daha yaşayacaktır dünyamız, bunun şartları olgunlaşıyor, gelişiyor. Dünya, Marksizm-Leninizmi çağırıyor.
Tarihsel Maddecilik Portalı