Muğla’nın Yatağan ilçesinden kalkıp geldiler Ankara’ya. Ceplerindeki paradan, aileleri ile birlikte geçirebilecek zamandan, hatta hayatlarından vazgeçip geldiler. Tek bir istekleri vardı, ölmemek. Santrallerinin özelleştirilmesi, maliyetlerin düşürülmesi için ücretlerin, güvencelerin, tedbirlerin düşmesi onlar için ölümden başka bir şey değildi.
Bu uğurda gerek polisin biber gazına, TOMA’sının suyuna ve copa maruz kaldılar, gerekse kapalı kapılarla karşı karşıya kaldılar, gerek üşüdüler, gerek uykusuz kaldılar… Hepsi Türkiye’nin tüm kamu işçilerinin özelleştirme cehennemine çekilmesine engel olmak için onurlu bir direnişti.
İşte böyle bir azmin göstergesi olarak, Türk-İş binasını işgal etmişlerdi bir kaç gün önce. “Kendilerini temsil eden” Türk-İş’in ve ona bağlı sendikaların yeterli çalışmayı yapmadıklarını düşünüyorlardı. Birden “Tekel Havası” oluştu Ankara’nın göbeğinde, işçiler polis barikatlarına yürüyor, özelleştirme idaresine yürüyor, seslerini duyurmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.
Mücadelenin “kağıt üzerindeki” tarafında, şimdilik istediklerini alamadı Yatağan Termik Santrali işçileri. 1,1 milyar dolara Elsan Elektrik adlı bir akbaba, santralleri satın aldı. Hem de öyle “rövodans” gibi ortaçağdan kalma bir çapulculukla değil, bütün bir şekilde midesine atarak, en aç gözlü biçimde “tüm varlıkları” satın aldı. Devlet, işçilerin taleplerini umursamadı bile, her zaman yaptığı gibi.
Dün, işçi sınıfı tarihinin dayanışma ve mücadele tarihine altın harflerle yazılan, mücadele etmenin asıl kazanç olduğunu dosta düşmana gösteren gündü. İşçiler, doğrusu, yanlışıyla ama en önemlisi tüm azimleriyle özelleştirmeye karşı “öbür dünyada dahi olsa” mücadele edeceklerini ilan etmişlerdi bir kere. Milas’dan, Samsun’dan, Yatağan’dan gelen işçiler, hep beraber direndiler, hep beraber kızdılar, hep beraber yüklendiler barikatlara.
Şimdi bu ateşi tüm bir ülkeye yaymak zamanı. Yaşasın Yatağan işçisinin onurlu direnişi!