Nepal, iki ayrı komünist partinin koalisyonunun iktidarda olduğu bir ülke(bir de Federalist Sosyalist Forum adında bir parti de koalisyona ortaklık etmekte). Uzun süre monarşi ile yönetilen ülkede uzun süredir cumhuriyetin kurulması için mücadele veriliyor.
İktidardaki iki parti, Nepal Komünist Partisi (Birleşik Marksist-Leninist) ve Nepal Komünist Partisi (Maoist Merkez) 7 Aralık 2017’de gerçekleşen seçimlerin ardından söz verdikleri gibi, 1 Nisan 2018 tarihinde birleşme hazırlıklarını tamamladıklarını açıkladılar.
İki örgüt, Nepal’deki iktidarın niteliği üzerine farklı görüşleri bulunduğundan yıllarca ayrı durmaktaydı. NKP (BML) cumhuriyetin kurulması gerektiğini savunurken, NKP (MM) ise parlamenter demokrasiyi reddettiğini açıklıyordu. Bu farkın yanı sıra, NKP (BML) Uluslararası Komünist ve İşçi Partileri Toplantısı üyesiyken (bu hareketin Türkiye’deki temsilcisi Yeni Sahte TKP), NKP (MM) ise Devrimci Enternasyonalist Hareket üyesi (bu hareketin Türkiye’deki temsilcisi TKP/ML, Partizan grubu).
Komünist örgütlerin beraber hareket edememesinin sonucu olarak, 2015 anayasası Nepal Finans-Kapitali ve Tefeci-Bezirganlığı’nın güdümünde hazırlanarak, iktidarı ele geçirme şansı heba edilmişti.
İki partinin birleşmesi, bir derleniş olarak değerlendirilebilir mi? Partilerin ortak açıklamasını görelim öncelikle…
“Üst düzey NKP-BML lideri Madhav Kumar başkanlığındaki sol ittifakın görevi olan “BML ve NKP (MM) arasındaki birleşme için siyasi belge” tamamlandı. Birleşme konusunda bir araya getirilen 42 sayfalık yeni belge, partiye rehberlik edecek.
Belge, sosyalizmi barışçıl bir şekilde gerçekleştiren stratejik bir çizgiyi çizerken, Marksizm-Leninizm yeni partinin yol göstericisi olacaktır. Liderler, pazartesi günü bir araya gelmesi beklenen parti birleşme koordinasyon komitesine belgenin sunulacağını söyledi.”
2015 yenilgisinin edindirdiği tecrübenin ardından, tabanın yoğun isteği üzerine gerçekleşen birleşme için, açıklamadan tespit ettiğimiz kadarıyla, Nepal’in sorunlarını çözmek konusundaki ilkesel ortaklıklar bu 42 sayfalık belgede toplanmakta. Proletarya partisi olarak tek vücut olma konusunda, yani grup (fraksiyon) ilkelliğini sonlandırmak konusunda bu sürecin sonuçlarını görmeyi, partilerin birleşmesini ısrarla isteyen tabanın hakemliğini kabul etmek durumundalar. Bu süreç içinde diğer komünist ve sosyalist gruplara da birleşme için çağrıda bulunmaktalar.
Ancak partinin ufkunda henüz proletarya diktatörlüğü bulunmamakta. Mesele tam da bu noktada çatallaşıyor aslında. “Sosyalizmi barışçıl bir şekilde gerçekleştiren stratejik bir çizgiyi çizerken” cümlesinin ne anlama geldiğini, Nepal’in kendisine ve dünyadaki pratiklere bakarak açıklayalım.
NKP (MM), Mao’nun komünizme katkısı olarak kattığı kırlardan şehirleri askeri yöntemle kuşatmayı uygulayarak belli bir noktaya geldi. Nepal öznelinde uygun olan yöntem, mesele iktidarı ele geçirmeye geldiğinde kitleleri Finans-Kapital ve Tefeci-Bezirgan partileri tasfiye etmeye ikna edemedi. Bununla beraber, iki komünist grup da tasfiye edebileceklerine inanmadılar. Dünya üzerinde esen ikili iktidar (parlamentoda hem burjuva hem de işçi sınıfı partisinin yer alması durumu) rüzgarı, Nepal komünistlerini de hataya sürükledi.
Olumsuz süreç, kitlenin içinde proletarya diktatörlüğünü kurmaya olan inancı da, bilinci de geriye düşürdü. Dolayısıyla iki partinin birleşmesi sonrasında ikili iktidar durumunu koruyacaklarını açıklamalarının birinci sebebi, kendi düşüncelerine göre kitleleri hazırlamak (komiteler kurmak, örgütlemek ve zaman kazanmak), ikincisi ise Dünya üzerinde esen gericilik rüzgarlarından dolayı Çin Komünist Partisi’nin komünizm içine sokuşturduğu düşüncelerin etkisi içinde olmaktır (bunun yansımalarını özellikle Küba’da çok net görüyoruz). Çin Komünist Partisi, revizyonist düşünceleri ile maalesef çok sayıda komünist partiye günümüzde etki etmekte. Nepal komünistleri de bundan bağımsız kalmak için uğraşsa da pek uzağa gittikleri söylenemez, hele ki Çin komşu ülke olmuşken…
Komünistler, bu süreçte yolsuzlukları sona erdirmeyi, Nepal’in yoksul ülkeler arasından çıkmasını ve komşu ülkeler Çin ve Hindistan’ın teknolojik yatırımlarını arttırarak ağır sanayi sorunun çözülmesini öne sürüyorlar. Feodal kalıntıların yıllarca biriktirdiği pisliği ortadan kaldırmanın zaman alacağı ortada olmakla beraber, sorunlar ne kadar halkın lehine çözülürse komünistlerin iktidarda kalma olasılığının artacağı ortada. Yine de en büyük kaygı, iki partinin burjuva sosyalizmi çıkarları dolayısıyla birleşmiş olma ve kitleleri yeniden hayal kırıklığına uğratmaları ihtimalidir. Her iki partinin uluslararası ilişkileri, maalesef bu ihitmali güçlendirmekte. Yine de kitlenin kendi eylemi öğrenmesi sonucunda hatalardan sakınılabileceğini söylemek de yanlış olmaz.