- Marksizm-Leninizm, kapitalizmin serbest rekabetçi döneminden tekelciliğe evrilmiş olduğu dönemin ana hatlarının devrimci hareketin bilimsel dünya görüşüne kazandırılması anlamına gelen bir teorik duraktır.
- Marksizm-Leninizm, çeşitli koşullarda farklı biçimler alıp farklı uygulamalarla harmanlanabilmek ile birlikte, proleter devrimin gerçekleştirilmesi için gerekli bir profesyonel devrimciler örgütü ve bir sınıf partisi olarak öncü partiyi ortaya koymuştur.
- Öncü partinin iktidarın ele geçirilmesinde gerekli ve başarılı bir yol olduğu, başta Ekim Devrimi ve Çin Devrimi olmak üzere çeşitli iktidar deneyimleri ile doğrulanmıştır.
- Marksizm-Leninizm, işçi sınıfının evreni kavrama ve değiştirme bilimi olsa bile, gerek Marks-Engels gerek Lenin ustalar içlerinde bulundukları tarihsel koşullar ve durum gereği sosyalizmin inşa sürecinin genel gidişatını teorize edememişlerdir.
- Bir üst madde dolayısıyla, sosyalizmin inşasına ve bu süreçte yaşananlara dair öne sürülen ve yer yer birbirine taban tabana zıt olan çeşitli önerilerin hepsi, Marksizm-Leninizmin teorik kanonunda kabul edilmeli ve aforoz edilmemelidir.
- Marksizm-Leninizm, maddi dünyanın sürekli bir hareket ve değişim halinde olduğu ve düşüncenin bu maddi dünyayı değiştiren ve onu yansıtan bir mefhum olduğu düşüncelerini benimser. Buna göre, düşüncenin doğruluğu olguyu yansıtabilme ve yansıttığı ölçüde değiştirebilme potansiyelindedir(bkz. Feuerbach Üzerine Tezler). Buradan çıkarılacak sonuç, Marksist-Leninist teorinin de maddi dünya diyalektik bir değişim gösterdikçe kendisini diyalektik olarak yenilemesi gerektiğidir. Burada Marks ustanın “varolan her şeyin acımasız eleştirisi” tanımlaması geçerlidir.
- Bir üst madde dolayısıyla, varolan her şeyin acımasız eleştirisine Marksizm-Leninizmin kendisi de ve onun ustaları da dahildir. Nasıl ki Lenin’in belirttiği üzere Marks’ın teorisi onun şahsını aşmışsa, Lenin’in bıraktığı miras da onun şahsının ötesine geçmiştir ve bunun kendi içerisindeki eleştiri ve aşma mekanizması, Lenin’i eleştiren bir Leninizmi, Marks ve Engels’i eleştiren bir Marksizmi, temel ilkelere sadakat koşuluyla, olanaklı ve hatta gerekli kılar.
- Marksizm-Leninizm, maddi dünyayı ve somut pratiği, dolayısıyla da olguları esas tutarak yürüyen bir disiplin olmasından ötürü, Hikmet Kıvılcımlı’nın da belirttiği gibi “olgunun kendisinden başka tabu söz ve tabu kişi” tanımaz. Kişileri ve sözleri tabulaştırmamak ve yeri geldiği zaman acımasızca eleştirmek, ilgili kişileri Marksizm-Leninizm kanonunun dışına atmak ve aforoz etmek değildir. Bu konuda en güzel örneklerden birini de yine Hikmet Kıvılcımlı, Oportünizm Nedir atlı eserinde Stalin’e dair yürüttüğü tartışma ve ona yaptığı eleştirilerle ortaya koymuştur.
- Marksizm-Leninizm kanonu, usta pozisyonunda olmamakla birlikte teoriye ve mücadelenin getirdiği birikime ciddi katkı sağlamış olan teorisyen ve devrimcileri de kapsar. Bunlar arasında İtalyan komünist Gramsci, Çin’de devrimi zaferle taçlandıran Mao (1963’ten sonra kerte kerte geriye gidişine kadar) sayılabilir. Yine bu konuda en sağlıklı tutumu takınmış olan modern düşünür, 2011’de kaybettiğimiz Hans Heinz Holz’dür.
- Yukarıda bahsettiğimiz Holz’ün de tespit ettiği gibi, Marksizm-Leninizmin değişime açık olması, onun keyfi bir şekilde değiştirilebileceği manasına gelmez. Marksizm-Leninizmin, teorik düşmanları tarafından iddia edilen bütün “yanlışlanmış” taraflarını terk etme mecburiyeti bulunmamaktadır ve çoğu zaman da bunların gerekirse militan bir tavırla savunulması gereklidir.
- Marksizm-Leninizm, teorinin çıkarıldığı ve sınandığı mecranın maddi dünya ve onun kapsadığı somut pratik olduğunu kabul eden materyalist bir teoridir. Bu sebeple Marksizm-Leninizmin daha önce yanlış veya eksik olarak kavradığı şeyleri düzeltmenin en iyi yolu, Ekim devrimi sonrası yaşanan sosyalizmi inşa pratiklerine ve başarısız olmuş devrim girişimlerine eleştirel ama sahiplenici bir gözle yaklaşmaktır. Bu bakımdan reel sosyalizmi fetişize edip, Neo-Osmanlıcılığı andıran bir tavırla birebir kopya etmeye çalışmak da, onu tümüyle sosyalizm geleneğinin dışarısına atıp asılsız suçlamalara karşı savunmaktan kaçınmak da yanlış tutumlardır. Bu deneyimlerin sahiplenici bir değerlendirmesini mümkün kılacak verileri gerek sosyalist gerek burjuva bilim adamları sağlamıştır ve sağlamaktadır.
Denizli Direniyor’dan Ege