Köy Enstitüleri, İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nı takip eden yıllarda, devletin kısıtlı kaynaklarını göz önünde bulundurup kendine kendine işleyen bir sistem kurarak köylerin eğitim ve eğitimci sorununu çözmek amacıyla idealist eğitimcilerin ön ayak olduğu bir sistemdi. Bu sistemde köylerden çıkan öğretmenler aynı zamanda zirai eğitim de alıyor, spor ve sanat dallarında da uzmanlık sahibi oluyorlardı. Bu noktada bu çok yönlü öğretmenler köyün ekonomik gelişimine de katkıda bulunuyorlar ve köyün aydını pozisyonuna sahip oluyorlardı.
Sadece köy çocuklarının eğitim ihtiyacı karşılanmıyor, tiyatro, müzik, Batı edebiyatı ve düşünürleri köylere giriyor, ağaçlar dikiliyor, bağ ve bahçeler oluşturuluyor, modern tarım teknikleri köylerde yaygınlaşıyor, birçok arazi tarıma kazandırılıyor, binalar inşa ediliyordu. Bu faaliyetler öğretmen, öğrenci ve köylünün kolektif çalışmasının sonucu gerçekleşiyor, eğitim sisteminde teori-pratik çelişkisi, ülke çapında ise köy-kent çelişkisi ortadan kaldırılmaya çalışılıyordu. İlerici ve demokratik muhtevaya sahip olan bu sistem maalesef engellendi. Bunun nedenini ise Marksizmin altyapı-üstyapı kavramını kavrayamadan anlayamayız. Marksizme göre, altyapı her zaman ekonomidir ve üstyapı ise eğitim, kültür, siyaset vs… olarak sıralanır ve bu yapılar altyapı tarafından şekillendirilir. İşte köy toplumumuzda feodalizm artığı ağaların ekonomik gücü kırılamamıştır. Bu kişiler hala köy ekonomisini, toprakları elinde tutmaktadır. Bundan dolayı da siyasi olarak da etkin olmaktadır.
DP iktidarının başa gelişi ise, işte bu ağa sınıfının siyasette tekrar yükselişi demektir ve hala bu kişilerin siyasi etkisi devam etmektedir. Bunun nedeni ise gerekli toprak reformunun yapılamaması, bu sömürücu sınıfın tasfiye edilmemesidir. Bu noktada, Köy Enstitülerinin de ömrü kısa sürmüş ağa güruhu başta olmak üzere egemenlerin saldırı ve iftiralarıyla devam ettirilememiştir. Hikmet Kıvılcımlı Usta’nın deyimiyle ütopi bir ürün olarak kalmıştır. [1] Toprak reformunun yapılamaması ve bundan dolayı Köy Enstitülerinin varlığını devam ettirememesinin etkileri ise rahatlıkla günümüzde görülebilir: Tarımsal olarak kendi kendine yetmemek, tarımsal zenginliklerin üç kuruşa gıda endüstrisi tekellerine peşkeş çekilmesi, yüksek gıda enflasyonu, köy-kent arası uçurum, Doğu’da aşiret yapılanmasının devam etmesi, Batı’da ise köylerin mahalleleşerek kentle birleşmesi (aslında gerçek kimliklerinin yok olması ve üretim potansiyellerinin bitmesi) nüfusumuzun dengesizce birkaç şehir ve bölgede toplanması, hatta dolaylı olarak terörün, gericiliğinin palazlanması ile doğal güzelliklerin, yeşil alanlarımızın yağmalanması bundan kaynaklanmaktadır. Demokratik Halk Devrimi’nin en önemli görevlerinden biri toprak reformudur. Bunlar bile Demokratik Halk Devrimi basamağının ülkemiz açısından güncel olduğunu kanıtlar niteliktedir. Demokratik Halk Devrimi, köy ve kasabalarda gerici vakıfların etkisini kıracak, üretici ve tüketici arasına bir yılan gibi girip asalaklık yapan bezirganları ve toprak ağalığını tasfiye edecek, tarımsal açıdan ülkemizin kendi kendine yeterliliğini ve tarımsal üretimimizin bilimcil metodlara oturmasını sağlayacak, doğal güzelliklerimizi ve yeşil alanlarımızı koruyacak, köy ve kasabalardaki uyuşuk ve sıkıcı hale gelmiş sosyal hayatı canlandıracaktır.
Ankara Direniyor’dan Berke