İstanbul’da Maltepe ilçesinde katledildiğinde, henüz 26 yaşındaydı Hüseyin. O dönemlerde üniversite hareketlerine önderlik yapan bir çok genç gibi, eğer isteseydi çok farklı bir yaşamın kapısını açacak bir düzeyde eğitim fırsatı vardı. Ancak o işsizlik ve pahallılık içinde kıvranan halkının yarasına derman olmayı seçti.
Ankara’da SBF’de tanıştığı devrimci mücadeleye FKF üyesi olarak başladı. Sonrasında Kurtuluş Dergisi çevresinde mücadelesine devam etti. Kendisinin kaleme aldığı Doğu raporu, Kürt halkının yaşadığı ortamı anlatması bakımından hala önemli bir kaynak olarak belleklerde yer almakta. Raporun son satırlarında ortaya koyduğu çözüm, günümüzde de hala geçerli bir öneri olarak durmakta:
“…Ülkemizin emperyalizmden, işbirlikçileri ve toprak ağalarından temizlenip halkımızın kurtuluşunu ve mutluluğunu istiyorsak bu olayları dikkatle izlemek, doğu sorununu bilimsel bir açıdan, gerçek yurtseverlik açısından ortaya koymak zorundayız. Doğu’da yüzyıllardır Türk halkıyla kader birliği yapmış, düşmana karşı omuz omuza dövüşmüş bir Kürt halkı var. bu halkın Türk halkı gibi çözümlenmemiş binlerce sorunu ortada duruyor. Ağa baskısı, açlık, zulüm, işbirlikçi iktidarın terörü doğu’da kol geziyor.
Bir yandan da emperyalizm orta doğu’da planını hızla tatbik, etmekte… Halkların arasına düşmanlık sokup emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesini bölmeye, arkadan hançerlemeye çalışmaktadır. İşte durumun can alıcı noktası burası… Türkiye devrimcileri uyanık davranıp bu oyunu şimdiden bozmaya çalışmazlarsa ilerde çok büyük açmazlara düşebilirler.
Doğu sorunu ancak devrimci yoldan çözüme bağlanabilir. Bu devrimci iktidar uğruna Türk ve Kürt devrimciler, bütün yurtseverler omuz omuza çalışmalıdırlar. Halkların var olan gerçek kardeşliği pekiştirilmeli, baş düşman emperyalizme karşı mücadele edilmeli ve uyanık olunmalıdır. Tek doğru yol budur. Yoksa hangi saflarda olursa olsun burjuva şovenizmine düşmek, emperyalizmin oyununa gelmektir, bölücülüktür.”