Sosyalist, 4 Mart 1967
Bugün, Türkiye’de (Tarihsel Maddecilik Yayınları ve Sosyalist Gazetesi dışında) hemen bütün sosyalistim diyenlerin kullandıkları bir deyim var: “Komprador-Burjuva”! Bu deyim, Türkiye’deki burjuvaların Batı kapitalistlerinden bambaşka olduklarını anlatmak için kullanılıyor. Türkiye sermayecilerinin Batı kapitalistleriyle taban tabana zıt karakterleri, ilk defa Vatan Partisi gerekçesinde açıkça ve resmen yayınlanmıştı. Bu açıklamanın özünü iyi kavramayanlar, sözünü 1905 modeli “Komprador”a çevirip kullanıyorlar.
Batı kapitalisti, herşeyden önce kendi “VATAN”ını yabancı sermayeye sömürtmez ve kendi milletini işsiz bırakmamaya çalışır. Türkiye’nin sermayeciliği ise, yüzbinlerce yurttaşını Almanya’da İş dilenmeye göndermekten ve gizli anlaşmalarla vatanı yabancılara peşkeş çekmekten en ufak utanç duymaz. Bütün geri ülkeler gibi, Türkiye’deki burjuvaların da millet sömürtücü ve vatan satıcı oluşları, onlara komprador adını yakıştırıyor. Komprador sözcüğü, bir insanın anasına alafranga sövmek gibi ağır langıtılı hecelerden kurulduğu için tuttu. Sömürüden her canı yanmış yurttaş, sömürgenlere karşı küfür yerine geçen KOMPRADOR sözcüğünü kullanırken rahatlık duyuyor.
Ancak, “KOMONİZ” sözcüğü gibi “Komprador” da bir sövgü aracı kılığına sokulunca, onu karşımızdaki burjuvalar da kullanmaya giriştiler. Sen misin burjuvaya “Komprador burjuva”diyen, o da sana “Komprador sosyalist” diye sövmeye başladı. Bu yanlışlığı düzeltmenin zamanı gelmiştir. Yalnız 19’uncu yüzyıl ötesinde kalmış “Komprador” tipini, 20’inci yüzyıl “Finans – Kapital” tipi ile karıştırmaktan ileri geliyor.19’uncu yüzyıla değin, Avrupalı kapitalist, kendi yurttaşlarını aşırı sömürdüğü için, sanayi mallarını yurdunda satamaz, yabancı ülkelerde satıcı acenteler, kompradorlar bulurdu. Kompradorlar, yabancı malını satarken, (tıpkı bizim beyoğlu Levantenleri gibi) yabancı modalarını ve yabancı düşüncelerini de reklam ederdiler.
Türkiye’de bugün milleti yabancılara sömürtüp satanlar, Beyoğlu vitrinleri süsleyen levantenler değildirler. 20’inci yüzyıldan beri her ülke az çok gümrük tarifelerini yükseltebildiği için, mal yerine kapital, sermaye iharaç edilir: Türkiye’ye, daha 19’uncu yüzyıldan beri “İSTİKRAZLAR” yoluyla, 20 inci yüzyılda “YARDIM” veya “HİBE” biçiminde Batı kapitalizminin sermaye ihracı yapılıyor. Türkiye’nin bütün ekonomi, politika ve kültür hayatına egemen olan yabancı güç o sermaye ihracı yoluyla velinimet kesilen Finans – Kapitaldir.
19’uncu yüzyılın komprador burjuvası, milletini sömürtme ve satma bakımından, 20’inci yüzyılın Finans – Kapitalisti yanında zemzemle yıkanmış sayılır. Komprador Batı mallarını, ve fikirlerini reklâm ederken görev sahibidir ve bizim Beyoğlu leventleri kadar fuhuş caddesine sıkışmış, kimsenin değervermediği yabancı ajanı olarak göze batar. Finans-Kapital öyle mi ya?. Bütün suların başını kesmiş, iliklerimize işlemiştir. Türkiye’yi Amerikan mandasına çevirdiği halde, senden benden “Milliyetçi” “Mukaddesatçı” geçinir.
“Yeni” sosyalistlerimize bu “eski” hakikati anarız.