Sosyalist – 23 Şubat 1971
Sosyalizmde, en hayasızca demagoji, karyerizm (mevki hırsı) için yapılan gösterişli laf kalabalığıdır. Örneğin, halkımızın deyimiyle, “daha donunu bağlamayı bilmeyen” her “çocuk” veya “adam” veya “kadın”, sosyalizm üzerine, kimden olursa olsun, üç beş kitap okur okumaz, hemen “doktrin sahibi oldum” derse bu demagoji olma eğilimine çanak açmanın başlangıcıdır. Nerede, hangi kriteryum ile kendini ve düşüncelerini denemiştir? Bir partinin çelik çekirdeği içinde bulunmadığına göre: Havada!
Aynı sosyalizm heveslisi çocuk veya adam veya kadın, dünyanın en iyi dileğiyle de olsa, bir kendini beğenmiş dangalağın apık sapık “teori” saçmalamalarını bahane ederek olaylar dururken şöyle de konuşabilir:
“İşte ortalıkta sosyalist geçinenlerin hali budur. Hepsi ya karacahil, ya ne oldum delisi ukalâ, ya kuşbeyinli manyak, sosyalizm papağanıdır. Öyleyse, ey gençlik, ve ey sosyalizm sempatizanı işçiler, köylüler ve halk benim ağzıma bakın. Ben falan ülkenin, filân başarılı sosyalizm üstadı adına konuşuyorum. O kendi ülkesi için ne demiş, ne yapmışsa hepsi, her zaman, her yer için amel edilecek kuraldır, tek doğrudur. Ben de onun bu topraktaki eşsiz sözcüsüyüm.
Sakın benden başkasını dinlemeyin. Elmas cevheri maden benim karnımda yatıyor. İşte ben erdim. Haydi, ‘Kalkın ey ehl’i Vatan!’ çevremde toplanın. Sosyalizmin daniskası ben ne dersem odur. Başka kimseyi dinlemeyin. Yoksa, alimallah sapıttığınız;gündür. Toptan oportünist kesilirsiniz. Revizyonizm cehenneminde ebediyyen yanarsınız. Benim aktardıklarımdan başka devrimci, ilerici, gerçek ‘proletaryacı’, bilimsel ‘sosyalist’ kavram ve eylem yoktur, olamaz. Vardır diyenin alınını karışlarım.Piriniz, üstadınız benim!”
Kaç yıllar yılıdır, hele sosyalizm suç sayılmıyalı beri, Türkiye’de böyle toyluklardan geçilmez oldu. Bu söyleyişler ve davranışlar, 50 yıllık bilimcil sosyalizm savaşının gelenekleri doğmuş, kan kusularak denenmiş, savunulmuş bir ülkede, ikide bir her önüne gelen ayağa çelme takmaya kalkarsa, ve bildiğinden şaşmazsa, iş büsbütün değişir. Toyluk, düpedüz, bir insanın, başka hiç bir belge aranmaksızın, sosyalizm dışına atılmasına yeterli bir suç olan karyerizm külâh kapıcılığının en utanmazcasına dönüşür.
Özellikle 27 Mayıs’tan sonra sahneye çıkmış sosyalistleri, o çeşit görünüşte çok haklı olduğu ölçüde harekette uçurumlar ve parçalanmalar açan demagojilerden ve karyeristkabadayılıklardan sakındırmak isteriz. Bu tehlikeli ipin üstünde oynanan sosyalizm cambazlıklarında çabuk ün yapmak, kendince etkili olmak göğünüşleri kimseyi aldatmamalıdır. Bir doktrin ve hareketin tarihinde beş on yıl en önemli basamak ta olabilir, güme gitmiş boşuna pis debelenme de olabilir.
Hele elli yıllık çaba tarihçesi bulunan bir doktrine ve harekete, otuz kırk yıl sonra nasılsa gelmiş katılmış olup da, eline bir örgütü veya bir organı geçirir geçirmez: “İşte ben zuhur ettim!” yollu maşrık’ı âzamlaşmak, utanmazlığın, demogojinin, karyerizmin en aşağılık hayvanlığıdır.
Gelin görün ki, 27 Mayıs önceleri yerin altında azçok sesi kısık geçmiş nice traji komik küçükburjuva soysuzlukları, 27 Mayıs’tan sonra, sokaklarımızı basan geriz suları açıktan açığa ortalığı kapladı. Düşünce ve davranışları leş kokutuyor.
Sosyalizm herşeyden önce, alabildiğine objektif ve somut momentleri her an tersine dönüp birbirine giren bir karmaşık sosyal sınıflar savaşının hareket kuralıdır. Bu hareket ve savaş en modern anlamlı siyasi iktidar savaşı yapacak son kerteye dek bilinçli, son kerteye dek tecrübeli, son kerteye dek namuslu bir ÖRGÜT içinde olursa olur. Olmazsa, ona ne sosyalizmliği bir yakıştırma beyinsiz işgüzarlık yahut, mide bulandıracak kadar iğrenç ve maskara gevezelik kesilir.
ÖRGÜT deyince: Üç aklıevvel kişinin, bir mülkiye âmirine pulsuz dilekçeyi dayaması ile kuruluveren şey akla gelemez. Proletarya partisi: Bir zümrenin veya bir tabakanın, bir makamdan esinlenivererek “Ol!” deyince oluveren, gelişi güzel tekerleme formüller alanı değildir. Kendisinden önce o alanda atılmış bir tek adım bile varsa o, derinliğine ve genişliğine benimsenip yaşanarak doğacak bir canlı organizmadır.
Darvinizme göre İnsan maymundan gelmiştir. Darvinden önce bunu İbni Haldun yazmıştır. Bilimde, yâni olayların dilinde bile öyle uzun birikimler gerekir. Hayatta maymun olmadan insan olmaya kalkışmış bír varlık düşünülebilir mi? Her ülkede proletarya partisi de, eğer canlı bir varlıksa, o adı gerçekten almaya lâyıksa, bir el çabukluğu mârifet hokkabazlığı veya provakasyon sahtekârlığı değilse, mutlak kendinden önceki birikimi lâfla değil, yaşayarak benımsemek zorundadır.
Bizde en az anlaşılan doğru budur. Ve ne çekiyorsak, daha kötüsü Türkiye işçi sınıfına, Türkiye halkına ne çektiriyorsak, hep o çok basit hakikati anlasak bile bir türlü namusluca, vicdanlıca, insaflıca uygulamaya katlananamamaktan çekiyoruz ve çektiriyoruz. Kendimiz çekmekte better olalım, boynumuz altımızda kalsın. Ama, şu Türkiye’nin acıklı insanlarına çektirmekten ne zaman utanacağız?
Rahmetli Mehmet Akif, Türkiye insanlarını Allaha şikayet ederken şöyle demişti:
“Göster, Allahım, bu millet kurtulur bir mucize
Bir utanmak hissi ver gaaip hazinenden bize!”
Akif, “utanmak hissini” Türkiye burjuvazisinden beklemişti. Allah vermedi öyle bir şey. Türkiye’yi resmen Amerika’ya üs ve sömürge yapıncaya dek utanmazlıkta devam etti işveren sınıfımız. İşçı sınıfımız ağırbaşlı olduğu kadar çok alçak gönüllü, çok utangaç özgücümüzdür. Gerçek sosyalizmde ancak işçi sınıfımızın düşünce-davranışı kural olabilir. Öyleyse, o sınıf dışı sözde sosyalist utanmazlıklar nereden çıkıyor? İşçi sınıfımız içine sokulmuş burjuva ve küçükburjuva eğilimlerinden.
Sosyalizmde utanmazlıktan kurtulmanın tek yolu, Türkiye işçi sınıfı denizine bütün kayıkları batırarak girmektir. Türkiye proletarya partisinin tüm tarihi ve davranışı içinde uzun çıraklık yıllarını adsız er olarak göğüsleyebilme yiğitliğini hiç kırpmadan göze almaktır. Yoksa, derme çatma, çalma çırpma sözüm yabana “teori” maymunlukları, göıülmemiş “ideoloji” ayrılıkları, özenenleri faşızmin balta girmemiş cöngül ormanında avlanılacak hayvan olmaktan öteye götüremeyecektir.
O tip düşünce ve davranışlar “kişicil” gibi görünürler. Gerçekte, – eğer işveren sınıfının kurnaz ajanları değilseler- tipik küçükburjuva denilen: Köylü, esnaf, aydın vb. antika çağ kalıntısı tabaka ve zümrelerin döküntüleridirler. “Döküntüleri” sözcüğü üzerinde basa basa duralım. Çünkü, işinde, gücünde, namuslu çalışkan köylü ve esnaf gibi aydın da azçok alçakgönüllü ve dürüst olmayı bilir.
Ancak, hangi (sınıf – tabaka – zümre)den olursa olsun: Kökünden ve işinden kopmuş döküntü insan işçi sınıfı içinde ve yaratıcı üretimde erimedi mi paçavra proleter adaylığından yakasını kurtaramaz. Artık öylesi için ambisyonun (külah kapma hırsının) sonu yoktur. Sosyalizm denli en yüce insancıl eşitlik ve sonsuz kardeşlik alanında bile paçavra proleterin hırsı yanındakini çelmeleyerek veya çiğneyerek artmaktadır. Bunun en küçükburjuvaca geçer akçası, her ne olursa olsun: (otorite düşmantığı + otorite megolamanlığı)dır. Aklınca “adam kandırmaktır”.
Aman: Bin düşünüp, bin davranıp bir söyliyelim. Karyerizmin ezeli maskesi demagojidir: Demagoji: Yalan yanlış lâfla, kuru kalabalığı ayartmaktır. Bu iki başlı canavarın en az kurban bulduğu yer: Modern işçi sınıfı, özellikle “fabrika cehennemi”nin ateşi içinde yana yana arınmış çalışanlar yığınıdır. Karyerizm ve Demagoji canavarının başını kesmek için icat edilmiş tek giyotin: Proletarya partisidir. Proletarya partisinde, kişi boynunu kıldan ince bilmiyen kimsenin sosyalizmi ağzına alması, bir suikast değilse, affedilmez toyluk olur.