İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında Arnavutluk’un direnişini anlatan eserleri açıklamadan önce Arnavutlarla ilgili 3 şeyden bahsedeceğiz.
1- Arnavutlar, Avrupa’nın en eski yerli halkı olan antik İliryalıların (İlirlerin) ve Pelasgların torunlarıdır. Geçmişte, birçok devletin içerisinde bulunmuş, bulunmasıyla birlikte katledilmiş, katledilmesine karşın burjuva medyasının ilgi odağı olamadıkları için toplumumuz içerisinde Arnavutlara çok üzülmemekte ya da katliamlara karşı öfkelenmemekteyiz (Bkz: Çamerya Soykırımı [1])
2- Arnavut inadı (Küçük-burjuva dikkafalığı), hem kendilere yönelik katliamların artmasına yol açmış, diğer yandan mücadelenin simgesi olmalarına sebep olmuşlardır. Geçmişte İskender Bey‘den (George Castriot) başta olmak üzere çok sayıda direnişçiden etkilenen bu mücadeleler, 2.Dünya Savaşında, Arnavutluk’un işgalci İtalyan ve Alman orduları tarafından işgal edilmesi sonrası Arnavut direnişçilerin ortaya çıkmasına ve “işgalci” ile “işbirlikçi” güçlerle çarpışmasına ilham vermişlerdir.
3- Halkın topyekün seferber ederek verdiği mücadelelerde, tıpkı Birinci Kurtuluş Savaşımızdaki gibi işgalci güçlerin, paramiliter, komprador, yerli-işbirlikçi çeteleri de vardır. “Balli Kombetar” adlı paramiliter örgüt, Arnavutların yerli-işbirlikçi örgütüdür. Faşistler, Ballicileri “Shqiptar Etnike”(Büyük Arnavutluk) ile kandırarak/inandırarak hem kendi halkındaki insanlarını katlettiriyor (LNÇ Partizanları-Direnişçileri), hem de Balkan halklarına kıyımlar düzenlettiriyor. Bu sayede işgalci Alman ordusu çok zayiat vermeden Balkanlarda ilerleyişini sürdürecekti. Ama Stalingrad sonrası süreç her şeyi alt-üst etti. Bulgaristan-Yunanistan-Yugoslavya-Arnavutluk’taki partizanlar tekrardan canlandı. Arnavutluk’ta Enver Hoca önderliğindeki Partizanlar hem Alman işgalcileri Arnavutluk topraklarından def etti, hem yerli-işbirlikçi Balli Kombetar’ı zayıf düşürttü, hemde Ballicilerin, efendisine (Nazi Almanyasına) savaşın son kertesinde saldırmasına da vesile oldu. Arnavutların bu destansı hikayeleri daha sonra okullarda tarih müfredatına da, edebiyatta da sosyalist gerçeklik (toplumcu gerçeklik) alanında işlenmiştir. Biz bu yazıda Arnavutların bu zaferini romanlarında nasıl işlemiş olduklarını göreceğiz.
ARNAVUTLUK ANTİ-FAŞİST EDEBİYATI ESERLERİ
1- Komiser Memo – Dritero Agolli
Kitabın adından da anlıyacağımız gibi Memo (Kovaçi) adlı bir kahraman başlıca kendi köyünden (Lajiza civarı) ve çevresindeki yerleşimlerde direniş gösteren, ateşli bir militandır. Faşistlerle işbirliği içerisindeki örgüt olan Balli Kombetar‘a karşı savaşmak için yoldaşlarıyla köylerde konuşmalar yapıyordu, toplantılar düzenleniyordu.
Balli Kombetar, Naziler’den finansal ve silahsal destekle direnişçileri katletmek ve insanlara direnişçilerden uzak tutmak için kara-propagandaya başvuruyordu. Romanda Balli Kombetar’ın önde gelen ismi Salih Protopapa‘dır. Kendisi “har vurup harman savuran”, halkına zalimce yaklaşan, “para” için eşkıyalık yapan bir karakterdir. Bir başka önemli karakterde Komutan Rapo‘dur. Partizanların efsane komutanı olan Komutan Rapo, halkın umudu olarak mücadelesini sürdürmüş, sondaki zaferinde öncüsü olmuştur. Yalnız Komutan Rapo’nun bazı kusurları mevcuttur. Müfrezesinde kadın partizan/halk savaşçısı bulundurmamasıdır. Bunun dışında Marksizm-Leninizm hakkında pek bir bilgisi (öğrenme isteği) olmamasıdır. Teorik konularda bilgisinin olmaması kendisinin devrimci pratikten de muaf olduğunu anlayabiliriz. Askeri bir disiplinle yetişen Komutan Rapo, Memo Kovaçi’nin müfrezeye girince askeri disiplinden öğrendiği bazı konularda “esnekleşmesine” sebep oldu. (Kadın partizanların olmasına/oluşmasına izin verdi. Sosyalizm adına mücadele etti vs.) İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı sonuna kadar anlatan romanın sonunda faşistler ve işbirlikçiler Arnavutluk’tan tasfiye edildi.
Komiser Memo ile ilgili son olarak, savaşın son zamanlarında halk kahramanı Komiser Memo, direnişçilerin içine sızmış bir Ballici hain tarafından katlediliyor ve Komutan Rapo, müfrezesiyle birlikte anma yapıyor. İsterseniz bu olayı kitaptan alıntılayalım.
Gün doğmuştu. Kulübelerin arasındaki küçük meydanda, Komiserin mezarının önünde sıralandı tüm müfreze. Memo’yu ceketine sarıp, dallardan yapılmış bir tabuta yerleştirdiler. Tüfeğini de yanıbaşına koydular. Tabancası belindeydi zaten. Derin bir uykuya dalmış gibiydi Memo. Rapo iki adım attı. Bütün partizanlar saygı duruşunda bulunmak üzere başlarını öne eğdiler.
“Evlatlarım.” dedi Rapo. “Komiserimizden ayrılıyoruz artık. Sevgili yoldaşımızı bizden aldılar. Onun öcünü almak için, bir tek Ballici, bir tek Alman ya da hain kalmayıncaya dek savaşacağız. Ne için mücadele ediyordu Memo? Özgürlük ve Komünizm uğruna. Öyleyse biz de özgürlük ve Komünizm uğruna savaşacağız. Savaşacağımıza and içelim !”
“And içiyoruz !” diye bağırdı tüm müfreze, hep bir ağızdan.
Kemal’le Hodo tabutu kaldırıp mezarın içine yerleştirdiler. Bir partizan takımı beş el ateş etti.
“Komiserin anısı sonsuza dek bize örnek olsun.” diye bağırdı Rapo.
“Sonsuza dek.” diye karşılık verdi tüm müfreze.
Kitaptan
2 – Halkız Biz Ölmeyiz – Ali Abdihoca
Kitabın arka kapağındaki yazıyı aktararak başlayalım.
FAŞİZME KARŞI
DİŞİYLE-TIRNAĞIYLA SAVAŞMIŞ BİR HALKIN…
ARNAVUT HALKININ VE ONUN YİĞİT GENÇLİĞİNİN ROMANI.“Yoksulluk, çocuğu daha büyümeden olgunlaştırır. Devrim sırasında gençliğimiz karşılaştığı da tam bu anlamda bir olgudur. Hem ulusal hem sınıfsal çifte baskı altındaki o yılların gençliği zamanından önce olgunlaştı. Komünist Partisinin ideallerini benimsedi ve devrim yolunda kararlılıkla, vargücüyle ilerledi. Halkımızın ideallerini ve geleneklerini, özellikle özgürlüğüne olan bağlılığını geliştirdi; yirmi beş yıl sonra bugün herkes gençliğimiz olmasaydı devrimin başarıya ulaşamayacağını açıkça anlıyor.”
Kitabın arka kapak yazısı
Bu romanda da Komiser Memo gibi faşizme karşı direnişin mücadelesi anlatıyor. Peki bir fark yok mı bu iki roman arasında? Elbette var. Komiser Memo, mücadelenin son zamanınlarını anlatıyor. Halkız Biz Ölmeyiz, faşizmin en şiddetli dönemini inceliyor. Mücadelenin son zamanlarını son bölümlerde kısaca bahsediliyor. Genelde zorluk ve baskı ön plana çıkarıldığı eserde başkahraman Petrit (Direnişçi), yoldaşlarıyla beraber yiğitçe bir mücadele vermiş, Alman işgalci ordusunu ülkesinden kovmuştur. Nazmi Bey Topi (işbirlikçi-faşist), Balli Kombetar’ın önde gelen ismidir. Kitapta hapishanede komünistlere yaptığı işkencelerden de bahsediyor. Kitabın sonunda da Arnavut direnişçiler savaşı kazanınca, kendisi intihar ediyor.
3- Boyun Eğmeyeceksin – Fatmir Gjata
İlk önce yazar hakkında kitabın arka kapağı kısmındaki kısa bir yazıyı bilgi aktaralım
“Arnavutluk Sanat ve Kültür Komitesi Başkanlığında da bulunmuş olan Fatmir Gjata; sosyalist kuruluş sürecinde önemli görevler yürütmüş, ayrıca faşist saldırıya karşı elde tüfek büyük bir kararlılıkla direnmiş bir yazardır.”
Yazarın, bu zaferi romanda konu edinmesi için bütün sebepler var.
İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda antifaşist cephede partizanlık yapan Stavri, Yugoslavya’da halkı tarafından öldü olarak bilinir. Ailesinin yanına gelen Stavri, sosyalizme geçmiş olan Arnavutluk dönemindeki yapılanları, sosyalizmin topluma kazandırdıkları, halkı kazıklamalarının bedelini görüyor. Ailesinin yanına geldikten sonrada Yugolsavya’daki kahramanlıklarını ve yakalandığındaki işkenceleri anlatır. Hem direnişi sürükleyen kitapta hem sosyalizmin uygulanabilirliği, uygulanabilirliğindeki zorlukları netçe anlatan bir roman.
Son olarak Dritero Agolli’nin Bir Kahramanın Terekesi şiirine bakalım;
“BİR KAHRAMANIN TEREKESİ
Ne okulun yaşlı hademesi bildi
Ne biz, ve ne de eski arkadaşları
İlerde bir gün onun adının
Yıldızlar arasında yer alacağını.Bilseydik
Okuduğu sırayı toz içinde bırakmaz
Temizlerdik özenle ve umutla
Onun tahtaya yazdığı tebeşirinden bir parça Saklardı yaşlı hademe sigara tabakasında.Böyledir işte, çok kez, geleceğin kahramanları Aramızda yaşarlar da biz bilmeyiz onları “
Son olarak, Arnavutluk halkı bugün hala bu hikayeleri okuyarak, dinleyerek gururlanıyorlar. Arnavutlar, İskender Bey, İsmail Kemali, UÇK gibi figürlerin ve örgütlerin yanında Arnavut Partizanlarını da anmaya devam ediyorlar.
ABD emperyalizmi, belki bugün Ulusal Sorun (Kosova Sorunu) üzerinden Arnavutluk’a yön veriyor olabilir. Ama ABD’nin Arnavutluk’taki anti-komünist propagandası, dağlardaki “Enver” yazısını “Never” olarak değiştirmeye yetmektedir. Geçmişte Mehmet Shehu, Partizan Enver gibi komünistleri yetiştiren bu halk, ABD süper-emperyalistinin de üstesinden gelecektir.
Balkan kahramanlarımız Filipovićlere, Aris Velouhiotislere, Dimitrovlara, Enverler ve Shehulara selam olsun!
Filipović’in darağacında son dediği gibi:
SMRT FAŠIZMU, SLOBODA NARODU! [2]
Katkıda bulunanlar:
İzmir Direniyor’dan Can
[1] Yunanistan devleti tarafından, 27 Haziran 1944’ten Mart 1945’e kadar Filat’ta bin 286, Gümenice bölgesinde 192, Margelliç ve Parga’da 626 kişi katledildi. Sadece Paramiti’de, bir günde 600’den fazla insan katledildi.
68 köyde, 5 bin 800 ev ve cami yakılıp, yıkıldı. 214’ü kadın ve 96’sı çocuk, 3 bin 242 sivil katledildi. 745 kadına tecavüz edildi, 76 kadın kaçırıldı ve üç yaşından küçük 32 bebek katledildi (Balkanlar El Kitabı Cilt II, Murat Hatipoğlu, Sayfa 453).[2] “Hamallık, odun yarıcılığı, çöpçülük, rençberlik ile para kazanmak için birçok Hıristiyan Arnavutlar İstanbul’a gelüp gitmekte idiler. Mahallede katilin bunlardan biri olduğu hakkında vaki bir şayia zuhur etti. Hükümet bu kadarını kâfi gördü. O makûl adamların katline ferman verdi. Sekiz yüzü mütecaviz olarak bu biçarelerin günahına girildi.” (Tarih-i Ebul Faruk, C. III, s. 286.)
[2] Faşime ölüm, halka hürriyet!