Bu yazı, Devrimci Mücadele Dergisi’nin Temmuz – Ağustos 1992 tarihli 10. sayısında yayınlanmıştır. Köşeli parantezler Türkiye Direniyor’a aittir.
İstanbul 92 1 Mayıs’ı, 80’den sonraki kutlamaların özüne en ters düşeniydi. Sanki sadece kutlanmış olmak için kutlandı. Hazırlıklara biraz geç kalınmasına rağmen iyi ve doğru başlamıştı. Bazı eksiklik, tecrübesizliklere rağmen olumlu bir yol alınıyordu. İstanbul’da belki de ilk defa böylesine geniş bir bileşim sağlayan 1 Mayıs Platformu olmuştu. Bazı dayatmalar yüzünden çatlama tehlikeleri geçirdi. Aşıldı. Ne olduysa son 3 gün içinde oldu. Alınan yola, 1 Mayısın anlam ve özüne ters bir yöne sapıldı. 1 Mayıs birlik mücadele dayanışma günüydü. Birlik sağlanmıştı. Ama son anda, bizim dışında kalmamıza sebep olacak şekilde bir ilkesizlik sergilendi. Bütün eleştiri ve uyarılarımıza rağmen, birliğin sınırları “SP” [Bugünkü sahte Vatan Partisi] yani sabık ve sapık “PDA” yı da kapsayacak tarzda genişledi. 1 Mayıs mücadele günüydü. Ama son anda, mücadele yerine icazetli “PDA” nın şemsiyesi altına sığınılıverildi.
Niyetimiz “bekçiyi dövmek” değil. Niyetimiz “üzüm yemek”. Türkiye Devrimci Hareketini toptan karşımıza alıp yanılmaz rinpapa pozlarına bürünmek, ne “en eski sosyalizm” geleneğimize ne de proleter alçakgönüllülüğümüze uygun düşmez. Ayrıca herbiri yoksul halkımızın bağrından kopmuş devrimci gruplarımızla derlenme gibi bir çabamız ve niyetimiz var yıllardır. Ama olayca, 92 1 Mayıs’ında bir kopuş, tek kalış ve farklı bir davranış koymak zorunda kaldık. Doğru yaptığımıza inanıyoruz, olaylarla kanıtlamaya çalışalım.
***
İşe, 1 Mayıs Platformunun oluşum sürecine giderek bazı hatırlatmalarla başlayalım. 17 devrimci dergi, Newroz ve sonrası olası gelişmelerle ilgili olmak üzere Newroz öncesi ortak bir özel sayı çıkartarak biraraya geliyor. Eylemliklerinin etkinliğini arttırmak amacıyla bu birlikteliklerine başka çevreleri de katma çabaları sonuca ulaşıyor, HEP, Kamu Çalışanları, İşsizler Derneği, YKD’nin de katılımıyla ortak bir platform kuruluyor. Ortak platform Devrimci Mücadele Platformu adını benimseyerek bu adı, platforma bağlı kurum ve alt platformların onayı ve kabulüne sunuyor. Newroz’da “Kürt halkının katline karşı sesimizi yükseltelim; savaş değil siyasi çözüm” mitingi hazırlıklarına başlıyor. Tertip Komitesi kuruluyor. 19 Nisan’da yapılması planlanan miting platform içi ve dışından kaynaklanan bazı olumsuzluklar yüzünden o tarihe yetiştirilemiyor. 1 Mayıs’ın yaklaşması kaçınılmazca platformun gündeminde ön sıraya çıkmasına sebep oluyor. Öneri ve çabalarımızla sendika şubeleri platformu canlandırılıyor. Sendika Şubelerinin canlandırılmasındaki rolümüzü, sanırız herkes teslim eder.
Sendika şubeleri diğer yığın örgütlerine çağrı yaparak 1 Mayıs platformunu oluşturuyor ve program taslağını sunuyor. Bazı değişikliklerle program kabul ediliyor. Devrimci dergileri temsilen iki kişiyle platforma katılıyoruz. Daha ilk toplantıda “SP’nin başvurusu gibi “şike” başvurular olabileceği, bu yüzden bir an önce miting başvurusu yapılması gereği, eğer gecikme olasılığı varsa Devrimci Mücadele Platformunun hazır tertip komitesi bulunduğu, bunu hemen harekete geçirebilme imkanı olduğu” uyarısı yapıyoruz. “Bizim bu başvurumuz sizlere rağmen olmıyacak. İzni biz alsakta bunu size devredeceğiz. Çünkü bu günün bizlerinde katılımıyla ama esas olarak sizlerin marifetiyle kotarılmasının daha doğru ve anlamlı olacağı” ifade ediliyor. Ama uyarı ve teklifimiz sendikacı arkadaşlar tarafından yeteri kadar dikkate alınmıyor.
Tertip Komitesinin yürütmesi için Belediye-İş’in 7’de 4’ü istemesi bir de yürütme başkanının da kendilerinden olmasını istemeleri haklı tepkilere sebep oluyor. 7 kişilik yürütmede başkanda dahil olmak üzere 4 üyenin aynı sendikadan olması 1 Mayıs’ın fiilen o sendika tarafından yönlendirilmesi, diğer bütün sendika ve kurumların pek insiyatifi olmıyacağı anlamına gelir. Bu da güç ve eylem birliğinin özüne ve şekline aykırı bir davranış olduğundan platform çatlama tehlikesi geçirdi bir an. “Bu tür dayatmaların ortak davranmayı olanaksızlaştırdığı, eğer bu 1 Mayıs’ta ortak hareket etmek istiyorsak taleplerimizin buna uygun olması, hele hiç kimsenin gücünü var olandan fazlaymışçasına dayatmalarda bulunmaması gerektiği uyarımız ve sendikacı arkadaşları ortak davranış için daha duyarlı olmaya çağrımız, sorunun aşılmasında olumlu bir rol oynadı sanırız. Ama bir olumsuzluk yaşanmıştı ve kafalarda izleri kalacaktı elbette. Eğer Belediye-İş’ten arkadaşlar bu konuda daha gerçeğe uygun taleplerde bulunsa ve azıcık da mütevazi davranabilselerdi; sonraki süreçte Gaziosmanpaşa(GOP.’a)ya gitmeme gereği konusundaki görüşlerinin savunusunda daha ikna edici olabilirlerdi.
İyi-kötü platform yürüyordu. İzin başvurusunda yaşanan bazı pürüzler de aşılarak başvuru yapıldı. Devletin “SP”yi tercih edeceği ve bize izin verilmeyeceği öngörüsüyle “SP”nin başvurusunu geri alması, 1 Mayısı kutlama hakkının ve meşruiyetinin bizde olduğu” kararı “SP”ye iletildi. “SP” cevabını 2 gün sonra iletiyor: “Bize izin verilecek”. (Sahibinin sesine malum oluyor. Malum olmanın da ötesinde, Devletle PDA arasında yıllardan beri iyice pekişen “kalplerden dudaklara” bağı “SP”nin dudaklarından dökülüveriyor.) “Gelin ortak kutlıyalım.” İlk havluyu atan Eğit-Sen [Bugünkü Eğitim-Sen] oluyor. Arkası çorap söküğü gibi geliveriyor. “SP” yani sabık ve sapık PDA ile her türlü işbirliğine direnenler ise başta TÜMTİS olmak üzere Belediye-İş şubeleri, KAMSEN-BEM-SEN, SAĞLIK-SEN, ÖZGÜR-DER oluyor. İşsizler Derneği’de GOP.’a gitmeye karşı çıkıyor. Ama platformun kararına uyacağını belirterek kapıyı aralık bırakıyor.
Dergiler cephesine gelince: Biz ve Haziran [Halkın Kurtuluş Güçleri, THKP/C kökenli hareket] GOP.’a gitmeyeceğimizi ilan ediyoruz. Devrimci Proleter “midesinin bulandığını” ifade ediyor. Diğer bütün dergiler şu veya bu nüans farklarıyla GOP.’a gidilebileceğini ifade ediyorlar. Burada bir dikkat çekelim. Kıvılcımlı’yı savunduğu iddasında olan “Direniş” [Bugünkü SODAP] de bu kervanın içinde.” Devirmci Mücadelenin önerisi, “Biz her halükarda gitmeyeceğiz. PDA ile her türlü işbirliğine karşıyız”. Bu bizim için ilkesel bir sorundur. Bu konuda birbirimizin görüşlerini biliyoruz. Bu yüzden burada açma gereği duymuyoruz. Geçmişte her çevre bu konuda hemfikirdi. SOl ortamdan tecrit edilmesi gereği genel kabul görüyordu. Son yıllarda meşru görmeye başlıyanlar oldu. Ama bizim düşüncemiz değişmedi. SP’ye izin verilmesi bir oyundur. Ankara’da “SP”ye verilen 1 Mayıs’tan sonraya gün verilirken. Alelacele düzeltilip iznin 1 Mayıs gününe verilmesi oyunu iyice açık ediyor. Arkadaşları bu oyuna gelmemeleri konusunda uyarırız. Bırakalım SP’yi Devletiyle başa, 300-500 kişisiyle kutlamasını yapsın. Onlara hiç bulaşmayalım. Meşruiyet bizdedir (platformdadır). Bu meşruiyetimize uygun olarak ayrı bir alanda kutlamamamızı yapalım. Bu olmazsa biz GOP’a gitmeyeceğiz etkin olduğumuz yerlerde kendi kutlamamızı yapacağız. Bizim gibi düşünenlerle ortak iş yapmaya da açığız.”
Ekimler [Bugünkü BDSP], Devrimci Proletarya, Haziran, GOP mitingi saat 15.00’de. Ordan önce 1 mayıs Platformu ayrı bir alanda kutlamasını yapsın, sonra istiyen GOP’a gitsin önerisinde hemfikir oluyor. Başka katılanlarda oluyor. Ama çoğunluk “SP”nin yasal mitingine gitmeye koşullanmış. Bu yüzden oraya gitmeye yönelik düşünceler üretiyorlar.
En son Emek [TKEP, bir kısmı bugünkü Mücadele Birliği] tarafından “SP” mitingine sanki şartlar gerçekleşmezse gidilmeyebilinirmişçesine şartlı bir gidiş önerisi getiriliyor. Öneri şöyle: “SP’ye gidilsin, kutlamayı bize devretmesi istensin. Kendileri sadece katılımcı olsunlar”. Gerekçeleri de: 1- SP mitingine gitmeme önerisi 1 Mayıs Platformunda çatlamaya sebep olur. Yukarıdaki gibi bir öneri bu çatlamayı önler. 2- Yıllardır ilk defa 1 Mayıs’ın yasal kutlanmasına izin veriliyor. BU yasallık değerlendirilmelidir. 3- Devlet bizi bir avuç terörist olarak göstermek istiyor. “Biz izin verdik ama onlar anarşi çıkardılar” edebiyatını işliyecektir. Buna meydan vermeyelim. 4- İşçileri, ayrı bir alana çekemeyiz. Ancak yasal mitinge giderek kitleselliği sağlayabiliriz. 5- Devletin SP eliyle oynadığı bu oyunu ancak oraya giderek bozabiliriz. Ayrıca, (hangi dergi olduğunu şimdi hatırlamıyoruz) şöyle bir gerekçe daha ileri sürülüyor: “SP”nin ne olduğu belli, tamam. Ama eskiden DİSK’e de karşı olanlar vardı. Ama onların mitingine herkes katılıyordu. Bu yüzden”SP’nin mitingine de gidilebilir. İlkesel sorun yapmayalım.
Bu gerekçelere tarafımızdan verilen cevaplar ise: 1- Platform da çatlama zaten olacak. Ama bizim ayrı alan önerimiz ısrarla savunulursa çatlamayı engelleme ihtimali de hiç yok değil. 2- Devlet 1 Mayıs’a izin vermemiştir. Devlet “SP”ye izin vermiştir, amacı açıktır. 1Mayıs’ın yasallaşması bu yolla sağlanmaz. Bu yol, tersine, 1 Mayıs’ın gerçekten yasallaşmasının önünü tıkar. Yasallık ancak gerçek hak sahiplerinin meşruiyetliklerine dayanarak yapacakları kutlamalar ve zorlamalarla kazanılabilir. Aksi “şike” izinlerin yolunu açıp, önümüzde sürekli engel teşkil eder. 3- Eğer 1 Mayıs Platformundaki çevreler kararlı olurlarsa hiçte öyle bir avuç terörist görüntüsü doğmaz. Devletin şike iznine karşı meşruiyetin bizde olduğunu kitlelere göstermeliyiz. Böylece Devleti ve “SP”yi de teşhir ve tecrit etmiş oluruz. 4- 1 Mayıs resmi tatil olmadığından şu koşullarda miting alanına işçi katılımı zaten az olacaktır. TOPLU sözleşmeleriyle 1 Mayısı patronlara tatil günü olarak kabul ettirebilen iki sendika vardır: TÜMTİS ve Belediye-İş. Bu sendikalarında zaten “SP mitingine katılmaya karşılar. Bu nedenle katılma olasılığı en fazla olan işçiler ayrı bir alana daha kolay getirilebilirler. 5- Oyunu ancak oyunun dışında kalarak bozabiliriz. Aksi oyuna ortak olmak ve oyuna gelmek olur. Ayrı bir alanda kutlamamızda belki jop, kurşun yiyeceğiz. Ama bu devletle bizim aramızda, zaten karşıt olan güçler arasında olacak. Oysa “SP” mitinginde provakasyon olasılığı çok fazla. Karşılıklık çıkarsa bu solcular arası çatışma şeklinde yansıyacak. İşte Devletin kullanabileceği malzeme esas bu şekilde doğacak: “İzin verdik, birbirlerine girdiler” diyecek. DİSK, SP benzetmesine gelince; DİSK konusunda farklı görüşler vardı, eskiden. Ama SP yani PDA konusunda ise hemfikirlik vardı. BU yüzden bu örnek yeterli bir gerekçe olamaz.
Hiç kimse (bizde dahil) yazılı görüş sunmadığımız, tartışmalar sözlü geçtiği için hatırladıklarımızı yazdık. Eksiğimiz, fazlamız, (çok zayıf bir ihtimalde olsa) yanlışımızda olabilir. Ama düşünceler özce aktardığımız şekildeydi. Arkadaşları ikna edemedik. Dahası, toplantı başında bize yakın düşünceler ifade eden Haziran ve Devrimci Proletarya’da bu “Konsensüs”e evet çekti. Bizim son cevabımız: “SP’nin izin aldığı bir mitinge dediğimiz şekle dönüşse’de gitmeyiz. Bizim de içinde bulunduğumuz bir oluşumun onları “katılımcı” da olsa çağırmasını doğru bulmayız. Bunlar bizim için “ilkesel sorunlardır”. şeklindeydi. Böylece platformun miting çalışmalarından çıkmış olduk.
“SP”nin kendisine yapılan bu teklife vereceği cevabı adımız gibi biliyorduk. Zaten 1 Mayıs platformuna gelerek “ortak”lığa çağrı yapı gitmişlerdi. Yani sadece “katılımcı”lığı kabul etmeyeceklerdi. Bazı arkadaşlar bu cevabı öğrendikten sonra bizim önerimize ikna olabilirler iyiniyetiyle, bir sonraki toplantıya gözlemci olarak katıldık. “SP” ile yapılan görüşmenin sonucu açıklandı: “Yeni yürütmede SP’den bir kişi, sendikalardan 2 kişi, Kamu çalışanlarından 1 kişi ve Dergilerden bir kişi.” konuşmacı olarak da “sendikaların dışında SP’ye bir konuşmacı 16 dergi adına bir konuşmacı.” “Miting alanında resmi yürütmeci SP’li olacak.” Bir de “SP’nin bir talebi daha olmuş: Kürsüye küçük bir SP bayrağı asmak istiyorlarmış. Ama “vazgeçir”mişler. Bekledik. Arkadaşlar bu ortaklık karşısında ne yapacaklar? İki-üç dergi ortaklığı olumladı. Diğerlerinde suskunluk. Tavır açıklama davetine rağmen suskunluk. “Sükut ikrardan gelir” diyerek ortaklık onaylanıyor. Karşı çıkan soruluyor. Yok. Gözlemci olarak katıldığımızı baştan beri belirttiğimizi bu yüzden tartışma açmayacağımızı ama bir sorumuz olduğunu söyledik. “SP’ye sadece katılımcılık teklif edecektiniz. Bu kadar farklı çevre içinde SP 5’te 1 gibi bir ortalık elde etmiş. Bu durumu nasıl izah edeceksiniz?” Aldığımız cevap: “herşeyin bir izahı bulunur.” oldu. Aynı gün Belediye-İş şubelerinin de “SP” mitingine katılacaklarını öğreniyoruz. Fazla sürpriz olmuyor bizler için.
Sonrası malum. Bizim dışımızda Mücadele [Bugünkü Halk Cephesi] okurları dahil herkes “SP”nin mitingine katılıyor. Herkes derken bu süreçte bir araya gelen dergileri kastediyoruz. Sürecin başından beri platformun dışında olanları kapsamıyor bu herkes. Miting alanındaki gözlemimizde bu çevrelerden insanlara da rastladık. Ama bizim gibi sadece gözlemci miydiler bilemiyoruz. Miting öncesi ilanları, afişleriyle mitingde kürsü ve çevresine hakimiyetleriyle, arkadaşlarımız ne kadar reddetselerde miting “SP” mitingi oldu. Doğu Perinçek’in konuşmasını protestolarda, miting öncesi basın açıklamaları da bu görüntüyü bozamadı. Mitinge katılım düşüktü, coşku yoktu. Böyle bir 1 Mayıs kutlamış olmanın yanlışlığı, burukluğu, üzüntüsü alandaki insanların yüz ifadelerine yansımıştı sanki.
Kimi “İktidar” [Bugünkü sahte Türkiye Komünist Partisi, Halkın Türkiye Komünist Partisi ve Türkiye Komünist Hareketi] gibi dergiler mitingin tam anlamıyla “SP” mitinginden çıkarılamadığı ve katılanlardaki burukluğu teslim etsede; bu güne kadar çıkan dergilerin hepsi olayları olduğu gibi değil de, istedikleri gibi yorumlıyarak doğru yaptıklarını ıspata, daha doğrusu yanlışlarını izaha çalışıyorlar. Öyle ya: “her şeyin bir izahı yapılır” nasıl olsa. Bu yüzden de ayrı bir alanda kutlamanın olabilirliğini ve böylece kendi yanlışlarını gözlerine batıran Ankara mitinginde söz birliği etmişçesine es geçiyorlar veya yalan yanlış bir-iki cümlecikle geçiştiriveriyorlar.
Peki biz ne yaptık ve diğer illerde 1 Mayıs nasıl kutlandı?
Önce kendi yaptığımızdan başlayalım. İstanbul’da Permatik grevini ziyaret ettik. Aynı saatlerde bir grup Kargo İşçisi de ortadaydı. Günün anlam ve önemini belirten konuşmalardan sonra, Permatik işçileriyle birlikte marş, slogan ve halay’lı bir kutlama yaptık: İstanbul’da yaptığımız gibi Ankara ve İzmir’de ise 1 Mayıs öncesi devrimci güçlerin “SP”nin kuyruğuna takılmaması için yoğun çaba harcadık. Çabalarımız sonuç verdi. İzmir’de “SP”nin başvurusu geri aldırıldı. Ankara’da ise “SP”nin kuyruğuna takılma tercihini yapanlara rağmen, ayrı bir alanda günün anlam ve önemine uygun kullanılmasında önemli bir rolümüz oldu. Detaylara girmiyoruz. Bu illerdeki kutlamaları ayrıca yayınlıyoruz.
***
Olaylar mihenk taşıdır. Bu seneki 1 Mayıs’da bir mihenk taşı oldu. Bütün devrimci grupların hareketlerin, adı her ne olursa olsun; her ne kadar “Proletarya Partisi” gibi koca koca iddialarda bulunursa bulunsunlar, ne kadar “ihtilalci” keskin sirke geçinirse geçinsinler, olaylarca bir kez daha gerçek durumları açığa çıkmıştır. Bütün bu koca koca iddia ve çalımlara rağmen ne derece kof oldukları en kör göze batarca sırıtmıştır.
Gerçekten de “Hafıza-i beşer nisyan ile malul”muş. Hani PDA karşı devrimciydi. İhbarcıydı, vs. idi. Tecridi gerekirdi. Ne oldu da aklandı? Devletin önünü açmasına, PDA’yı meşrulaştırmasına niye teslim olundu? Bu bir erken bunama bir hafıza yitirmeden mi kaynaklanıyor sadece? Elbette değil. Evet, düşünce tutarsızlığımız: daha önce söylediklerimizi unutuverip, tamamen zıt şeyleri söylememiz, sık rastlanan bir hastalığımız. Ama burada bir çaresizliğin ifadesi çaresizlikten kaynaklanan bir kofluğun dışavurumu da söz konusu. Yalnız bu bilinçli bir tarzda değil, bilinçaltının şuursuzca püskürmesi şeklinde açığa çıkıyor.
Ustamız Kıvılcımlı’dan devraldığımız en önemli miraslardan biri de, işte bu dağınıklık kofluğumuzun – böyle PDA’nın kuyruğuna takılma gibi – şuursuzca püskürmesi yerine; duruca, netçe kavranarak bilinçli bir derleniş yoluna girme çabasıdır. Yıllardır bu çaba içerisindeyiz. Merak edilmesin. Günü geldiğinde derlenmeyenler adına da derlenişi hayata geçireceğiz.
Yeri gelmişken birkaç söz de “ihtiyat kuvvet”imize [bugünkü PKK] dokunduralım. PDA’nın bu ölçüde, bütün devrimcileri, gurupları peşine takacak ölçüde meşrulaşmasında onların da günahları var. Türkiye devrimci ortamına, Türk kamuoyuna seslenebilme amacıyla legaliyeti istismar edeyim derken, yeterliliği beceri ve siyasi uyanıklık ve ilkelişi göstermeyip, istismar oluvermesi de PDA’nın bu ölçüde meşrulaşmasında belirli bir rol oynamıştır.
Birkaç söze Kıvılcımlı adına davrandıklarını iddia eden şu bizim “doktorculara: Kıvılcımlı tarafından alınlarına “CIA Sosyalizmi” damgası basılan PDA güruhunun peşine takılmayı, Kıvılcımlı adına düşünme ve davranışla nasıl bağdaştırabileceksiniz? Yoksa “dün dün dü, bugün bugündür” mü? Gelin artık şu özeleştirinizi verin: Ya Proletarya Partisi olmadığınızı ve Kıvılcımlı ardılı değilde “doktorcu” olduğunuzu itiraf edip havluyu atın; Ya da samimice derleniş yolunda safa geçin.
“İhtiyat kuvvet”imizle, “Doktorcu”suyla tüm Türkiye Devrimci Ortamımızı bir kez daha uyarıyoruz: “Hain lâ iflah”. Nasıl iki süper oportünizmden biri olan sahte TKP [Bugünkü 1920 Toplumcu Kurtuluş Partisi] son ihanet dansını yapıp oportünizm batağında can verdiyse, diğer süper oportünist “CIA sosyalizmi” PDA’nın da son ihanet valsi yakındır. Çünkü “hain iflah olmaz”. Uyanık olalım ki birinci hainin devrimci ortama verdiği zararları ikincisine de tekrarlamayalım. Zira Devrimci hareketimizin daha fazla kayıba tahammülü kalmamıştır.
5 Mayıs 1992