Geçtiğimiz gün, 8 mart dünya emekçi kadınlar günüydü. Öncelikle günümüz kutlu olsun.
365 günden farksız bir şekilde geçen ama her türlü reklamının yapıldığı, bunun üzerinden paraların kazanıldığı asıl öneminin kavranılmadığı ve kadına yönelik tahakkümün, baskının ve zulmün diğer günlerden farksız bir şekilde devam ettiği hatta güne özel eylem yapmak isteyen kadınların polis şiddetine maruz kaldığı bir memlekette yaşıyoruz. Asıl önemi olan ‘’emekçi’’ sıfatının bile unutturulduğu hatta son günlerde ‘’kadın’’ların bile günü olmayan alalede bir güne evirildi.
Biraz komik oldukça da acı bir şekilde bu günü Taliban da kutladı. Açıklamalarında: “Dünya Kadınlar Günü Afgan kadınlarının meşru haklarını talep etmesi için büyük fırsattır. Allah’ın izniyle Afgan kadınlarımızın haklarını koruyor ve savunuyoruz” demişti.
Taliban’ın Afganistan yönetimini devralmasının ardından binlerce kadın, kamu kurumlarındaki işlerini kaybetmişti, kız çocuklarının devlet okullarında 6’ıncı sınıftan sonra eğitim alması durdurulmuştu.
Laikliğin ancak adının olduğu, diyanet işleri başkanının kuran tilaveti ile açılışlar yaptığı, Cuma namazı çıkışlarında boy gösteren devlet başkanı ve pek çok milletvekilinin olduğu, her gün bir kadın cinayeti ile güne başladığımız, imam-hatipten çıkıp askeriyeye ve dahi devletin birçok kurumunda kardolaşan insanların olduğu memleketimizde ‘’Türkiye Afganistan olur mu?’’ sorusu akıllarda kol geziyor.
Şeriat kapıda.
Ancak, Türkiye, Afganistan olmayacak!
Oysa memlektimizin henüz daha kuruluş aşamasında o dönemki Afganistan kralı Emanullah, diğer mazlum memleketler gibi Mustafa Kemal Türkiyesinden heyecanla ve hayranlıkla öykünmüştü. Emperyalistlerin birinci paylaşım savaşının ardından anti-emperyalist kurtuluş savaşımızla bağımsızlığını kazanan Türkiye, ezilen dünyanın ümidi haline gelmişti. Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesi, kendi kaderini kendisinin belirleyeceği bir milli devlet kurmayı amaçladığı gibi, aynı zamanda bütün mazlum milletlerin ve özellikle doğu toplumlarının kurtuluşunu da arzu etmişti . Türkiye’nin emperyalizme karşı kazandığı zafer, bütün az gelişmiş dünyanın zaferiydi.
Günümüzde ise Taliban, eleştiriler üzerine kızların eğitim alabilmesi için okulların “İslami koşullara” göre düzenlenmesi gerektiğini açıklamıştı. Ülkede aşamalı olarak kızların eğitim almasının ve bazı vilayetlerdeki devlet okullarında altıncı sınıftan sonra kızların eğitim almasının önü açılmıştı. Özel okullarda ise erkek ve kız öğrenciler için ayrı saat ve sınıf uygulaması getirilirken kızlar eğitimlerine ara vermeden devam edebilmişti. Afganistan’da daha sonra üniversiteler açılmış ve kadınların derslere katılmasına izin verilmişti. Ülke genelindeki devlet üniversitelerinde kadınlar ve erkekler ayrı saatlerde eğitim alabiliyor ancak şu an başkent Kabil de dahil birçok vilayetteki devlet okullarında kızlar ortaokul ve liseye devam edemiyor. Sözcü Mücahid, martın sonunda kızların tüm eğitim kurumlarında eğitim alabilmesine izin verileceğini duyurmuştu. Bu sayılanlar modern dünya içinde gericileşmenin küçük bir kısmını ileriye götüren olaylardır.
Kadınlar burka yakıyor, kadınlar, çalışma hakkı ve hükümette yer alma talebiyle son günlerde Kabil ve Herat’ta gösteriler düzenliyor.
Ve Taliban’a karşı en güçlü direniş kadınlardan geliyor… Memlektimizde de alanları boş bırakmayan ve her türlü zulme karşı ilk önden savaşan, direnen ve didinen yine kadınlar oluyor. Bunu kurtuluş savaşı günlerinde de görmüştük. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların olmadığı bir mevzi elbette ki kolayca yıkılacaktır zaten. Sistem içinde iki kere sömürülen de yine kadınlar. Tekrardan yineleyerek 8 mart emekçi kadınlar günümüzü kutluyorum, gerçek anlamına varıldığı, sömürüsüz bir dünya tahayyülü ile…
Meryem D.