
Yazımızda işçi sınıfının kendi içerisinden bir sorundan bahsedeceğiz. Bu soruni işveren tarafından dışarıdan bilesiye ve isteyesiye devam ettirilen, körüklenen bir sorundur. Bu sorun ülkemizde “Sendikal Ağalık” ve “Sarı Sendikacılık” gibi sorunlara da sebebiyet veren şeylerdendir.
Modern üretim yordamında başlıca ve birinci kertede rol oynayan iki sosyal sınıf vardır. Bunlar: İşveren(Burjuvazi) ve İşçi Sınıfı(Proletarya) olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu iki birincil sosyal sınıfın bizzat içerisinde bulunan ikincil insan kısımlarına “zümre” diyoruz.
Örnek vermek gerekirse…
İşçi Sınıfının zümreleri: Tarım İşçileri, kaba işçiler, orta işçiler, usta işçiler, uzman işçiler gibi zümreler mevcuttur.
Buraya kadar gayet birincil sosyal sınıf içerisindeki ikincil insan bölüklerinden yani zümrelerden bahsetmiş gibi görünüyoruz. Buraya kadar her şey normal görülebilir, ancak olay burjuvazi için 20. Yüzyılla birlikte tamda bu noktada başlıyor.
20. Yüzyılla birlikte işveren sınıfı, işçi sınıfı içerisindeki bu ikincil insan bölükleri olan zümrelere destek vermeye ve hatta onları aristokratlaştırmaya başladı. Bu sayede işveren sınıfı, işçi sınıfının kendi öz demokratik örgütü olan sendikaların başını tutabileceğini anladı. İşveren sınıfı, işçi sınıfı içerisinde aristokratlaştırdığı ve desteklediği işçi küçük burjuvalarını yaratmış oldu. Böylelikle işçi sınıfı içerisinde başka başka basamaklaşmalara meydan verdi.
Üstte, yani burjuvazi içerisinde süren tekelleşme altta işçi sınıfı içerisinde de almış yürümüş oldu. Böylelikle tekelci burjuvazi, nüfus olarak azalmış olmasının dengesini işçi küçük burjuvalarını arttırarak dengelemiş oldu. Böylelikle ortaya gerçek işçi sınıfı mücadelesinin ekonomik, demokratik ve sosyal örgütü olan “sınıf sendikacılığı” yerine burjuvazi tarafından aristokratlaştırılmış ve uzmanlaştırılmış olan sarı gangster sendikacılar alabildiğine sendikaların başlarına oturtulmuş oldu. Böylelikle özünde işçi sınıfının mücadele aracı olan sendikalar işveren lehine çantada keklik haline getirilebildi. Böylelikle işveren, işçi sınıfının daha az artı değer koparttırmak mücadelesine ket vurmuş oldu.
İşte ülkemizdeki sendikalar faciasının özeti bu sorunun işveren tarafından alabildiğine kaşınmasından ibarettir. Bu soruna örnek olması açısından Türkiye Devriminin Önderi Hikmet Kıvılcımlı’dan alıntı yaparak noktayı koyalım:
“19’uncu Yüzyılda İşçi Sınıfı zümreleri az çok akılcıl bir dengelikle farklı idiler. 20’nci Yüzyıl ile birlikte, İşçi Sınıfı içinde burjuvazinin desteklediği ve aristokratlaştırdığı işçi küçükburjuvaları sendika gibi işçi örgütlerini tekellerine geçirdiler. Tıpkı kapitalist sınıfı içindeki bütün zümreleri bir Finans-Kapital zümresi nasıl baskı altında tutup sömürüyorsa, öylece aristokrat ve sendika gangsteri işçi açıkgözleri geri kalan bütün işçi zümrelerini baskı altında tutuyor ve sömürüyorlar. Yukarıda kapitalist sınıfında azıtan tekelcilik böylelikle aşağıda İşçi Sınıfı içinde de almış yürümüş olur.” [1]
Evet, Kıvılcımlı Usta en net ve özet biçimiyle böylece açıklamış oluyor işçi sınıfı içerisindeki burjuvazi kalpazanlığını. Bu durum bizzat pratikte nasıl sonuç vermekte?
Aslında Kıvılcımlı Usta, burada 20’nci Yüzyılla birlikte bizzat İşveren sınıfının dışarıdan müdahalesiyle İşçi sınıfı içerisinde oluşturduğu sorundan bahsettiğini görüyoruz. Bugün günümüzde de bu sorun maalesef devam ediyor. İşte görüyoruz ki sarı sendikalar, yani işveren güdümündeki sendikalar ve onların başını tutan işçi aristokratları veyahut asla işçi olmayan kimseler var. Ve İşçi sınıfına onca saldırıya rağmen, işçi sınıfının örgütlerinin başını işveren lehine tutukları için bu kimseler, işçi sınıfı sorununu derinleştirmiş oluyorlar. Bu sorunu çözmek; İşçi sınıfının gerçek kendi öz örgütleriyle kavuşmasına sebep olacaktır. Bu sayede de işçi sınıfımız hızla devrimcileşecek, sınıfsal-siyasi bilinç sahibi olacaktır. Lenin Usta’nın da deyimiyle birer birer “savaş okulları”ndan mezun verecektir.
İşveren sınıfı bu sorunu bilesiye kışkırtmaktadır. Hem böylelikle işçi küçük burjuvaları sayesinde tekniği “uzman işçi aristokratı”na bırakıyor ve onu işçi sınıfından durum ve çıkar olarak farklılaştırıyor, hem de nüfusça azalmasını dengelemek için bu işçi zümrelerini küçük mülk sahipliği fetişizmi iştahlandırmasıyla doğrudan üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı mücadeleye girmesine mani oluyor. Bu anlatımdan da görüyoruz ki; biz devrimcilere önemli bir görev ve mücadele düşüyor.
Bu durum ülkemizde ise fabrika özelinde şöyle gerçekleşmektedir; Sanayi Burjuvazisi 20. Yüzyılla birlikte üretimin tekniği ile doğrudan ilgilenmeyi bıraktı. Girişimcilik ruhundan uzaklaşarak asalaklaşmış oldu. Bunu gören işveren, tekniği “usta işçi” zümresi olan üretimin tekniğini bilen uzman işçi zümresine bıraktı. İşçi sınıfı içerisindeki “uzman işçi”yi teknikle ilgilenen aydın veyahut aristokrat durumuna soktu. Böylelikle işverenin kendisi, üretim içerisindeki bu geriye gidişiyle birlikte oluşan nüfusça azalışına şöyle çözüm aradı: işin tekniğini bıraktığı ve “sosyal sömürü adaleti” sağlattığı aristokrat işçiyi hem keşfetti hem de yerine geçirdi. Böylelikle asalaklaşmasını gizledi ve işçi aristokrasisini yarattı. İşçi aristokrasisi sayesinde işçi sınıfının içeriden durum ve çıkarlarını başkalaştırmasına sebebiyet verdi.
Burjuvazi, bu işçi aristokratları sayesinde işçi sınıfının kendi öz örgütleri olan ve işverene karşı sosyal-ekonomik, demokratik haklarını savunduğu araçları olan sendikaların başlarını zapt etti. Böylelikle işçi sınıfının görevi olan artı değer koparttırmamak görevini işçi sınıfı içerisinde yarattığı sorunla birlikte tamamen önlemiş veya ehlileştirmiş oldu. Böylelikle “sosyal sömürü adaleti” kaygısından kurtulmuş oldu.
Bu durum pratikte böyle işledi. Bu durumdan çıkışın mücadelesi sendikaların başına mutlaka gerçekten işçilerin geçirilmesi olmalıdır. Bilinçli ve sınıf pusulasının ne olduğunu bilen işçinin “sınıf sendikacılığı” mücadelesi ile ancak aşılabilir bu sorun. Ülkemizdeki sendikalar faciasının, sarı sendikalar cehenneminin teorik olarak sebebi bunlardan ibarettir.
Adana Direniyor’dan Fatih
[1] Genel Olarak Sosyal Sınıflar ve Partiler, Hikmet Kıvılcımlı