Gitmek ya da gitmemek? Yemeyin bizi, bal gibi gittiniz! (Adana Direniyor)

PDF İzle & KaydetYazdır

Bir Y-CHP üyesinin “Saray”da “Genel Başkanlık” icazeti aldığı üzerine çıkan iddialar sonrasında “gittiler-gitmediler” tartışması süregelmekte.

Soralım ve cevaplayalım o zaman.

Kemal Kılıçdaroğlu ve birçok CHP’li Belediye Başkanı, “Saray”ın davetlisi olarak bir takım protokollere katılmadı mı? Katıldılar!

Diplomasız kişiye “Cumhurbaşkanı” diyerek ona meşruluk kazandırmadılar mı? Kazandırdılar!

Teskereye “evet” diyerek Kaçak Saray’ın “itibar” savaşına ve propagandalarına meze olmadılar mı? Oldular!

E neyi tartışıyorsunuz? Gitmek veya gitmemek meselesinden daha çok, “tıpış tıpış” Kaçak Saraya’a hepiniz gittiniz. Seçilme yeterliliğine sahip olmayan, diplomasız avareye meşruluk da kazandırdınız. Yetmedi “Adam kazandı” diyerek teslim olunarak ve Kaçak Saray’a ayrıca bir yol açtınız.

Bu ülkede kaset operasyonu sonucunda o koltuğa oturan çapsız, sahte muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu da başta olmak üzere onun sarı, Sorosçu Yeni CHP’si de iktidara ve parababalarının vurgun, talan düzenine yandan çarklıdır. Operasyon ile götürülen Deniz Baykal, BOP Eş Başkanı’nın önünü açtı. Kaset operasyonuyla ana muhalefet teslim alındı.

Yıllardırda samimi, içtenlikli CHP’liler rüya âleminde aldatılıyorlar.

Yani bu “Saray’a giden CHP’li” tartışması o kadar saçma ve gündem değiştiren bir olay ki, bize öte yandan ana muhalefetin (sahte ana muhalefetin) çapsızlığını ve nasıl asalak olduğunu da kanıtlamış oluyor.

Yahu bizzat Kemal Kılıçdaroğlu Kaçak Saray’a gitmişken, RTE ile tokalaşmışken ve ona meşruluk kazandırmaktayken bu tartışmayı niye yaparsınız? Zaten gidiyorsunuz! Partinizin “gitmeme” veya “boykot” gibi kararları da yok. CHP’li Belediye Başkanından tutun, Genel Başkanınıza kadar gidiyorsunuz “Saray”a. Kaçak ve haram saraya meşruluk kazandırıyorsunuz! O da yetmiyor; samimi, içtenlikli, yurtsever insanlarımızın duygularını sömürüyor, mücadele azimlerini sömürüyor ve onlara kaç yıldır sahte muhalefetinizle yenilgiler yaşatıyorsunuz. Yaşattığınız bu planlı yenilgiler, planlı muhalefetiniz emekçi ve yoksul halkların devrimci mücadeleye akmasına engel teşkil ediyor. Gerçek muhalefeti, devrimci muhalefeti blokaj ediyorsunuz. Sizinde göreviniz bu.

Hepimiz biliyoruz ki; mevcut egemen zümre olan Finans-Kapital’in uşağı AKP iktidarının vurgun, talan ve yağma düzenine, üretim ilişkilerindeki birçok konuya sizlerde programınızda açık kapılar bırakıyorsunuz. Bizde hazırız, diyorsunuz.

Che’nin deyişiyle “İnsanlık soyunun baş düşmanı AB-D Emperyalistleri” ile iyi geçineceğinizin, ilişkilerinizi ileriye taşımak üzere çalışacağınızın sözünü CHP olarak parti programınızda söz veriyorsunuz. Yetmiyor IMF’cilik, AB’cilik konularında AKP gibi ortaklaşıyorsunuz programlarınızda.

Daha kötüsü NATO gibi kanlı emperyalist savaş örgütünden çıkmayacağınızı, “güçlü NATO üyesi ülke” olma yolunda ilerleyeceğinizi programınızda söz veriyorsunuz.

Yani demek istiyoruz ki; Her muhalefet mutlak gerçek muhalefet değildir. Tarih sınıflar savaşıdır. Modern, sosyal sınıflı çağımızda iki seçenek vardır; Ya emekçi, yoksul halkların gerçek muhalefeti, ya da parababalarının, burjuva düzeninin muhalefeti. Yani; üretim ilişkilerinde ya köklüce emekçi yoksul halklar lehine devrim, ya da parababaları düzenini yeniden üretmek adına çeşitli sahte muhalefetin görev dilenişlerinde kavrulan halk yığınları.

Yani diyoruz ki; bırakın gündemi yersiz meşgul etmeyi! Genel Başkanınız, Milletvekilleriniz, Belediye Başkanlarınız parti kimliği ile Kaçak Saray’a gitmişken, yaptığınız şu tartışma halkın gözüne kül serpmektir.

CHP, kendini gitmediğine inandıra dursun veya “tıpış tıpış” gitmemiş-miş gibi yapsın! Gerçek ortada, bal gibi gittiniz. Hatta Genel Başkanınız el sıkıştı, meşruluk kazandırdı. Fiziki olarak gitmeyenleriniz olsa da partinizin programı ruhiyat bakımından onlar gibi “Biz, hazırız.” demektedir.

Adana Direniyor’dan Fatih

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir